Fikirci Bey yazdı: DEĞİŞİM, EVET AMA NE YÖNE DOĞRU?

Seçim gündeminde değişim konusunu irdeleyen Fikirci Bey, "Değişimi isteyin, hep birlikte değiştirelim, ama dikkat edin, değişim vaat edenler ülkeyi hangi yönde değiştirecekler?" hatırlatması yaparak uyardı: "Tehlikenin farkında mısınız?
 Ya istiklal ya işgal!
"

Değişim sihirli bir sözcüktür. Genelde pozitif bakılır. Değişimin iyiye doğru olacağı düşünülür. “Tebdili mekânda ferahlık vardır.” (mekân değişimi rahatlık sağlar) denir.

Oysa değişim sözcüğü nötr bir sözcüktür ve iyiye doğru olacağına dair hiçbir delil yoktur. “Yeni”nin “eski”den daha iyi olacağına dair inanç, insanlara özgü bir hüsnüniyetten ibarettir. Çünkü bir de daha tecrübelilerin söylediği “gelen gideni aratır” vardır.

Kuşkusuz bu konuda en bilinen deyim Heraklitos’un “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve tabi “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız” özdeyişleridir. Değişimin kaçınılmazlığını vurgular. Ama değişimin yönüne müdahale edemeyeceğinizi iddia etmez. Bir kaderden söz etmez.

Hepimizin değişmesini istediği şeyler vardır. Hepimiz hayatımızın çeşitli yönlerinin değişmesini isteriz. Ama bazı şeyler vardır ki değişmesini istemeyiz. Bazı şeylerin “değişmesinin bile teklif edilmemesini” isteriz.

Değişim en çok da gençleri heyecanlandırır. Çünkü herkes ebeveynlerinden daha “ileri” olmak ister.

İşte sorun da burada başlıyor. Şu an 30-35 yaşındakiler AK Parti iktidara geldiğinde 10-15 yaşlarındaydılar ve siyaseti yeni yeni anlamaya başlıyorlardı. Zihinlerinde AK Parti öncesine ait hemen hemen hiçbir referans yok. Dolayısı ile AK Parti dönemindeki değişiklikleri izlemelerine rağmen, AK Parti öncesine göre nelerin değiştiği konusunda bir fikirleri yok. Muhtemelen “hep böyle” olduğunu ve olacağını sanıyorlar.

Oysa siyasi tarihimizin son 50-60 yılını izleyenler, en radikal değişikliklerin gerçekleştiği dönemin AK Parti dönemi olduğunu hemen anlarlar. Sadece vesayetin geriletilmesi, bizim seçtiklerimizin gerçek iktidar olması bile başlı başına bir devrimdir. Geri kalan sessiz devrimleri listelemek bu yazının konusu değil.

Kuşkusuz çeşitli vesilelerle AK Parti öncesi dönemler medyada gösteriliyor ama izlemek başka, yaşamak başka.

Daha da önemlisi artık bunların bir daha yaşanmayacağının sanılması.

Bir daha darbe yapılamaz mı?

Vesayet tekrar dizginleri ele alamaz mı?

Başörtülüler bir daha ikna odalarına götürülemez mi?

Toplanmayan çöpler tekrar patlamaz mı?

İstikrarsız koalisyonlar kurulup ömrü üç-dört ay süren hükümetlerle sürekli siyasi krizler yaşanmaz mı?

IMF’nin kapısında bir daha dilenilmez mi?

Doğuda belediyeler tekrar teröristlerin Kandil’e yardım ve yataklık yaptığı yerler haline gelmez mi?

Tarihimizin en sinsi terör örgütü yeniden toplumun tüm dokularına işleyip, orduyu ve yargıyı tekrar ele geçiremez mi?

Devrim arabasının başına gelenler bu saatten sonra TOGG’un başına gelmez mi?

Nuri Demirağ’ın başına gelenler, Bayraktarların başına gelmez mi?

Değişimi herkes gibi ben de istiyorum, ama değişimin “geriye doğru” olmayacağının hiçbir garantisini görmüyorum.

Benim yaşımda birisi için yukarıdaki travmalar hiç uzak değil.

Muhalefetin vaatlerine ve gidişatına bakınca yukarıdaki soruların hepsinin cevabı bana “evet, hepsi tekrar yaşanabilir” gibi geliyor.

Onun için artık yarı yaşımdaki, hatta daha da küçük seçmen kardeşlerimizi uyarmak istiyorum.

Değişimi isteyin, hep birlikte değiştirelim, ama dikkat edin, değişim vaat edenler ülkeyi hangi yönde değiştirecekler?

Çünkü değişim tek başına “iyiyi” temsil etmiyor.

Yani değişmiş olmak için değişmek diye bir takıntı bizi bir daha uzun süre değiştiremeyeceğimiz hataların kucağına atabilir.

Dilime pelesenk haline getirdiğim bir söz var son günlerde.
 Burada da tekrarlayayım:

Tehlikenin farkında mısınız?

Ya istiklal ya işgal!

Tehlikenin farkında mısınız?

Ya istiklal ya işgal!

Bizim bu memleket hepimizin!

@kalemciler


Gündem Haberleri

  1. En uzun gecede Sivas beyaza büründü
  2. Şam Maslahatgüzarı açıkladı: Cumhurbaşkanı Erdoğan Şam'a gidebilir
  3. Fransa askeri birlikleri Çad'dan çekilmeye başladı
Sonraki Haber