Sibel Pamuk: Okan'a kırgınım

Sibel Pamuk: Okan'a kırgınım

Yeni albümünüzün yapım aşamasından bahseder misiniz biraz?

- "Payidar", benim altıncı albümüm. Bu albümde Orhan Güner'in yönetmenliğinde, iki aranjörle çalıştık. Aranjeler İngiltere'de yapıldı, Almanya'da çalındı, Türkiye'de de şarkılar okundu. Albümde 14 parçaya yer verdik. İçinde hem türküler, hem de günümüze uygun şarkılar var.

Neden üç farklı ülkede yapıldı çalışmalar?

- Farklı bir sound arayışı içindeydik. O yüzden yurtdışındaki yabancı tonmaister'ler ile çalıştık. Albümde "Harmandalı Zeybeği"ne de yer vermişsiniz.

"Harmandalı Zeybeği"ni Türkiye'de okuyan ilk kadın solist siz oldunuz sanırım...

- Evet, ilk ben okudum... Kurtuluş Savaşı döneminde Ege'de savaşa giden erkeklere sevdikleri kınalı mendil hediye edermiş. Asker şehit olunca, cepkeni ve mendili geri gelirmiş. Ege'deki birçok kadın da şehit olan askerin cepkenini giyip, mendili de başına bağlayıp savaşa gidermiş. Biz bunun mizansenini hazırladık. Katıldığımız programlarda ve konserlerde izleyiciyle de paylaşacağız. Zeybek erkek dansıdır ama ilk kez kadınların yer aldığı bir zeybek gösterisi sunacağız.

BAKKALDAN DA FİKİR ALDIM, TAKSİCİDEN DE

Peki albümde yer verdiğiniz şarkıları nasıl seçtiniz?

- Aslında bu albüm için çalışmaya dört yıl önce başladık. 50'ye yakın şarkı hazırladık, dört kere aranje yaptık. Ama ben "tam içimize sinene kadar bu albüm çıkmayacak" dedim ve en içime sinen haliyle dinleyicilerin karşısına çıktım. Şarkı seçimlerinde menajerimden yönetmenime, kuaförden bakkalıma kadar herkesten fikir aldım. En çok desteği de patronumdan gördüm.

Bakkalınıza sevdiği türküleri mi sordunuz?

- Evet, aynen öyle. Hatta bir gün taksiye binip, şoföre CD'mi uzattım, "Abi şunu takar mısın, dinleyelim" dedim. O şarkıları söyleyen ben değilmişim gibi "Nasıl sence bu türküler?" diye sorup fikrini aldım.

Güzel taktik...

- Kesinlikle öyle. Ben halkın ne düşündüğünü çok önemsiyorum.

Kendi besteleriniz var mı?

- Var ama kendimi bu konuda yeterli bulmuyorum. Yeterli bulursam, bir sonraki albümümde kendi bestelerime de yer veririm.

Herhangi bir enstrüman çalabiliyor musunuz?

- Hayır, çalamıyorum. Daha çok sesime yoğunlaşıp onu iyi kullanmayı öğrenmeye çalışıyorum.

BEN DE ROCK DİNLİYORUM

Türkiye'de türkü albümlerine pek yatırım yapılmadığı görüşüne katılıyor musunuz?

- Evet, doğru. Türkiye'de pop ve rock müzik türlerine çok daha fazla yatırım yapılıyor. Ama ben türkülerin de çok dinlendiğini biliyorum. Bu arada az önce saydığım türlerdeki şarkıları ben de dinliyorum.

Rock dinler misiniz mesela?

- Çok severek dinlerim.

Kimleri dinlersiniz?

- Şebnem Ferah'ı çok seviyorum. Pop türünde de Atiye'yi beğenerek dinliyorum. Aslında onun doğallığını da seviyorum.

Bu yakınlık onun da sizin gibi bir süre Almanya'da yaşamış olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?

- Atiye'yi hiç tanımıyorum. Sadece televizyonda yüzüne baktığım zaman samimiyetini görüyorum.

Konuşmanız biraz Hadise'ye benziyor, bunu daha önce söyleyen oldu mu size?

- (Gülüyor) Ya öyle mi? Hiç dikkat etmedim ama benziyor olabilir.

TARKAN ETNİK MÜZİK YAPSA DAHA ÇOK GÜNDEME GELİRDİ

Neden diğer müzik türlerini değil de Türk halk müziğini tercih ettiniz?

- Ben Almanya'da büyüdüm. Bizim oturduğumuz bölgede çok az Türk vardı. Babam ve annem, çok güzel bağlama çalıp türkü söyler. Yani ben, türkülere büyük özlem duyarak büyüdüm. Almanya'daki gençler kendi kültürlerini öğrenebilmek için halkevlerine, derneklere gidiyor. Almanlar kendi kültürlerini yaşatıyorlar. Ben de kendi kültürüme dört elle sarıldım, türkülere daha farklı bir pencereden baktım. İnanıyorum ki çok yakında trend, kendi kültürümüz olacak. Yurtdışında zaten popun en iyisini yapıyorlar, bu yüzden Tarkan olsanız da fark etmiyor. Biz kendi bağlamamızı, nefesli çalgılarımızı, kendi kültürümüzü onlara tanıtmalıyız.

Tarkan şu anda dünya çapında tanınan bir isim, biliyorsunuz değil mi?

- Öyle ama bence etnik bir tarzı olsa, daha çok gündeme gelirdi. Şarkılarının altyapısı yine pop olsun ama mesela etnik sazlar kullansın. Karadeniz müziğinde kullanılan tulumu İrlandalılar da kullanıyor. Bizim enstrümanlarımızı kullanan Yunan müziği bizden daha çok ön planda. Biz olaya biraz özenti gözüyle bakıyoruz...

HERKES "EN İYİ BENİM" DİYOR

Kaç yıldır Türkiye'desiniz?

- Yaklaşık 14 yıl oldu. Geldiğimde 17 yaşındaydım. İlk zamanlar hafta sonları gidip geldim sürekli. Hayatım uçaklarda geçti. Türkiye'ye adapte olmak biraz zor oldu ama artık alıştım.

Türkiye'ye döndüğünüzde, Almanya'da hiç karşılaşmadığız neler gördünüz?

- Almanya'da hiç sokak çocuğu görmemiştim, ilk kez Taksim'de gördüm. Hatta aldım onları, pizzacıya götürdüm ama restorana almadılar, "Biz bunları restorana alamayız" dediler. "İnsan değiller mi onlar da, yediklerinin parasını da ben vereceğim" dedim, müdürleri yine de "Hayır" dedi. Oturdum resmen ağladım. Çocukları dışarı attılar, ben de gidip içeriden pizzaları aldım, sokakta onlara dağıttım. Türkiye'ye ilk geldiğimde böyle bir şok yaşamıştım.

Peki sanat dünyasında sizi şaşırtan şeyler oldu mu?

- Hayranı olduğum kişilerin aslında sandığım gibi olmadıklarını gördüğümde büyük hayal kırıklığı yaşadım. Ben doğallıktan yanayım. Çıkış yaptığım günden bu yana da hiç değişmedim. Ama insanların çok farklı olduğunu gördüm. Bu dünyada kimse birbirini çekemiyor, özellikle de türkücüler. Herkes "En iyi benim" diyor. En iyi ne demektir? Bu işte en iyi yok ki. Müzik paylaştıkça büyür.

OKAN BAYÜLGEN'E ÇOK KIRILDIM

Beğenerek takip ettiğiniz, severek dinlediğiniz isimler kimler?

- Musa Eroğlu'nu, Neşet Ertaş'ı çok severim. Müzisyen değil ama Okan Bayülgen'i de beğenerek takip ediyorum. Halkı ve üniversite gençlerini geliştiren bir program yapıyor ama bazen de bunun tam tersini düşündürüyor.

Neden?

- Geçenlerde konuklarından biri parlak bir kıyafet giymişti, "Bu ne be, türkücü gibisin" dedi. Hem entelektüel bir şeyler yapmaya çalışıyorsun, hem de böyle bir laf sarf ediyorsun. Türkücüler onun gözünde neredeyse artık, bilemiyorum... Bu beni çok kırdı.