Simone de Beauvoir'un politik romanı olan Mandarinler'de entelektüel yorumlar

Fransız yazar, feminist, filozof ve gazeteci Simone de Beauvoir'un Mandarinler romanı yazarın bir aşk hikayesi üzerine kurulu. Yazar romanda varoluşçuluk, benlik kavramlarının yanı sarı Fransa'nın entelektüel portresini de çiziyor.

Fransız yazar ve filozof Simone de Beauvoir, fikirleriyle, duruşuyla her zaman dikkat çeken ve imrenilecek bir kişi olmayı başardı. Özellikle kadın haklarındaki duruşu ve feminist kimliğiyle bilinmesi kadın okurların daha çok sevgisine mazhar olsa da, o Simone de Beauvoir'dır ve eserleriyle hep yaşayacaktır. Simone de Beauvoir, dünyada ve Fransa'da önde gelen kuramcılarındandır. Yazdığı eserlerle yankı uyandıran Simone de Beauvoir entelektüel mirası biz okurlarına kaldı.

20.yüzyılın kaotik ortamında kendisi gibi filozof olan Alber Camus ve Jean Paul Sartre ile dostlukları, arkadaşlıkları herkesçe bilinen bir gerçektir. Simone de Beauvoir'un geçtiğimiz günlerde yayınlanan romanı Mandarinler, yazarın aydın çevreler, entelektüeller üzerine çıkarımlar sunsa da bu aslında bir aşk romanıdır.

Yaşadığı çağı derinden etkileyen ünlü filozofun yazdığı eserlerde bu çağın yansımalarını görebiliyoruz. politik ve felsefi duruşuyla kimi çevrelerin tepkisini çekse de düşüncelerinden hiçbir zaman ödün vermedi.

Mandarinler, felsefi olduğu kadar politik bir kitap olma özelliğini taşıyor. Yüksek hacimli ve 816 sayfadan oluşan bu kitaptan gözünüz korkabilir ama kapağın üzerindeki isme bakınca bu düşüncenizden hızlıca uzaklaşabilirsiniz.

Sayfa: 816

Roman, Fransa’sının politik ve entelektüel portresini çizen bir aşk hikâyesi üzerinden ele alıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan 1950’lerin ortalarına dek Fransa’daki bir grup entelektüelin yaşamını takip eden Mandarinler; Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Nelson Algren, Arthur Koestler ve bizzat de Beauvoir’dan esinlenen karakterleriyle, örtük bir otobiyografi olduğu kadar, savaş sonrası Fransa’sının sol görüşlü aydınlarının hayatlarını ve çalkantılı siyasi ilişkilerini de inceleyen politik ve felsefi bir roman.

Yazar kitabın bir yerinde şöyle sesleniyor;

"TEK ÇARE YAŞAMAYI SÜRDÜRMEK"

"Mevsimler yeniden başlar, yenilgilerin üstesinden gelinir. Ama çöküşü durdurmanın hiçbir çaresi yok. Artık kaygılanmak için çok geç, diye düşündüm, aynadaki görüntümden bakışlarımı çevirerek. “Artık pişmanlık duymak için bile çok geç; tek çare yaşamayı sürdürmek.”

ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLEN ROMAN

Mandarinler, tarihe ve edebiyata ilgi duyan okurlar için ilgi çekici bir kitap olarak 1954 yılında Fransa'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden Goncourt Ödülü'ne layık görüldü. Savaş sonrası Fransa'da entelektüellerin, aktivistlerin ve yazarların yaşadığı zorlukları ve çelişkileri Simone De Beauvoir'in dünyasındaki önemli isimlerden esinlenerek ele alan romanda fikir insanlarından hayat bulan karakterler yer alıyor.

ergul.tosun@ensonhaber.com

Kitap Haberleri

  1. İran: Yaptırım tehdidi devam ederse, nükleer silah edinmeye yönelebiliriz
  2. Meteoroloji duyurdu: Kış ayı serin geçecek
  3. Hayati Yazıcı: Anayasa yapım yöntemimiz milletle başlamalı
Sonraki Haber