Yenidoğan Çetesi'nin mağdur ettiği bir aile daha konuştu: Eymen yüzde 90 engelli kaldı

Türkiye, ‘Yenidoğan Çetesi’yle sarsılıyor! Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde yaşanan skandal hala yürekleri sızlatırken, Ayşe K.’nin Esenyurt'taki Reyap Hastanesi'yle ilgili ihmal iddiası dikkat çekti.

Tarayıcınız video desteklemiyor!

Türkiye bu skandalı konuşuyor...

Türkiye'nin gündeminde geniş yankı uyandıran yenidoğan çetesinin kan donduran suçları sonrası yeni gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.

İstanbul'da, ‘Yenidoğan Çetesi’ adlı verilen bir çetenin, yeni doğan bebekleri özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek bilinçli şekilde ölümlerine neden oldukları ortaya çıkmıştı.

Yaşanan yeni gelişmede, Esenyurt'taki Özel Reyap Hastanesi'nde doğum yapan Ayşe K., soruşturmada adı geçen Esenyurt'taki Reyap Hastanesi'yle ilgili ihmal iddiasında bulunarak önemli açıklamalar yaptı.

YANLIŞ TEDAVİ UYGULAMASI KALICI HASARA NEDEN OLDU

Yaşanan olayda, İstanbul Esenyurt'ta ikamet eden 34 yaşındaki Ayşe K.'nin, 2020 yılında doğum sancıları başladı.

İddiaya göre, aciliyeti olan bir hastaydı ancak gelen ambulansla evlerine uzak olan Özel Reyap Hastanesi'ne sevk edildi ve Eymen Ali K., bu hastanede prematüre bebek olarak dünyaya geldi.

İddiaya göre, 57 gün annesinden ayrı kalarak entübe edilen ve hastane çalışanlarının yanlış tedavi uygulaması, Eymen Ali K.'de kalıcı hasara neden oldu.

"HEMŞİRELER OTURMUŞ TELEFON İLE OYNUYORDU"

Yaşadıklarını anlatan Ayşe K., "Ben orada birçok bebeği gördüm. Hiçbir şekilde ilgilenmiyorlardı, hemşireler oturmuş telefon ile oynuyordu ama çocuklar orada ağlıyordu. Bir tanesi morarırcasına ağlıyordu ve neredeyse kuvözden çocuk taşacaktı ağlamaktan, debelenmekten." ifadesinde bulundu.

"ÇOCUK İYİ OLACAK, ÇÜNKÜ OKSİJEN GİTTİ DİYEREK BENİ TESKİN ETTİ"

Bebeğini görmek için verdiği mücadeleyi anlatan Ayşe K., şu açıklamalarda bulundu:

Pandemi sürecinde doğdu Eymen. 29 haftalıktı, plasentadan ayrılmıştı çok acil bir hastaydım. 112 Acil Çağrı Merkezi'ni aradık biz, ambulans geldi.
Bizi hastaneye götürdüler. İki tane çok donanımlı hastane vardı yanımızda, bize çok yakındı. O iki hastaneyi es geçerek, bizi direkt Özel Reyap Hastanesi'ne getirdiler. Orada apar topar zaten ameliyata alındım. Çocuk yoğun bakıma alınmış.

Bana doğumu yaptıran doktor geldi, benimle görüştü. Çocuğun ağladığını, sesini duyduğunu, yoğun bakıma alındığını söyledi. Çocuk iyi olacak, toparlanacak, korkulacak bir şey yok çünkü oksijen gitti diyerek beni teskin etti. Çocuğu, entübe ettiklerini ve uzun bir süre yoğun bakımda kalacağını söyledi.

"ÇOCUK İLE İLGİLİ HİÇBİR BİLGİ ALAMADIK"

İki gün sonra ben gittim doktorla görüşmeye, çocuğu görmek istediğimi söyledim. 'Çocuğu gösteremeyeceklerini' söylediler bana. Çocuğu görmem gerektiğini söyledim, çünkü annesiyim ve çocuğumu görmek istiyorum diye ısrar ettim. Fotoğraf istedim, en azından çocuğumun neye benzediğini görmek istediğimi, çocuğumu görmek istiyorum hakkım bu benim diye…
Ertesi gün fotoğraf vereceklerini söylediler, bana ertesi gün yoğun bakımda çekilmiş bir fotoğrafı verildi.

Çocuk ile ilgili hiçbir bilgi alamadık. Bizi her aradığında tedavinin devam ettiğini ve şu an gelişen bir durum olmadığını söyledi.

"BİR AN ÖNCE ÇOCUĞU GÖNDERMEK İSTİYORDU"

Çocuk yoğun bakımda hiçbir komplikasyon geçirmedi ve 57 gün entübe kaldı. Fırat Sarı bizi hastaneye çağırdı apar topar. Bize söylediği şey 'Hemşire Yeşim, Eymen'i beslerken ciğerine süt kaçırmış, bebek aspire edilmiş ve sevk etmek istiyorum'… Çok telaşlıydı. Bir an önce çocuğu göndermek istiyordu. Ben şaşırdım, neden bizi sevk etmek istiyorsunuz…

'Hemşire hatası olduğunu ve hemşireye kızdığını' söyledi bana. Aspire ne demekti onu bile bilmiyorum. Çocuk orada ne yaşadı? Çocuk orada oksijensiz kaldı. O süre zarfında şu an artık öğrendim, anlıyorum ne olduğunu. Çocuğun ciğerinden tekrar aspire yöntemiyle geri çekmişler mamayı, sütü her neyse.

Ben Eymen Ali'yi, çıkmasına yakın süre zarfında ısrarlarıma, yoğun baskılarıma dayanamayarak çağırmaya başladılar. 4'üncü ayın sonuydu, artık taburculuk süresi gelmişti ve içeriye almaya başladılar beni.

"ÇOCUK AÇLIKTAN BENİ TIRMALIYORDU"

Aylar sonra Eymen bebeği gören anne Ayşe K. o anları şu ifadeler ile anlattı:

Ben Eymen'in çok bakımsız olduğunu gördüm, hiçbir şekilde ilgilenmiyorlardı ve orada başka bebekler de vardı. Eymen'le ten teması yapmak istiyordum ve bunu sürekli talep ediyordum. Artık o kadar çok talepkar olmama kayıtsız kalamıyorlardı ve çağırıyorlardı ama beni taburculuğa yakın, 4'üncü ayın sonunda çağırmaya başladılar.

Bebeği aldığımda kucağıma, beni tırmalıyordu açlıktan çocuk. Ben beslemeye emzirmeye başladım çocuğu. Çocuk o kadar çok açtı ki direkt emmeye başladı, bir prematüre bebekten bahsediyoruz. Emme refleksi gelişmemiş bir bebekten… Uzun süre entübe kalmış bir bebek emmeye başladı. Artık nasıl aç bırakıldıysa çocuk orada.

"BELKİ DE ASPİRE SÜRECİ OLMASAYDI EYMEN ŞU AN SAĞLIKLI BİR ÇOCUK OLARAK HAYATINA DEVAM EDECEKTİ"

Eymen'in orada iki kez aspire edildiğine dikkat çeken Ayşe K., devamında şöyle konuştu:

Eymen orada iki kez aspire edildi ve şu an onların yazdığı epikrizde Eymen'in aspire edildiği yazmıyor. Bu bilgi yok. İki kez aspire oldu çocuk orada ve ciğeri hasar aldı. Yaşamış olduklarının bedelini Eymen ödeyecek.
Eymen şu an yüzde 90 üzeri engelli ve onlar sebep oldu buna. Belki de aspire süreci olmasaydı Eymen şu an sağlıklı bir çocuk olarak hayatına devam edecekti. Çünkü, 26-27 haftalık doğup da hayatına devam eden bir sürü çocuk gördüm. Bunu prematüreliğe bağlayamazlar. Prematüre doğup, gelişimini tamamlayan bir sürü çocuk var.
Bunlar sebep oldu, özellikle Yeşim Hemşire onu beslerken. İhmal olduğu çok belli.

Çocuk kusmuş, ciğerine geri kaçmış kusmuğu. Uzun süre çocuk bu vaziyette kalmış. Çocuk iki kez ölümden geri döndü. Burada onlar Eymen'e hiçbir şey katmadı. Bu Eymen'in mücadelesiydi ve Eymen bunu tek başına kazandı. Zaten içimde hep bir şüphe vardı, hep bir kuşku vardı ve ben bunu defalarca anlattığım insanlar var. Bunları izlerken, evet söylemişti diyecekler kesinlikle.

"'HİÇBİR ŞEYİ İSPATLAYAMAZLAR' ŞEKLİNDE FATİH SARI'NIN TELEFON GÖRÜŞMESİNE ŞAHİT OLDUM "

İçindeki kuşkunun hiç bitmediğini belirten ve Fırat Sarı'nın bir telefon görüşmesine şahit olduğunu dile getiren Ayşe K., şu ifadelerde bulundu:

Bir ara kontrole gittiğimde Fırat Sarı'nın bir telefon görüşmesine şahit olmuştum. Bir aile kendisinden şikayetçi olacakmış. Bunun üzerine konuştukları, 'Hiçbir şeyi ispatlayamazlar, raporu düzenleyen biziz. Çocuğun durumu ortada. Ellerinden geleni ardına koymasın, bizim de elimiz boş değil istediklerini yapabilirler' diye konuşmalarına şahit oldum.

En ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum. Kesinlikle diplomaları iptal edilmeli, bu insanlar asla içeriden çıkmamalı.
Devlet hastanesine gitseydim, araştırma hastanesine gitseydim o an başka bir hastaneye gitmiş olsaydım, işini iyi yapan insanlar ile karşılaşmış olsaydım, Eymen daha farklı durumda olabilirdi.

"BİRÇOK KEZ ONLARA İLAÇ GÖTÜRDÜK"

Ayşe K., yaşananlara ilişkin son olarak, "Bizden o dönem 3 bin 500 TL kadar yatak ücreti talep ettiler. Kayınvalidem ve eşim, çok yüksek bir meblağ olduğunu bunu ödemeyeceğimizi söyleyince, 2 bin TL'ye düşürmüşlerdi. Fatura kesmediler. Belirli ilaçlar istendi, o dönem birçok ilaç aldık verdik. Fırat Sarı ve hemşireleri istedi ilaçları bizden. Birçok kez onlara ilaç götürdük. Çocuğa ilaç vereceğini, vitamin vereceğini, şu an aklıma gelmeyen ilaçları biz kendimiz temin edip götürdük." açıklamasında bulundu.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı (DHA)

Gündem Haberleri

  1. Adana Lezzet Festivali'ne 800 binden fazla kişi katıldı
  2. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: Cezaların caydırıcı olmasına önem vermeliyiz
  3. İstanbul'da kapatılan hastanede doğum yapan annelerden biri daha yaşadıklarını anlattı
Sonraki Haber