Hürriyet gazetesinin seks yazılarıyla tanınan cesur yazarı Ayşe Arman, gay okurunun öyle bir sorusuyla karşılaştı ki.. 26 yaşında ve moda sektöründe çalıştığını belirten kişi asker kaçağı olduğunu belirterek, 'Size sormak istediğim şu: Acaba, Askeriye'ye rapor almak için giderken bana eşlik edebilir misiniz?'
İşte Arman'ın bugün ki köşesinde yer alan o yazı:
Din kısmını neden boş bıraktınız?
Sizin gibi aydın birinin kızının nüfus cüzdanında din kısmını boş bırakmasına bir anlam veremedim. Biraz da bozuldum. Bu dünyada Müslüman olmak sizin için utanç verici mi? Yüz kızartıcı bir tablo mu? Niye ya! O zaman Türkiye'de yaşamayın.
(Leyla Ö.)
- Ne alakası var. Tabii ki utanç verici değil. Herhangi bir dine inanmak utanç verici değil, herkes istediğine inanır, istediği gibi ibadet eder. Benim durumuma gelince, Müslüman olmaya ben karar vermedim, bana fikrim sorulmadı bile. Annem Katolik, babam Müslüman'dı, Türkiye'de yaşıyorum diye nüfus memuru otomatikman Müslüman yazdı. Ne kadar Müslüman'ım bilmiyorum. Dinin gereklerini ne kadar yerine getiriyorum, onu da bilmiyorum. Rahmetli babaannemden öğrendiğim iki üç dua biliyorum, o kadar. Zor zamanlarımda imdadıma yetişiyorlar. Bittiği zaman, kalbimle ve Türkçe konuşmaya başlıyorum Tanrı'yla. Kızımın da bir yaratıcı olduğuna inanmasını isterim, çünkü ben "mana" arayan biriyim, bana iyi geliyor, o zaman hayat daha güzel yaşanacak bir yere dönüşüyor. Kendimi daha huzurlu hissediyorum. Kızımın da inanmasını isterim ama nasıl, hangi yolla Tanrı'ya ulaşacağı, sadece onu ilgilendirir. Bana, ona sormadan bir din biçmek ayıp geliyor.
İnançsız insanlar kötü mü?
Alya'nın Tanrı'ya bakışı son derece masum ve gerçekçi. Biz henüz Tanrı'nın varlığını da, yokluğunu da bilmiyoruz. Belki vardır, belki de yaşam bir tesadüften ibarettir. Ama sen bilmediğin bir konu hakkında Alya'ya, ‘Allah en yüce varlık, insanlarla kıyaslayamazsın, kimseyi onun kadar sevemezsin. Beni bile...' diyebiliyorsun. Bunu mu söyledin gerçekten? O zaman o din hanesini boş bırakmıyorsun ki, ona ateistlik gibi bir seçenek sunmuyorsun. Yoksa sen, inançsız insanların kötü olduğunu mu düşünüyorsun? (Sibel)
- Siz inanmıyor olabilirsiniz, itirazım yok, saygı duyarım ama ben inanmaya inanan biriyim. Aşka inanan, sekse inanan, yaptığı işe inanan, insanlığa inanan, yaşama inanan, her şeyin bir sebebi olduğuna inanan, güzelliğe, iyiliğe inanan... Ben bir şeylere inanmadan yaşayabilecek kadar güçlü değilim.
Kızınız Alya sizi ne kadar severse sevsin...
Neden insanları ne kadar seveceğimizin ölçüsü Allah olsun ki? İstiyorsa sizi, Allah kadar sevsin kızınız Alya, ya da daha çok sevsin. Buna bozulacağını düşündüğünüz Allah ne kadar büyüktür zaten?
(Evin O.)
- Size katılıyorum, Tanrı'nın, dinin gereklerini yerine getirdiğim için beni daha çok seviyor olma fikri, beni de ikna etmiyor. Tanrı daha fazlası olmalı. Ama Alya öyle söyleyince, birden ağzımdan "Tövbe de!" lafı çıktı işte, gayri ihtiyari, bir refleks olarak...
Anne, seni hayvanlar kadar çok seviyorum!
Benim de Alya yaşında ikizlerim var, hayvanları çok seviyorlar. Yelpazeleri çok geniş: Yavru köpekler, kediler, kaplumbağa, tavşan, civciv, Japon balıkları, su kaplumbağası, salyangoz, kelebek, uğur böceği ve hatta bahçeden bulup, evde saksıda beslemeye aldıkları toprak solucanları... Kızım da bana bir gün, ‘Anne seni ne kadar seviyorum biliyor musun?' dedi. Tabii benim suratım yumuşacık, içim sıcacık olmuş, gözlerim mutluluktan kısılmış bu soruyla. ‘Ne kadar kızım?' dedim. ‘Hayvanlar kadar!' dedim. Buyurun buradan yakın, güler misin ağlar mısın. Tabii güldüm, ona sımsıkı sarıldım, çok da gurur duydum. Afrika'lara kadar uzanmanı takdirle izliyorum, yola devam, çok güzel bir yoldasın. (Suna B.)
- Teşekkür ederim. "Hayvanlar kadar!" süper bir cevapmış. Çünkü anlattığınızdan anlaşılıyor ki, kızınız hayvanları ölçüsüz ve sınırsız seviyor, sizi de öyle, ne güzel. Bu arada bizim evdeki tavşan da bir şeker oldu, bir şeker. Akşamları onu bebek gibi kucağıma alıp, ninni söylüyorum, gözleri kapanıyor ve kucağımda uyuyakalıyor. Eskiden sadece kediler çok güzel uyur zannederdim, tavşanlar da güzel uyuyormuş.
Sana gıcık oluyordum ama...
Ben seneye 70 yaşına basacak bir adamım. Evladım, sana evvelden çok gıcık oluyordum. "Kadına bak! İyi bir işi, iyi bir eşi, sevgiliden olma anlata anlata bitiremediği kızı ve bir sürü imkanı var. Ama sadece kakara kikirinin derdinde. Yatak hikayeleri, ‘Seninki de hayat mı? En güzel yaşam benimki' demeye getiren, nerede yaşadığının farkında olmayan, üstelik ‘Hürriyet' gibi bir gazetede ‘Evet, ben buyum. Canınız isterse okuyun!' havasında yazılar yazan bir kadın. Fakat sonra bir şey oldu, sen bir dönüşüm geçirdin, ‘Yarım Kalan Hayatlar' diye bir şeye başladın. Meğer, sen neymişsin be kızım! Kampanyanı ve o hayatları gözlerim yaşlı okuyorum. Seninle iftihar ediyorum. Afrika'dakilere de yardım etmek istediğini de yazdın ya, yapabilirsen yap kızım. Hayvanların eziyetsiz kesilmesi yazını ve çabanı da takdir ediyorum. Senin gibi insanlar çoğalırsa, sorunların azalacağına inanıyorum ve seni yanlış anladığım zamanlar için utanıyorum. (Orhan Y.)
- Beni de melek yapıp çıkarmışsınız! Değilim Orhan Bey. Ne şeytanım ne melek. Ya da bazen şeytanım bazen melek. Evet Afrika'ya yardım edelim dedim ama kocaman bir kıta, bütün Afrika'ya kurtaracak halim yok. Hedefim, Sanyu Babies'in 20 bin lirasını bulmaktı, buldum. Yakında anlatacağım.
Hayatında hiç Türkiye'nin doğusuna gittin mi?
Ayşe yandın! Sana gelen mail'leri tahmin edebiliyorum: "Türkiye bitti, sıra Uganda'ya mı geldi? Hayatında hiç Türkiye'nin doğusuna gittin mi? Bu kadar gündem arasında röportaj yapacak kimse kalmadı da, Uganda'nın açlarını bize mi anlatıyorsun? Sen hiç Hakkari, Van, Tunceli, Diyarbakır köylerinde bulundun mu? İstanbul'un varoşlarına gittin mi? Başbakan randevu vermedi diye, dikkat çekmek için Pakistan, Uganda yapıp röportaj mı kopartacaksın? Daha kendi ülkendeki hayvanların ‘acısız kesim' işi için kendi ülkenin Bakan'ı seni dikkate almıyor da, Uganda'nın açları için, millet mi seni dikkate alacak..." Sakın aldırma, sen bu yolda devam et...
- Yanılmadınız! Diyorlar zaten, diyecekler, desinler. Merak etmeyin, beni yıldırmaz. Bildiğim yolda devam ederim.
Formaları benden olsun
Merhaba, İzmir'de Bellazure adında bir kadın markasının sahibiyim. Afrika ile ilgili yardım kampanyasına ben de katkıda bulunmak istiyorum. İlkokul çocuklarına önlük dikimini üstlenmek istiyorum. Lütfen bana adet, beden, renk ve kumaş ile ilgili detay gönderin. (Belgin T.)
- Süpersiniz, şahanesiniz. Ben ve o 881 çocuk size minnettarız. Gerekli bilgileri göndereceğiz.
Afrika'ya kırtasiye yardımı
Uganda'ya yapacağınız okul yardımında kırtasiye olarak gerekli malzemeler konusunda gönüllü olarak destek verebiliriz. Kampanyanız ile ilgili yetkili arkadaşlarınız bizi arayabilir. Kurşunkalem, kırmızı kopya kalem, kuru boya, pastel boya, tükenmezkalem, cetvel, pergel, gönye vs...
(Hülya O./ Pensan AŞ)
- Yaşasın. Teşekkürler Pensan! Hülya Hanım, siz malzemeleri bize gönderin, biz okula iletiriz. Belki Kampala'ya giden Türk Haya Yolları'ndan da yardım rica ederiz. Çünkü elbise, oyuncak yollamak isteyen başka okurlar da var.
Ben bir gay'im, benimle çürük raporu almaya gelir misin?
26 yaşında bir gay'im. Moda sektöründe çalışıyorum ve uzun süredir asker kaçağıyım. Size sormak istediğim şu: Acaba, Askeriye'ye rapor almak için giderken bana eşlik edebilir misiniz? Çünkü gerçekten yaklaşımları nasıl olacak bilmiyorum. Korkuyorum ve utanıyorum, önyargısız birinin gelmesini istiyorum. Acaba bu, siz olur musunuz? Ailemden biriyle gidemem, maalesef gelmek istemezler. (Burak N.)
- Mail'inizi okur okumaz, "Evet" demek geçti içimden, ama sonra sizi heveslendirip yarı yolda bırakmak istemedim, ben bir orada, bir buradayım. Gideceğiniz zaman bir mail atın, İstanbul'daysam size mutlaka eşlik ederim.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış