Öcalan Pervin Buldan'a imza vermiş

Öcalan Pervin Buldan'a imza vermiş

BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 23 Şubat günü İmralı Adası'na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Görüşmenin ardından heyette bulunanlar İstanbul ve Ankara'da yaptıkları toplantılarda görüşmenin detaylarını BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile paylaştı. Heyette yer alanlardan BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İmralı'ya gidiş sürecini ve orada yaşadıklarını ilk defa Dicle Haber Ajansı'ndan Alper Atalay'a anlattı. Pervin Buldan'ın açıklamaları arasında en çok dikkat çeken ayrıntı ise Öcalan'dan aldığı imzaydı..

İşte Buldan'ın o açıklamaları

ÖCALAN İMZA VERDİ

2 saatlik görüşmenin sonunda biz ve MİT yetkilisi ayağa kalktık ben 'Size ait bir şey almak istiyorum' diye sordum. Etrafına ve masaya baktı 'Size bir kalem verebilirim' dedi. Ama sonra 'Size kalem verebilirim, ama ben daha sonra yetkili ile kalıp yazı yazacağım. Peki nasıl yapacağım' diye sordu. MİT görevlisi araya girdi 'Siz kaleminizi verin ben size veririm' dedi. Kalemi elime verdi sonra tekrar aldı. 'Kalemle birlikte sana bir şey imzalayalım' dedi. Ben de elimde not kağıtlarım vardı onlardan birisini verdim. Boş bir kağıda 'Sevgi ve saygılarımla Abdullah Öcalan' yazdı ve imzaladı.

"BİZ DE İSTERİZ"

Tabi daha sonra diğer arkadaşlar "Biz de isteriz" dediler. Onlar da kağıt verdiler. Onlara da kısa bir not yazıp imzalayıp verdi. Ben giderken kendisine tespih ve dolma kalem ile tükenmez kalemden oluşan takım götürmüştüm. Cezaevi yetkililerin bunları kendilerinin vereceğini söylediler ve aldılar. Sırrı Süreyya Önder'in kitaplarını da idare aldı. Cezaevi müdürü, kontrol ettikten sonra kendisinin vereceğini söyledi. Ben çıkarken, 'Size bir tespih ve kalem getirdim' dedim. O da başıyla onayladı. 'Bir daha görüşmek üzere güle güle' dedi ve İmralı Adası'ndan ayrıldık."

ÖCALAN'IN ATTIĞI PARAFTIR

Abdullah Öcalan'ın Pervin Buldan'a verdiği imza, imzadan çok bir paraf.. Tapu Kadastro memuru Öcalan'ın o günlerden kalma alışkanlığıyla adının ve soyadının baş harflerini kullanarak attığı paraftır. Memurlar belgelere hangi memurdan çıktığı belli olsun diye paraf atarlar. İmzada ise bir karakter vardır. Türkiye'de bir çok insan karalamayı harflerle yapınca imza sanıyor. Oysa imzaya bakıldığında ad ve soyad vurgularının belirgin olması gerekir. Burada Öcalan'ın imzası da imzadan ziyade memur Öcalan'ın attığı bir paraftan ibaret.

PERVİN BULDAN'IN İMRALI'YA DAİR İZLENİMLERİ

ADAYA GİDİŞ GECİKTİ

İmralı'daki görüşmeyi "Hayatımın en önemli ve en anlamlı görüşmesi" diye anlatan Buldan, görüşmenin detaylarını şöyle açıkladı: "Tabi daha önce bakanlık ile yapmış olduğumuz görüşme takvimine göre cumartesi sabah 08.30'da Ataköy marinadan hareket etmemiz planlanmıştı. Biz saat 08.00'da Florya'da Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder ile hazır olarak bekledik. İmralı Cezaevi müdürü telefonla bizi arayarak gelişlerinin havadan kaynaklı geciktiğini ve yolculuğun saat 09.30'da başlayacağını söyledi. Dolayısıyla saat 09.00 gibi Florya'dan Ataköy Marina'ya geçtik. Zaten feribot orada bizi bekliyordu. Tam 09.25'te feribot hareket etti.

ASKERİ KOMUTANLA SOHBET ETTİK

İmralı Adası'na gidiş yaklaşık 1 saat 40 dakika sürdü. Saat 11.10'da İmralı Adası'na vardık. Ben her şeyi saati saatine yazdım. Saat 11.00'da İmralı Adası görüldü notunu yazdım. Feribottan inerken askeri bir yetkili bizi karşıladı ve komutan olduğunu söyledi. İçeriye kadar bize eşlik etti. İlk etapta cezaevine girmedik. Cezaevinin hemen yanında misafirhane dedikleri küçük bir yer vardı orada gelecek olan MİT görevlilerini bekledik. Onlarla birlikte gireceğimiz söylendi. Saat 12.30'a kadar orada oturduk. Orada birinci ve ikinci müdür ile askeri komutanla birlikte sohbet ettik.

YEMEKTE KURU FASULYE-PİLAV VARDI

Saat 13:00'da yetkililer yemek faslını aradan çıkarmak istediklerini söyledi. Cezaevine yemek yemek için girdik. Bu arada MİT yetkilileri henüz gelmemişti. Yemekte bütün personelin ve orada bulunan Öcalan ile diğerlerinin aynı yemeği yiyeceği ifade edildi. Yemekte kuru fasulye ve pilav vardı. Aynı zamanda salata ve yoğurt ikram edildi. Yani biz Sayın Öcalan'la aynı yemeği yedik.

"O HOŞ GELDİNİZ"

Saat 14:00'da cezaevi müdürü MİT heyetinin geldiğini ve Öcalan ile görüşmeye başladığını söyledi. Cezaevinin içinde başka bir bölüme geçtik. Bu bölümde uzun bir koridor ve onun sonunda boş bir oda hazırlanmıştı. Tabi koridorda giderken Sayın Öcalan'ın sesi duyuldu. MİT görevlisi ile ayaküstü konuşuyordu sanırım. İçeriye ilk giren ben oldum. Sayın Öcalan ayakta MİT görevlisi ile konuşuyordu. Ben girince 'O hoş geldiniz' dedi.

GÖZÜM YOLLARDA KALDI

Benim arkamdan Altan Tan ile Sırrı Süreyya Önder girdi. Ardından tokalaştık. 'Gözüm yollarda kaldı çok geç kaldınız niye böyle geciktiniz' dedi. Bizde bizden kaynaklanmadığını ve saat 11:10'dan beri adada olduğumuzu sisten dolayı yetkili arkadaşların geç geldiğini ve bizim de onları beklediğimizi söyledik. 'Öyle mi' dedi ve yuvarlak bir masaya geçtik. Zaten hazırlığı vardı. Bir blok not, dosya ve kalemi vardı. 'Masada hemen yerinizi alın' dedi. Sağ tarafına Altan bey, sol tarafına ben, karşısına da Sırrı bey oturdu. MİT görevlisi arkada hazırlanan bir masada oturdu. Yani yuvarlak masada oturmadı. Zaten bir kişiydi. Ardından görüşme başladı.

Görüşme daha çok onun aktarımlarıyla başladı. Önce yönteme ilişkin bir şey yapılmasını istedi. 'Siz mi başlarsınız ben mi başlayayım' diye sordu. Biz de kendisi nasıl uygun görüyorsa öyle yapalım diye yanıt verdik. O da 'O zaman ben başlayayım' dedi. Yaklaşık 2 saatlik bir görüşmeydi. 2 saat görüşme yapıldıktan sonra ayağa kalktık.

KONUŞURKEN GÖZÜNDEN YAŞ AKTI

Sayın Öcalan'ı yakından ilk defa gördüm. Tabi daha öncesi basından izlediğim kadarıyla konuşma yaparken özellikle gözlerini kapattığını biliyordum. Bizimle yaptığı görüşmede de konuşurken sürekli gözlerini kapattı. Fakat gözlerinin rahatsızlığı dışında herhangi bir sağlık sorunu olmadığını söyledi. Gözlerinde kapatmanın dışında sol gözünde bir akıntının olduğunu gördüm. Bir damla yaş indi konuşurken. 'Doktorlar çok baktı, ama bir çare bulunamadı' dedi. Onun dışında sağlığının çok iyi olduğunu söyledi. Ben de sağlığının iyi olduğunu gördüm.

İKİ SAATLİK KONUŞMA

Üzerinde gri bir kadife pantolon, gri fermuarlı bir hırka, ayağında da beyaz bir spor ayakkabı vardı. Özellikle baktım çünkü. Ama 2 saatlik konuşma süresince arada bir gülerek espiri yaptı, arada bir de çok ciddi bir tutum sergiledi. Sayın Öcalan'ın da gerçekten anlatırken heyecanlandığını, bazı noktalara vurgu yaparken sinirlendiğini söyleyebilirim.

"HÜCRE ÖCALAN'I ETKİLEMEMİŞ"

Hem geçmişi değerlendirirken, hem de yaşanacakları ifade ederken, umutlu olduğunu ve gerçekten 14 yıllık tecrit yaşayan bir insandan ziyade, her şeye hakim ve çok iyi analiz eden birisiyle karşılaştım. 14 yıldır hücrede kalmasına rağmen, Türkiye'de, Ortadoğu'da ve dünyada yaşananlara ve yaşanacaklara ilişkin anlatımları doğrusu bende çok etki bıraktı. Böylesi müthiş bir insanın bu kadar her şeye hakim olması ve anlatılanlardan da anladığım kadarıyla tek kişilik hücre Sayın Öcalan'ı hiçbir şekilde etkilememiş. Çünkü anlatımlarından ve kendisine olan güveni ile umutlarında bunu gözlemleyebildim.