Güney Kore'deki sıkıyönetimin hatırlattıkları: Nobel Ödüllü Han Kang, yüzleşmeye davet ediyor
Güney Kore'de sıkıyönetimin ilan edilmesi ve daha sonra kaldırılması tartışmalara neden oldu. 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan yazar Han Kang'ın Veda Etmiyorum ve Çocuk Geliyor adlı romanları okurları hakikatlerle yüzleşmeye çağırıyor.
Hem Türkiye hem dünya basınına son iki günde Güney Kore’de devlet başkanı Yoon Suk Yeol tarafından ilan edilen sıkıyönetim damgasını vurdu, dünyanın gündeminde olan sıkıyönetim toplamda altı saat sürdü.
Yoon Suk Yeol, sıkıyönetimin kaldırılmasına ilişkin meclise sunulan önergenin oybirliğiyle kabul edilmesinin ardından geri adım attı. Bakanlar Kurulu'nun onayıyla uygulama resmen yürürlükten kaldırıldı.
Sıkıyönetim ilan edilmesinin ardından askerler, Ulusal Meclis yerleşkesine ve ana binasına girmiş, Meclis önünde toplanan halkla güvenlik güçleri arasında arbede yaşanmış, görüntüler dünya basınında manşet olmuştu.
Halkın direnişinin sonlanmasında etkili olduğu altı saatlik sıkıyönetim, akıllara Güney Kore’nin tarihindeki darbeleri, demokrasinin askıya alındığı günleri bir kez daha getirdi.
Edebiyatının odağında Güney Kore tarihinin karanlık ve kanlı günleri olan 2024 Nobel edebiyat ödülü kazananı Han Kang’ın romanları, özellikle Çocuk Geliyor ve Veda Etmiyorum adlı romanlarından pasajlar, bu noktada dünya basınında pek çok kereler kullanıldı.
ÜRETKEN VE ÖDÜLLÜ ROMANCI
Güney Koreli yazar Han Kang ülkemizde Vejetaryen, Çocuk Geliyor, Beyaz Kitap ve Veda Etmiyorum adlı romanlarıyla tanınıyor. 2024 yılı Nobel edebiyat ödülüne layık görülen Han Kang, bu ödüle layık görülen ilk Asyalı kadın yazar ve 117 yıllık Nobel tarihinde 121 ödül kazanan yazar arasında bu ödüle layık görülen 18'inci kadın.
Toplumsal normlar, mikro ve makro iktidarların toplum ve özellikle kadın üzerindeki baskısı, her türlü şiddet, Han Kang'ın metinlerinin odağında. Kore tarihiyle yüzleşirken tüm dünya dillerinde okurlarına evrensel bir çağrı yapan Han Kang'ın eserleri birçok dilden önce Türkçede April Yayıncılık tarafından Korece aslında Göksel Türközü çevirisiyle yayınlandı, sırada Sevgilinin Soğuk Eli ve Yunanca Dersleri adlı romanları var.
SİVİL KATLİAMLARI ANLATAN LİTAP: VEDA ETMİYORUM
zamanda yayınlanan Veda Etmiyorum, 1948-1949 yıllarında Jeju Adası’nda yaşanan sivil katliamları konu alıyor. Kore tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan olayda ABD askeri hükümetinin komünizmi önlemek başlığıyla verdiği emir, adanın nüfusunun neredeyse tamamen yok edilmesiyle sonuçlandı.
Bu emir, volkanik adanın dağlık bölgesinde bulunan yaklaşık üç yüz silahlı partizanın hedef alınması amacıyla verilmişti, ancak bu süreçte yüz binlerce ev yakıldı, otuz binden fazla sivil yargılanmadan kurşuna dizilip öldürüldü ve belirsiz yerlere gömüldü, faili meçhullerin sayısı hâlâ tam olarak bilinmiyor. Jeju katliamında en az bin beş yüz çocuğun da hayatını kaybettiği biliniyor.
Han Kang bu kanlı olayları üç kadının gözünden kaleme alıyor, okuru ölümden hayata uzanan, direnç ve acıyla şekillenmiş bir yolculuğa çıkarıyor. Sevginin ve yasın asla sona ermeyeceğini ve veda etmenin kimi durumlarda imkansız olduğunu anlatan Veda Etmiyorum, hayatın sönmeyen ışığına övgü ve ağıt niteliğinde.
EVRENSEL BİR HİKAYE
April Yayıncılık tarafından yayınlanan Çocuk Geliyor adlı roman ise 18 Mayıs 1980, Gwangju olaylarını odağına alıyor. Asker kökenli devlet başkanı Bak Coınğ Hi'ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti. Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı.
Ordu iktidara bu noktada el koydu. Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler. Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı. Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.
YAŞAYAN ÖLÜLER
Han Kang devlet güçlerinin yaptığı akıl almaz katliamı, çoklu anlatıcı perspektifiyle kaleme aldığı Çocuk Geliyor adlı romanında ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.