Muhsin Yazıcıoğlu'nun avukatı: Radar görüntüleri imha edildi
Yazıcıoğlu Ailesi'nin avukatı Kemal Yavuz, Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldüğü kazada helikoptere etki mesafesinde uçuş yapan uçakların radar kayıtlarının tutulduğu yerde radar görüntülerinin imha edildiğini söyledi.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin 2009 yılında Kahramanmaraş’ta düşmesiyle ilgili yürütülen soruşturmayı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgüt yöneticilerinin talimatıyla yönlendirdikleri öne sürülen 19 kişinin yargılandığı davanın 13’üncü duruşması görüldü.
2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Ebubekir Semih Yüksekkaya, taraf avukatları, Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, oğlu Fatih Furkan Yazıcıoğlu, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcıları Murat Bakan ve Sevgi Kılıç, Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ile partililer katıldı.
Diğer sanıkların katılmadığı duruşmaya tutuksuz sanık Davut Uçum, başka suçtan hükümlü olduğu cezaevinden SEGBİS ile duruşma salonuna bağlandı.
"DELİL NİTELİĞİNDEKİ CİHAZLARDAN DOLAYI HIRSIZLIKTAN DAVA AÇILMASINI ANLAMIYORUM"
Duruşma, Davut Uçum’un savunmasıyla başladı. Uçum, suçlamaları kabul etmedi. İddianamede kendisine yöneltilen hırsızlık suçlamalarını reddeden Uçum, “Bir önceki mahkemede delilleriyle cihazlar ilgili hususu açıkladım. Zaten şunu hiçbir zaman anlamadım, delil niteliğindeki cihazlardan dolayı savcı hırsızlıktan açıyor. Ben bunu hiçbir zaman anlamadım, anlamayacağım da zaten. Bu delilleri kimlerin yok ettiğini artık herkes biliyor. Bundan sonra ‘Cihazları bu askerler çaldı, aldı’ diyenler suçlularla iş birliği içindedir. Bilerek yanıltmaktadırlar. Bunların hepsi belli ve ben size bir tane delil sunmadım onlarca delil sundum, hepsi de hukuki deliller. Bunların içinde bilirkişi raporları var, ODTÜ’nün raporu var.” diye konuştu.
"ÜZERİME ATILAN EN BÜYÜK İFTİRA"
Tutuksuz sanık Ebubekir Semih Yüksekkaya da suçlamaları reddederek kendisini şöyle savundu:
Bir kaza kırım incelemesi yapılıyorsa, savcılık girmeden hiç kimsenin o bölgeye girmesine müsaade edilmez ve çevresi emniyet şeridi içerisinde alınır. Fakat maalesef bu kaza soruşturma heyetimiz en düşük ifadeyle görevi suistimal etmişlerdir ve vazifelerini yeterince yerine getirmemişlerdir. Daha sonra köylülerin ahırlarından helikopterin kapısı, parçaları çıkıyor. Üzerimize atılan en büyük iftira GPS cihazları. KSK’nın kendi üyesi fotoğraflıyor, bu helikopterin bakımını yapan teknisyeni de yanında götürüyorlar ve teknisyene ‘Bu cihaz nedir?’ diye soruyorlar o da ‘Helikopterde kullanılan Skymap III-C cihazı’ diyor ve bu el kadar GPS’i karın içerisinde bırakıp gidiyorlar, 2 gün sonra geldiklerinde de bu vardı yoktu, orada kim vardı, askerler vardı, askerler çalmıştır. Yani böyle bir suçlamayla karşı karşıya kaldığım için üzülüyorum. 15 yıldan beri yargılanıyorum ve bu adamlar çok rahat bir şekilde gezip tozuyorlar. Ve ‘Helikopterin kayıtlarında yok’ dedikleri Argus için de ‘Tutanak tuttuk’ diyorlar. Argus da helikopterin kayıtlarında kayıtları yok, helikopterin bulunmasını sağlayacak ELT cihazının da kayıtları yok, şirketin kendi pilotu zaten bir ay önce ‘Bu helikopterde ELT’siz uçtuk’ diye ifadesi var.
"BU UNSURLARLA BAKTIĞINIZ ZAMAN TEK TEK FETÖ’YE ULAŞIYORSUNUZ"
Yazıcıoğlu Ailesi'nin avukatı Kemal Yavuz da bir önceki duruşmanın olduğu tarihte ana soruşturma dosyası kapsamında Diyarbakır BİKİM’de keşifte olduklarını söyledi. Keşifte yapılan tespitleri anlatan Yavuz, şunları söyledi:
Ondan önce Erzurum Dumlu Radar Mevzi Komutanlığı’nda 14 Şubat 2014’te bir keşif yapılmıştı. Burada elde ettiğimiz verilerde 590 Nat süratle, yani ses hızından yüksek bir süratle askeri jetin helikopterin bulunduğu alana daldığı, daldıktan sonra da radarlardan kaybolduğu, 23 bin feetten sonra görülmediği ve ileriden daha yüksek bir hızla çıktığı görülüyor. Daldığı an, tam da helikopterin düşme anına denk gelen bir dalış olduğu tespit edilmişti. Bu askeri jetin helikoptere etki edip etmediğiyle ilgili 2014’teki keşifte etki mesafesine girmesinin muhtemel olduğu tespit edilmişti. Ancak daha sonra bu celse arasında yaptığımız keşifte Erzurum Dumlu’da yaptığımız keşifte o görüntülerin kaybolduğunu, görüntülerin üzerinde oynama yapılarak 30 kilometre güneyden uçuşu gösterdiklerini tespit ettik. Bu görüntüler, yansıtmalarla çeşitli radar merkezlerine geçiyor. Ama bunun asıl aktarılması gereken yer Diyarbakır BİKİM. Erzurum Dumlu’da delili bir merkezin yok ettiği anlaşıldı. Diyarbakır BİKİM’e gittiğimizde 4 Nisan’da görüntülerin muhafaza edildiği bu hard diskin imha edildiğine dair tutanağını gördük. Bunu yapanlar kim? Bu unsurlarla baktığınız zaman tek tek FETÖ’ye ulaşıyorsunuz. Orada ulaşıyorsunuz, Erzurum’da ulaşıyorsunuz, hava kuvvetlerinde ulaşıyorsunuz. ‘O eskidendi, artık öyle değil’ diyeceksiniz. Öyle de değil yani baktığınız zaman TSK’da olmak üzere özellikle hava kuvvetlerinde yüzde 70-80’e varan FETÖ yapılanmasının tam olarak temizlendiği de söylenemez.
"ÇALINDIĞI İDDİA EDİLEN ARGUS’UN VARLIĞINI ORTAYA KOYAN BİR DELİL YOK"
Ebubekir Semih Yüksekkaya’nın avukatı Zafer Tınazcı ise müvekkilinin 15 yıldır suçsuz şekilde yargılandığını ve suçsuz olduğuna dair delillerin de dosyada olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
Helikopterin üstünde Argus ve Skymap III vardı ve bunlar çalındı. Bu Argus’u savcılık araştırdı Amerika’ya yazdı ‘Var mı üzerinde?’ dedi, yok. Türkiye'deki tüm hava araçlarının üzerindeki tüm cihazlar Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne bildiriliyor ve oradaki listeye bakıyoruz Argus yok. Bakım kayıtlarında yok. Meclis araştırma komisyonu şirketin genel müdürünü çağırıyor ‘Helikopterde hangi cihazlar vardı?’ diye soruyor ama Argus yok. Argus’un var olup da kaybolduğu nereden ortaya çıkıyor? Ferudun Seren’in beyanından, ‘Biz gittiğimizde vardı, sonra kayboldu’ diyor. ‘29’unda vardı, 31'inde yoktu’ diye tutanak tutuyor ama duruşmada '29’unda ben gitmedim' diyor. Bu adamın tuttuğu tutanakla müvekkilim 15 yıldır yargılanıyor. İddiaya göre bu Argus var ve çalınmış. Daha Argus’un varlığını ortaya koyan hiçbir delil yok. Kar üzerinde çekilen fotoğrafta kokpitte Argus yok ama daha sonra oda ortamında çekilmiş fotoğrafta oraya Argus tutturulmuş. O resmi incelediğimizde bütün göstergeler sağlam ve yerinde. Bir tek Argus cihazı vidaları sağlam olarak hafif yerinden çıkmış gözüküyor. Ne hikmetse helikopter dağa çarpıyor ve vidalarında tek bir yamulma olmadan cihaz yerinden oynuyor, diğer göstergelerin hiçbirinde hiçbir şey yok.
Duruşmanın sonunda mahkeme heyeti, davayı 14 Şubat 2025’e erteledi.
"BU SİS PERDESİNİN ARALANMASI TÜRKİYE'NİN FAYDASINA OLACAK"
Davanın ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan ile Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, açıklamalarda bulundu. Murat Bakan, Muhsin Yazıcıoğlu davasının 15 yıldır sürdüğünü ve üzerinde bir sis perdesi olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
CHP olarak başından beri süreci takip ediyoruz. O dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, arkasından Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bu davayı takip ettiğini ve biz partimiz adına Sayın Genel Başkan Yardımcım Sevgi Kılıç'la beraber burada olduğumuzu, adaletin tecellisi için, hakikatin ortaya çıkması için buradayız. Remzi beyler yol arkadaşı ama biz siyasal olarak aynı düşüncede olmadık hiçbir zaman Muhsin Yazıcıoğlu'yla. Ama Muhsin Yazıcıoğlu cinayeti, suikastı her neyse bu sis perdesinin aralanmasının Türkiye'nin faydasına olduğunu düşünüyoruz. Biz Gezi tutukluları için de adalet istiyoruz, Tayfun Kahraman için de adalet istiyoruz, Muhsin Yazıcıoğlu'nun ailesi, sevenleri, yol arkadaşları için de adalet istiyoruz, Sinan Ateş için, onun ailesi için, sevenleri için de adalet istiyoruz. Biz Türkiye'de nerede bir hukuksuzluk varsa, adaletsizlik varsa, yargıda sürüncemede kalan bir dava varsa o davanın takipçisiyiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bugün de bunun için geldik. 15 yıl süren bir soruşturma olmaz, dünyanın hiçbir yerinde. Yani olayın olduğu tarihten bu yana ana soruşturma 15 yıldır açık, ne dava açılıyor ne soruşturma bitiriliyor. Her nedense sanki yukarıdan bir el, bir yargılama olmasın, bu sır perdesi aralanmasın, gerçekler ortaya çıkmasın istiyor ama gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu var. Ve biz bu gerçek ortaya çıkıncaya kadar adalet yerini buluncaya kadar hem ailenin yanında olacağız hem de bu davanın takipçisi olacağız.
"HANGİMİZE HAKSIZLIK YAPILIRSA YAPILSIN BİR BAŞKASI SAHİP ÇIKMADIĞI MÜDDETÇE ADALET SAĞLANAMAZ"
Remzi Çayır da davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını ifade ederek, "15 yıl geçti. Üzülerek ifade edelim ki; aynı sözleri duymaktan, aynı sonuçlarla karşılaşmaktan bıkmış olabiliriz ama usanmayacağız. Ve bu sonucun adalete ulaşması için ne gerekiyorsa onun yapılacağı hususunda hiç kimsenin tereddüdünün olmaması gerekir. Yani bizler onun yol arkadaşları, dava arkadaşları hiçbir zaman usanmayacağız, bıkmayacağız, yeter demeyeceğiz, nereye varırsa oraya doğru hareketleneceğiz ve adaleti eninde sonunda bulmak için çabanın içinde yer alacağız. Bugün burada yanımızda bulunan gerçekten davaya destek veren ve ‘Adalet arayışında biz de varız’ diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan Bey'e ve Sevgi Kılıç Hanımefendi'ye huzurlarınızda teşekkür ederiz. Gösterdikleri hassasiyetten dolayı zira hepimiz bilmeliyiz ki bu topraklarda hangimize ne haksızlık yapılırsa yapılsın bir başkası sahip çıkmadığı müddetçe beraber yaşama iradesi olamaz ve adalet sağlanamaz." diye konuştu.