Çocuklar duygularını oyunlarla daha iyi anlatıyor

Bir çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli ruhsal ihtiyacının ‘oyun’ olduğunu söyleyen Çocuk Gelişimi Uzmanı Dr. Celal Gülşen, çocukların oyunla duygularını daha iyi anlatabildiğini belirtti.

Giriş: 11.06.2021 - 12:32 Güncelleme:
DHA

Oyun oynamak çocukların gün içerisinde en çok yaptığı eylemdir. Bu sayede, fiziksel ve zihinsel gelişimlerini tamamlayabilirler. Oyunla kalıcı öğrenmenin de sağlandığını ifade eden Gülşen, sağlıklı gelişim için zekaya hitap eden ve dijital yalnızlıktan uzak olan geleneksel oyunların tercih edilmesi için anne babalara tavsiyelerini aktardı. Çocukların dünyasında oyunun çok önemli yeri olduğunu belirten Beykent Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Celal Gülşen, hangi çağda ve hangi kültürde olursa olsun, bütün zamanlarda ve mekanlarda çocuğun olduğu her yerde oyun da var olduğunu dile getirdi.

“ÇOCUĞUN KİŞİLİĞİ OYNADIĞI OYUNLARLA ŞEKİLLENİR”

Eğitimde oyunun, çocuğu motive eden, içeriğe hâkim olmasını sağlayan ve çocuğu sürece aktif olarak katan bir yöntem olduğunu ifade eden Gülşen şu ifadeleri kullandı:  “Oyun çocuğun, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor becerilerini geliştirmek için fiziksel ve zihinsel yetenekler ve etkinliklerle çocuğun sosyal uyum ve duygusal olgunluğa erişmesini sağlamak amacıyla, maddi bir çıkar sağlamadan, gönüllü katılım yoluyla toplumsal grup oluşturmasını ve katılanların tümünü etkisi altına alarak eğlenceli vakit geçirmelerini sağlayan eğitsel bir etkinliktir.”

Çocukların, yaşamında gerekli olan davranışları, duyguları oyun içinde yaşayarak kendiliğinden öğrendiğini belirten Gülşen, “Çocuğun kişiliği oynadığı oyunlarla şekillenir, oyunlar sayesinde yeteneklerine yön verilir. Toplumsal yaşamın gerekleri olan insan ilişkileri, yardımlaşma, dürüstlük, paylaşma, kazanıp sevinme ve kaybedip hüzünlenme, kıskançlık, çatışma, hayaller gibi duygular, yenme ve yenilme olguları hep oyunlar yoluyla kazandırılır. Oyunda çocuk, kendisini bulur ve yapmacıksız bir şekilde oyuna egemen olduğu için her türlü kısıtlamadan uzak bir şekilde iç dünyasını dışa yansıtır. Bu sayede oyuna kendisinden de bir şeyler katarak, aslında kendisine ilerde ‘icat çıkartma’ diyeceklere inat üretkenliğini ve kâşif yeteneğini de ortaya koyar. Oyun yoluyla, kendine olan özgüveni artar, duygusal tepkilerini kontrol etmeyi öğrenir. Oyun, çocuğu doğal haliyle tanımaya zemin hazırlar.” ifadelerini kullandı.

Gülşen, çocuk eğitiminde oyunun, sanıldığının aksine boş zaman etkinliği olmayıp, çocuğu hayata hazırlayan en önemli eğitsel faaliyetlerden birisi olduğuna vurgu yaparak, oyunların çocuk eğitiminde bir boş zaman değerlendirme etkinliği olarak görülmesi yanılgısından vazgeçilerek, oyunlara gereken önemin verilmesi ve oyunların çocuk eğitiminin vazgeçilemeyecek çok önemli bir parçası olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.

“OYUNLA DUYGULARINI ANLATIR, OYUNLA ÖĞRENİRLER”

Oyunun, çocuğu gerçek hayata hazırladığı gibi, iç dünyanın dışavurumunda çok önemli etkiye sahip olan eğitsel bir araç olduğunu söyleyen Gülşen şöyle konuştu: ‘‘Çocuk yaşadıklarını, sevinçlerini, isteklerini, korkularını, duygularını oyunla dışa vurur. Oyun sırasında üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, oyunda üstlendiği rolle özdeşim kurar ve böylece kişiliği oluşmaya ve gelişmeye başlar. Oyun, çocuğun eğlenirken deneme yoluyla düşünme biçimidir. Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir. Çocuk deneyimlerini oyun yoluyla kazanır ve hayatı için gerekli olan bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde çoğu zaman farkına varmadan kendiliğinden öğrenir. Bu nedenle çocukların eğitiminde ‘oyun’ olmazsa olmazlardan biridir. Oyunlar, çocuğun yaparak, yaşayarak ve eğlenerek öğrenmesinde ilk ve önemli bir basamak olduğundan, çocukların pasif durumdan aktif duruma geçmelerini de sağlamakta ve çocuğun dünyasında diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkili olduğu görülmektedir.”

‘‘OYUNLAR, ZEKAYA HİTAP ETMELİ’’

Çocukların oyun oynarken yaşadığı çevredeki kişi, nesne ve olayları taklit ederek insan yaşamı için önemli olayları, davranışları, duyguları deneyimlemeye başladığını ifade eden Gülşen, ‘‘Bu deneyimleme sonucunda da olayları algılaması ve kavraması gelişerek motivasyonu yüksek, girişken, bağımsız düşünüp, bağımsız hareket edebilen bireyler olabilmeleri kolaylaşır. Oyun oynayan çocuklar, daha sağlıklı ve çabuk gelişir. Çünkü, oyun sırasında çocukların hareket etmesi, beden ve duygu kontrolünü geliştirmesi, böylece de dikkat süresi de uzayarak çevresini daha kolay algılaması mümkündür.’’ dedi.

Çoklu zekâ alanlarına hitap eden akıl ve zekâ oyunlarının öncelikle tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Gülşen, ‘‘Ayrıca kültürel mirasımız olan oyunlarımızın da seçilip oynattırılmasına gereken önemin verilmesi gerekir. Bunun için gerek okullarımızda ve gerekse okul dışı yaşam alanlarında unutulmaya yüz tutmuş, geçmişten gelen çocuk oyunlarımızın da yaşattırılmasına gereken önem ve özen gösterilmelidir. Bu konuda Beykent Üniversitesi Çocuk Gelişimi Programı olarak, mezuniyet sonrası okulöncesi eğitimde görev alacak öğrencilerimizi, özellikle milli değerimiz olan geçmişten günümüze çocuk oyunlarımızı yaşatma konusunda da önemli misyonları olduğu bilinciyle yetiştirmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.

Haber Kaynağı: Demirören Haber Ajansı (DHA)

Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol
Copyright © 2024 Ensonhaber Medya AŞ. Tüm Hakları Saklıdır.