Fikirci Bey: KATİL UŞAK
Haber Merkezi

Fikirci Bey: KATİL UŞAK

KATİL UŞAK

Konuyu anlamak için bazen dışarıdan bakmak gerekiyor.

Hayır metaforik olarak değil, direkt dışarıdan, dış basından bakmak.

Dış basını iyi takip eden bir arkadaşım anlatıyor. Aktarıyorum:

“Bir yanda başından beri Türkiye-Rusya yakınlaşmasını ve ABD’nin dışlanmasını sevmeyen, ABD’nin Ortadoğu’da gücünü kaybedeceğinden korkan, Rusya ve Türkiye’yi birbirine düşürmeye çalışan bir ABD ve İngiltere basını var. Bu grup sürekli olarak Türkiye ile Rusya'nın Suriye’de karşıt grupları (Sünni’ye karşı Şii) destekledikleri, asla anlaşamayacakları, elçinin öldürülmesi ile tamamen birbirlerine girecekleri öngörüsünde (dileğinde) bulunuyorlar. Uçak düşürülmesi olayından sonra Türkiye ve Rusya'nın nedense hemen barıştıkları, Erdoğan’ın gidip Putin’den özür dilediği, bu elçi olayından sonra Putin’in Türkiye’ye karşı daha da üstün olduğu, istediğini yaptıracağı vurgulanıyor. Yer yer Türkiye'nin, Rusya’ya yaranmak için ÖSO’yu Halep’te sattığını söylüyorlar. 
Yine aynı grup, ki buna ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de dâhil, elçi olayındaki saldırganın El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra üyesi olduğunu kanıtlamaya ve FETÖ’yü aklamaya çalışıyor. Saldırgan, güya Arapça El Nusra’nın gayrı resmi marşından sözler söylemiş. Bu sözlerin 600’lü yıllarda Medine’nin savunmasında Hz. Muhammed’i (SAV) destekleyen askerlerin “Biz sana cihat yeminiyle bağlandık” sözleri olduğu ayrıntısına kadar giriyorlar.”


Çok şaşırmıyorum anlatılanlara . Hep birlikte vakıf olduğumuz durumlar bunlar hem de yıllardır. Çünkü bu grup ta başından beri FETÖ’yü örgütleyen, 17-25 Aralık operasyonunu tezgahlayıp Halkbank'ı devre dışı bırakarak, Kürt petrolünün gelirlerinin Amerikan JP Morgan Bank'ta toplanmasını sağlayan, Rus uçağının düşürülmesinde, darbede ve hatta son elçi cinayetinde parmağı olan grubun sözcüleri. Algı operasyonları devam ediyor.

Aynı arkadaşımın dikkat çektiği çok önemli bir hususta şu:
“İngiliz gazetelerinde normalden çok daha yüksek sıklıkta ve üstelik Türkiye konulu “Başmakale” yazılıyor. Malum, başmakale bir gazetenin çok önemli bir konuda duruşunu sergileyen, senede en fazla bir iki kez yazılan, eğer gazetenin nüfuzu varsa hükümete ayar vermeye çalışan yazıdır. Ben yıllardır hiç bu kadar yoğun başmakale yazıldığını görmedim. Bunlar incelendiğinde, bu nüfuzlu gazetelerin Türkiye konusunda İngiltere hükümetine nasıl “ayar verdikleri” hemen görülüyor.

Diğer bir grup ise haberleri tarafsız gibi veriyor ve Rusya-Türkiye ilişkilerinin bu olayla sarsılmayacağını hatta daha da gelişeceğini söylüyor. Ama onlar da ABD’nin dışlanmasından ve Türkiye-Rusya-İran yakınlaşmasından rahatsız.”

Evet dışbasın izlenimleri böyle sevgili dostumun. Türkiye-Rusya-İran veya başka birileri Ortadoğu’da ABD’ye sormadan racon keserse başına işler geleceğini söylüyorlar. Ateşkes görüşmesiymiş, Halep’ten sivillerin çıkarılmasıymış, El Bap’ı Kürtlere vermemekmiş, Kürtlere devlet kurdurmamakmış, hele hele Suriye’de nihai barış için plan yapmakmış… “ Siz kime sordunuz da yaptınız bunları?” diyorlar. Obama’nın pasif kalmasına kızıyorlar.

ABD’de bir iktidar değişikliği dönemi var, bir boşluk var ama ABD istihbaratı o boşluğu dolduruyor.

Belli ki istihbaratın iki önemli sorunu var.

Birincisi Obama’nın istedikleri kadar şahin olmaması, pasif kalması.

İkincisi de özellikle Türkiye’de “eski dostlarını” bulamamaları.

Zaten NATO'nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'nin Brüksel'de görevli subayları görevden uzaklaştırmasının ittifakı 'zayıflattığını' söylemiş "Kaygılıyım" demişti. ABD Genel Kurmayı da benzer cümleler kurmuş Türkiye’deki tanıdık, güvenilir subaylarının görevden alındığını söylemişti. Bahse konu subaylar darbeciler tabi. İnsanın “Eh, isabet olmuş” diyesi geliyor.

İşte o zayıflık Türkiye’deki operasyonlarına doğrudan yansıyor.

Bir Gezi kalkışması düzenliyorlar, binlerce kişiyi sokağa döküyorlar fakat güvenlik kuvvetleri sakin davranıyor, yüzlerce kişi ölmüyor, ülke istikrarsızlaştırılamıyor, kalkışma bir darbeye dönüşemiyor. Bir darbe yapmaya kalkıyorlar, yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar, darbeleri akim kalıyor. Güneydoğuyu kana buluyorlar, hendekler açıp yüzlerce (evet yüzlerce) ton bomba patlatıyorlar ama halk bir türlü onları desteklemiyor. Türkiye Suriyeleştirilip müdahaleye açık hale getirilemiyor, bir türlü tam istikrarsızlaştırılıp yönetilemez hale getirilemiyor.

Çünkü artık Türkiye’de “tanıdık ve güvenilir” adamları yok. Yani Türk derin devleti yok. Senkron kurulamıyor. Türk istihbaratı artık milli.

Yoksa onlar da isterdi şöyle Gezi’de kan gövdeyi götürsün, yeni bir Çorum, Maraş, Madımak katliamı düzenlensin, darbenin yoluna taşlar döşensin.

Olmadıkça da çıldırıyorlar. Topluca kalkışmalardan vazgeçtiler artık.

Son patlamalarda ve suikastta gördüğümüz gibi artık ellerinde profesyoneller yok. Nerede kullanabilecekleri bir ebleh varsa veriyorlar eline silahı, bağlıyorlar üstüne intihar yeleğini.

Onun için o kadar uzun boylu mantık aramayın artık bu işlerde. “Katil FETÖ’müydü, El Nusra’mıydı?”, “Katili niye vurdunuz?”, “Katil ne slogan attı?”

Bırakın bunları, bunlar artık ikincil konular.

Anlayın artık. Elde bu elemanlar kaldı. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için adım atacak her türlü manyağa kim olursa olsun sınırsız destek veriliyor, verilecek. Onun için örgüt adlarını falan fazla ciddiye almayın.

Artık her uşak katil olabilir.

@kalemciler