Mehmet Rauf'un ölüm yıl dönümünde, Eylül romanının psikolojik incelemesi
Tanzimat edebiyatının usta isimlerinden olan Mehmet Rauf, 147 yıl önce hayatını kaybetti. Yazarın edebiyatımızın ilk psikolojik romanı olma özelliği taşıyan Eylül kitabı üzerine bir inceleme.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat devriyle birlikte birçok yenilik hayata geçti. Toplumun, siyasi, sosyal, ekonomik sorunlarına geçici çözümler getirmekle beraber, gayrimüslimlerin de hayatlarında değişime yol açmıştı. Mehmet Rauf'un 147'inci ölüm yılı. Usta yazarı sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Tanzimat dönemi sadece bu reformların oluşmasına önayak olmadı, aynı zamanda edebiyat alanında da büyük sıçramalara neden oldu. Batılı anlamda ilk edebi eserler bu dönemde verilmeye başlandı. Batı dünyası, her alanda olduğu gibi edebiyatta da büyük isimler çıkartmıştı.
Eksenini Tanzimat Fermanı’nın yayınlamasıyla Batı'ya çeviren Osmanlı her alanda değişime gitti. Mehmet Rauf’un Eylül romanı Tanzimat'tan çok sonra yayınlandı.
Eserin Batı izlerinin taşıması da olağandır. Büyük bir aşk üçgenini konu edinen kitap, kuşkusuz yazarın en çok beğenilen eseridir.
Edebiyatımızın ilk psikolojik romanı kabul edilen Eylül, sembolik manada biyolojik olarak yaz başlarını, duygusal olarak da Eylül ayını yaşayan Necip ile Suad'ın ruhlarının derinliklerine yapılan bir yolculuktur.
"Ateş gibi bir nehir akıyordu, o ruhla ruhum arasında" şeklinde özetlenebilecek romandaki aşkı, yazarının anlatımıyla hayat buluyor. İstanbul'un gerçek mekanlarında geçen roman evlilik, sadakat, aile ve arkadaşlık ilişkilerine hiç zarar vermeden yaşanan ölümüne bir aşkın romanıdır.
Eylül, ilk olarak Servet-i Fünun dergisinde 1900 yılında yayınlandı. Daha doğrusu tefrika halinde okuyuculara ulaşan satırlar, 1901'de ise kitaplaştırılarak günümüze kadar kendisini okutmayı başarmıştır.
Rauf, Halit Ziya Uşaklıgil’in etkisinde kalmıştır. Öte yandan Fransız yazar Pal Bourget gibi psikolojik roman alanında tanınan isimler de kendisine ilham kaynağı olmuştur.
Romanı, bütün bu etkilenmeler sonucunda ortaya çıkmıştır. 272 sayfadan oluşan klasik eser yazıldığı dönemin sosyolojik tesirlerini bulmak da mümkün.
Mehmet Rauf’a göre, aslolan yazarların hayalleri ve işlenen olay değil, yapıtın yazınsal bir dili olup olmamasıydı. Romancının olay anlatımından çok, o olayı yaşayan kişilerin ruhsal durumlarını irdelemeye yönelmesi gerektiğini düşünüyordu.
Tiyatro ile de ilgilenen yazar, bu oyunlarında daha çok aşk, kıskançlık, iki aşk arasında bocalama gibi temaları işledi.
Romanın asıl konusunu oluşturan Suat, kocası Süreyya ile mutsuz bir evlilik sürdürmektedir. Oturdukları yalıda kız kardeşi Hacer ve kocası da vardır. Mutsuzluğunu arttıran bir diğer neden de budur.
Sürekli yalnız kalmayı tercih eden Suat, kocasıyla boğazın masvavi sularında kayıkla gezintiye çıkar.
Bir süre sonra kayıkla gezmenin ona çok iyi geldiğini fark eden Suat artık bunu rutin haline getirir. Çoğu zaman Süreyya yanında olmayarak. Kocası ise karısına karşı oldukça ilgisizdir. Onun mutluluğu için hiçbir çabada bulunmaz.
Suat'ın bu üzüntüye evdekiler de ortak olmuştur.
Sayfa: 272
Yasak aşk...
Bu dönemde verilen edebi eserlerin ana konusu genelde aşk, sevgi, yasak aşk, gibi konular üzerinde olmuştur. Nitekim Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk- Memnu romanı da yasak aşkı ele alan romandır.
Eylül’de de yasak aşkın işlendiğini kitabı okuyan edebiyatseverler haberdardır. Zamanla biten duygular, ilişkiye üçüncü bir kişinin dâhil olması kadınlar ve erkekler arasında büyük kıskançlıklara, ihtiraslara, entrikalara yol açmıştır. Süreyya ve Necip arasında olduğu gibi.
Suat ve Süreyya’nın yakın arkadaşı olan Necip, kadınlara karşı oldukça mesafelidir. Bütün kadınların erkekleri aldattığını düşünerek evliliği istememiştir. Onun tasavvur ettiği kadını asla bulamayacağını, karşısına çıkmayacağını hepten inanmıştır.
Suat'ın yalnız kayık gezintilerine eşlik etmeye başlar. Sık sık evlerine gitmeye, onu görmediği bir gün kendisinde eksikliklere neden olduğunu hissetmeye başlar. İltifatla başlayan küçük dokunuşlar yerini bir zaman sonra sevgiye bırakır.
Yalıdaki herkesin dikkatini çekmeye müsait olan bu durum eleştirilere neden olur. Öyle ki, hizmetçi kızın "Necip Bey geldi" demesi bile Suat'ı heyecanlandırıyordu.
Yalıda çıkan büyük bir olay nedeniyle roman son bulur. Ama bu olay aynı zamanda acıklı sondur.
Türk romanın önemli eserleri arasında bulunan Eylül, edebiyatımızın köklerine inmek isteyen her kitapseverin kitaplığında mutlaka bulunmalıdır.
Kitap sayfası için iletişim:
ergul.tosun@ensonhaber.com
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol