Fikirci Bey yazdı: Muhalefetin seçim kazanma umudu yok

Fikirci Bey yazdı: Muhalefetin seçim kazanma umudu yok

Bir yerel seçime giriyoruz, üç haftadan az bir zaman kaldı.

Ülkede nasıl bir hava beklersiniz?

Partiler meydanlarda coşsun, hangi bölgede hangi hizmetleri vereceklerini, hangi altyapı çalışmalarını yapacaklarını anlatsın ve oy istesin.

Peki, ne görüyorsunuz?

Sanki bir genel seçim, hatta bir referandum var, hatta daha da dar, sanki "Tayyip gitsin mi, gitmesin mi?" oylanacak.

İşte istenen de buydu. Ülkeyi bu noktaya getirmekti.

Çünkü muhalefetin yerel seçimde söyleyecek hiçbir lafı yok. Yarışacağı hiçbir hizmeti yok, hizmet planı da yok. Vereceği bir umut olmadığı gibi, kendisinin de seçim kazanma umudu yok.

Muhalefet edecek ama neye edecek? İnsanlar su mu bulamıyor, yol mu yok, elektrikler mi kesik, çöpü mü alınmıyor, toplu taşıma mı çalışmıyor?

Daha da vahimi, muhalefet var olan projeleri de baltalayacağını söylüyor, Üçüncü köprüyü yaptırmayacakmış, Kanal İstanbul iptalmiş.

Başka?

Başka bir de tape'ler savaşı var.

"Bunnar hırsız, oyunuzu bana verin"

Tamam da; birincisi, senden önceki genel başkanın tape'lerle tepelendi de sen geldin partinin başına. Hiç mi akıllanmıyorsun? Senin de tape'ni bir yerlerde çoktan arşivlemiş olamazlar mı? Neden hala tape'lerle siyaset yapmaya çalışıyorsun? Tıkasana bu siyaset dışı müdahalelerin önünü? Hangisi olursa olsun tüm siyasi partilerin görevi siyasete bu tür müdahalelere karşı olmak değil midir?

İkincisi, bu komplolar olmasaydı sen bu seçimde halka ne diyecektin? Ne vaat edecektin?

Ve üçüncüsü, sen Türkiye'nin en hırsız partisisin. Cumhuriyetin ilk otuz yılında milli iradeye direkt el koyduğun yetmediği gibi ondan sonra da her on yılda da bir darbeyle halkın iradesini çaldın.

Ortalıkta üç hükümet devirecek kadar komplo var ama hala muhalefetin oyu artmıyor.

Oysa on yıldır normal bir sosyal demokrat partinin yapması gerekeni yapıp gerçekleştirilen demokratik reformları destekleseydin, hatta daha fazlasını isteyip reformların bağlamını genişletseydin, şimdi halkın sana inancı olur, "yola bununla da devam edebilirim" derdi.

Ama sen ne yaptın? Kırk yıldır savunduğun değerlere bile hükümet sahip çıkınca düşman oldun.

Bir de Gezi kalkışmasından medet umuyorsun. Seni aralarına bile almadılar. Şimdi evden ekmek almak için çıkan 14 yaşında bir çocuğun cesedi üzerinden siyaset yapmaya çalışıyorsun. 14 yaşında bir çocuğu öldürmekten fayda umanlarla onun bedeni üzerinden siyaset devşirenlerin aynı kişiler olduğunu anladık. Kaldı ki buna hiç yabancı değildik. Bu ülkede 30 yıl gencecik çocukların bedeni üzerinden siyaset devşirildi.

Şimdi uzun tutukluluk süresinin kısaltılması amacıyla yapılan düzenleme sonucu "tahliye" olanları da kafalamaya çalışıyorsun.

Bir kere "tahliye" ile "beraat" arasındaki farkı bir anlat halka. "Yaşasın özgürlük" safsatalarını bir yana bırak. Bu kişiler beraat etmediler, tutuksuz yargılanacaklar. Ama sen şimdi "serbest bırakıldılar" temasını işleyerek, yarın hüküm giydiklerinde bir kez daha mağdurluk edebiyatı yapacaksın.

Tutukluluk süresi uzundu, evet. İnsanları, haklarında bir karar vermeden yıllarca hapiste tutamazsın. Ne derece doğruyu yansıtıyor bilemem ama Amerikan polisiye filmlerinde görüyoruz, karakoldaki adam; "Beni neyle suçluyorsunuz? Tutuklu muyum? Değilsem, hadi bana eyvallah" deyip çıkıp gidiyor karakoldan.

Peki, bizde "bazı davalarda" bir hüküm vermek neden beş yıldan fazla sürüyor. Hem de bir kısmında direkt suçüstü varken, hazırlık aşaması aylar almışken, nasıl oluyor da beş yıl bir karara varılamıyor? Daha da vahimi, neden bazen varılan kararın gerekçesi yedi ay yazılıp teslim edil(e)miyor?

Türkiye'nin en büyük davası, otuz yıllık iç savaşın müsebbibi Abdullah Öcalan hakkında karar bir, bir buçuk ay içinde verilip yazılırken, neden bu davalar beş yıl süründürüldü?

Bunun hesabı sorulmayacak mı sanıyorsun ki her kapıdan çıkana sarılıyorsun?

Velhasıl, Türkiye hiç hak etmediği bir seçim atmosferinin içinde bulunuyor.