
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı / Medialog Platformu'nun düzenlediği "Toplumsal Uzlaşı ve Medya Çalıştayı" konulu oturum bugün Diyarbakır'da yapıldı.
Yazılı ve görsel basını temsilen birçok ulusal ve yerel medya çalışanının iştirak ettiği toplantının ana gündem maddesi barış sürecinde medyanın 'dili' oldu.
Konuşmaya katılan gazeteciler, yaşanan bu hassas süreçte herkesin hiç özen göstermediği kadar kullandığı dile dikkat etmesi gereğini vurguladılar.
'BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ'
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de yaşanan sürece yönelik açıklamalar yaparak 7'den 70'e bütün insanların barışa, özgürlüğe ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Baydemir; "Barışın kaybedeni olmaz ama savaş; yıkım demektir, gözyaşı, acı demektir. Bu coğrafya neredeyse yüzyıldır yeterince acıyı yaşadı. Artık hak, hukuk, özgürlük, birlikte yaşam temelli bir çözüm bulmamız gerekiyor." diye konuştu.
'SAVAŞ DİYARBAKIR'A KAYBETTİRİYOR'
Gelecek kuşaklara savaşın değil barışın miras olarak bırakılması gerektiğinin altını çizen Baydemir, "Diyarbakır insanlık ailesinin kültürel mirasının en büyük hazinesinden bir tanesi, camileriyle hanlarıyla, hamamlarıyla, sahabe türbeleriyle adeta bir turizm hazinesi. Ama maalesef çatışmadan dolayı bütün bu değerleri insanlığa sunma imkanına sahip olamıyoruz. Dolayısıyla savaş herkese kaybettiriyor. Ama barış herkese kazandıracak." diyerek, hiçbir inancın bir diğer inanca tehdit olmadığını, aynı şekilde hiçbir etnik kimliğin, örneğin Kürt kimliğinin de, Türk kimliğine ya da farklı etnik kimliklere bir tehdit teşkil etmediğini söyledi.
BU SÜREÇ SEKTEYE UĞRAMASIN
Yüzyılın en büyük politik sürecinin içinde bulunulduğunu belirten Baydemir, muhtemel provokasyonlara da dikkat çekerek, çözüm arayışının bir kazaya, belaya uğramaması gerektiğini, selametle, başarıyla sonuçlandırılması gerektiğini ifade etti.
BU FIRSAT HEBA OLMASIN
Bugün İmralı'ya giden heyetle ilgili de görüş bildiren Baydemir şöyle konuştu: "Bu coğrafyanın Türk'üyle, Kürt'üyle barışa ihtiyacı var. Kim barışa katkı sağlayacaksa mutlaka gidilmeli, mutlaka görüşülmeli diye düşünüyorum. Bu bir fırsat bu fırsatı heba etmemeliyiz."
'BU SÜREÇTE MEDYAYA BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR'
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yeşil yaptığı konuşmada medyaya seslenerek tüm basın dünyasının vicdan kesilmesi gerektiğini belirtti.
Yeşi: "Medyaya baktığımızda şiddet dilini kullanma çok daha baskın. Bu bölge insanını rencide ediyor. Yerel medya haberlerinin ulusal medyada yer almadığını, alanların da takla attrılarak verildiği rahatsızlığı var.
Medya bu toplumun dili gözü ve vicdanıdır. Toplumsal uzlaşı adına bugünkü kadar ümidin olduğu bir dönem daha yaşamadık. Medya şapkasını önüne koyarak bir vicdan kesilerek içten ve yürekten bu sürece bir katkıda bulunabilir mi acaba?" diyerek sözlerini tamamladı.
'MEDYADA EDİTÖRYAL BAĞIMSIZLIK YOK'
Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay basın ve ifade özgürlüğüne değindiği konuşmasında bağımsız bir editöryallığın olmadığından yakındı.
Alpay: "Medya kuruluşları haber vererek vatandaşları gerçeğe en yakın şekilde yansıtmak zorunda. Türkiye'de çoğulculuk açısından iyi durumdayız. Basın ve ifade özgürlüğü açısından durumuzu TMK ve özellikle Ceza Kanunu'ndaki şiddeti olmayan ifadeyi bile kısıtlayan mevzuattan dolayı kötü durumdayız. En büyük sorun editoryal bağımsızlıktır. Haber ve yorum ayrımını hala yapabilmiş değiliz. 2013 yılına umutla girdi. Temkinli ama her zamankiden daha iyimser bir ortama sahibiz." diyerek sözlerine son verdi.
GAZETECİLERDEN ORTAK TAVIR
Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Oral Çalışlar Oral Çalışlar:
"Medyada yeni bir algıya ve yeni bir dile ihtiyaç var. Birbirini anlayan ve ortak bir dil. Bunu inşaa etmek zorundayız. İki taraflı dilin önemine dikkat çekmek isityorum. Sinop olayları mesela toplum henüz ikna olmuş değil. Bu dile Kürtlerin de Türklerin de dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı da gazetecilere seslendi: Gazeteciler kendilerini çok da abartmamalı. Barışın gelmesinde en önemli şey medyanın dili.
Gazeteci Vahap Coşkun kullanılan dilin önemine dikkat çekerken bir tarafı hain bir tarafı kahraman ilan etmenin sakıncılarından bahsetti. Coşkun " Medya elbette kışkırtıcı olmamalı ancak meydana gelen olayları da atlamadan verebilmelidir. Haberleri verirken kullanılan dile dikkat etmeli bir tarafı terörist ilan edip diğer tarafı kahraman saymak uzlaşmayı değil ayrışmayı tetikler. Medyadan beklenilen kahramanlık değil işini sadece gerçeklere dayalı yapmasıdır..
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkan Veysi ipek geçen hafta hayatını kaybeden Şahin Öner olayına değinerek yaşanan olayları anlattı.
"Arkadaşlarımız saat: 21.00 civarında olay yerine gitmişler. Kİmi görgü tanıkları olayın bombalı bir patlama sonucu olduğunu söylemiş kimi ise bunun tank altında bir ezilme sonucu olduğunu söylediler.
Sonuçta valinin yaptığı açıklama ile basına yansıdı. Vali elinde patlatmak üzere olduğu bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. dedi. Büyük medya kuruluşları da haberi böyle servis etti.
Siyasi iktidar oy kaygısı yaşamıyorsa, gazeteciler de tiraj kaygısı yaşamıyorsa bu sorun ancak bu şekilde çözülebilir. Barışçıl eylemleri gündeme getirmezsek, önce taş atmayla molotofla başlarsak şiddeti bir hak aramak olarak görmeye başladık." dedi.
KALEMCİLER: OLAY NEYSE VERİLMELİ
Ensonhaber.com sahibi Serkan Kalemciler:
"Medyada bir ikiyüzlülük sözkonusu. Bağımsız editoryal yayıncılık için hepimize görev düşüyor. Bu noktada yeni medyanın desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Olay neyse o verilmeli. Çok okunan olayları olmamış gibi değil olmuş gibi göstermeye çalışıyoruz. Barışa katkı noktasında herkes samimiyet noktasını iyi düşünmeli."
TOROS'TAN ÖZELEŞTİRİ
Kanalturk Haber Merkezi Daire başkanı Tarık Toros kürt sorunuyla ilgili bölgede bir program yapmamanın eleştirisini yaptı.
"Kürt sorunuyla ilgili onlarca program yaptık. Ama bölgeye gelip yapmadık. Ajans gazeteciliği yapıyoruz. Diyarbakır'dan aldığımız haberler bölgedeki ajanslardan geçilen haberler. Patronlar bir şey söylüyor genel yayın yönetmenleri ise farklı şey söylüyor. Ben buna katılmıyorum örneğin 28 Şubat sürecinde patronlar da yayın yönetmenleri de işin içindeydi. Oto kontrol sahibiyiz ve hepimiz vicdan sahibiyiz."
Siyasetçi- yazar Sertaç Bucak Kürt hareketinin şiddetten arındırılması gerektiğinin altını çizdi.
"Taraftarlık meselesi var ve bu bir sorun. İçinde bulunduğumuz dönem de Kürt hareketinin bir bölümünün şiddetten arıldırılmasıdır. Ülkede etnik grupların eşit haklara sahip olmasıdır. Eğer Kürt hareketi şiddetten arındırılırsa çok önemli fırsatlar yaratacığına inanıyorum. Böylesi şartlarda sorunların çözümü de kolaylaşır. Bunların hepsi barışçıl ve demokratik bir ortamda gerçekleşir. Dilin kucaklayıcı bir dil olamsı gerekiyor. Bu beş on kişinin tekelinde değil. Toplumun sorunu."
Hürriyet gazetesi'nden Zeynep Gürcanlı: "Gazetesinin logosunda yazı olan "Türkiye Türk'lerindir" eleştirilerine cevap verdi. Önce Anayasa'nın değişmesinin gerekliliğini söyledi. Anayasa değişirse Hürriyet'in dediği o laf da değişebilir. Medyanın çözüm üretmesi gerekiyor ama masum da değil."
Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Mehmet Emin Aktar ortadoğuda güçlü olmak istiyorsak Kürt'ler ve Türk'ler bir arada yaşamalı.
"Bu süreç bir silahsızlandırma süreci değil. Kendi içinde bir çözümü öngörmezse bu akıllıca değil. O zaman neyi öne çıkaracağız. Silahlı çatışma hemen durmalı. Basının nasıl bir dil kullanacağını bilmek için çok da zorlanmıyoruz. Bilinçaltında ötekileştiren bir dil hakim. Basının da bu dili çok iyi kullanması gerekiyor. Ortadoğu'da daha güçlü olmanın yolu Kürt ve Türklerin ortaklığından geçiyor. Gerilla aileleri ile konuşsun gazeteci arkadaşlar. Nasıl bir çocukluk geçirdiler, nasıl öğrencilerdi? Şiddete giden yolu kapatmadıktan sonra şiddete engel olamazsınız."
TRT Şeş Genel Koordinatörü Fethullah Kırşan:Kürtçe yayıncılıkla gönüllere girdik.
"Medyanın somut dili ile ilgili sorgulanması gereken temel şey samimiyet. TRT Şeş henüz emekleme döneminde. Kürtçe yayıncılığın ötesinde bir misyona sahip. Bölgede en çok izlenen ilk 10 kanal arasında. Hedef kitle kim olursa olsun ötekileştirmeden ona samimi bir şekilde dokunabilmek. Bu işin püf noktası bu. Seyircinizin gönül dünyasına girebiliyorsanız bu önemli. Bana bunu öğretti.
Gazeteci Serbest Özden:
"Medyanın oto sansürü çözümsüzlüğe yol açtı. Kimlikler üzerinden ayrılıkçı bir zihniyet ile haber yapılması doğru değil. Kimlikler üzerinden nefret söylemi yapılıyor.. Çatışmaların durmaya başladığı yerlerde barış için medya dili önemli. Acıları misafir ederek ve birbirimizi daha iyi tanımaya çalışırsak toplumsal barış daha kolay gelecek."
Gazeteci Melih Altınok: "Barışın dilini savunduğumu söylemliyim. İlk defa siyasal iktidar bu kadar risk alıyor. Örneğin İmralı'ya kimin gidecepi oktasında önemli kararlar veriliyor. Medyanın dilinin klişilerle aşılacağını değil savaştan statükodan beslenen bir yapı var. Her haber bir seçim. Uzlaşı dediğimiz şey suya tirit bir şey değil. Herkes birnirinin bilgisinden yakınıyor. Kimse kimseyi ölçemez. Yerel medya da yerel ilşkilerini sorgulamalı diye düşünüyorum."
Gazeteci Mete Çubukçu: "Bu barış sürecinde insan hikayeleri yazılmalı. Kazanan kaybeden başlıklarından kaçınılmalı. Gazetelerde televizyonalrda ombudsman işini ciddiye alıp bu süreçte olumlu bir yaklaşımla kendini terbiye edebileceğini düşünüyorum."
UŞAK: ÖCALAN'A İHTİYACINIZ VARSA DİLE DİKKAT
Cemal Uşak Öcalan odaklı haberlerin manşete taşımanın doğru olmadığını savunuyorum diyerek bir başka konuya dikkat çekti.
"Öcalan odaklı haberleri manşete taşımanın mahsurlu gördüğümü söylemeliyim. Bunlar barışa hizmet etmez dedim. Ardından da 'sayın Öcalan' dedim. İnternet gazetesi de Cemaatten 'sayın Öcalan' açılımı. GYV programının benim sözlerim sadece beni bağlarken, bu şekilde verilmesi neye hizmet eder.
Eğer siz bu süreçte kanlı kinli dönemi sona erdirmek için o kişinin yardımına ihtiycınız varsa haerhalde hakaret dilini kullanmazsınız. Barış sürecine hizmet etmez o dil. Bunu Cemaate mal etmek iliklerimize işlemik sansasyonel yapı var.
Yıllar yılı birtakım hassasiyetler uğruna gazeteciliği pek umursamadık. Bu süreçte bu süreci tahrip edecek ahberleri görmeyelim büyütmeyelim ya da işin özünü aktaralım. Onun her zaman her devirde ne dediğimiz kadar nasıl dediğimiz önemli. Ama bu dönemde nasıl dediğimiz önemli."
Todays Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş:Türkiye'de basın özgürlüğü olmadığını söyleyen KeneşTürkiye'nin demokrasi ve hukuka ihtiyacı olduğunu söyledi.
"Türkiye'de Kürt sorununun olduğunu düşünmüyorum. Basın özgürlüğü olduğu kanaatinde de değilim. Türkiye'de alevi sorunu olduğu kaanatinde de değilim. Türkiyenin demokrasi ve hukuk devleti olma sorunu var. Hukuk devleti olma açığının üstüne gitmedikçe sorunun çözüleceğini düşünmüyorum. Türkiyede demokrsai geldiği kanaatinde değilim. Doalyısyla tek tek bu sorunları masaya yatırmaktnsa Türkiyenin demok. Açısından ortak çaba harmacasını isitiyorum. Tek tek grupları ildilendiren sorunlar demokrainin sorunlarıdır. Basın yoluyla akademik çalışmalar yoluyla Trükiye'nin demokratikleimesine çaba harcamak gerekiyor."
Editörler tarafından incelendikten sonra yayına alınacaktır.
Editörler tarafından incelendikten sonra yayına alınacaktır.
Henüz yorum yapılmadı.
Yorumu Şikayet Et
Şikayetiniz gönderildi.
Şikayetiniz gönderildi. En kısa sürede tarafımıza iletilecektir.
Lütfen şikayet nedeninizi seçin:
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.