Türker Akıncı ile Başlangıç 2020'yi konuştuk: Korona bir tatbikat mıydı
Türker Akıncı ile Sıfır Noktası: Felaketler, Koronavirüs ve Üçüncü Dünya Savaşı temalı, uzman röportajlarıyla hazırladığı kitabı Başlangıç 2020 ve yaşadıklarımız üzerine çarpıcı bir röportaj yaptık...
Sosyal mesafeden röportajlarımda bugünkü konuğum, Türker Akıncı! Türker Bey, bir gazeteci ve şimdi dünyanın içinden geçtiği durumları, yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı sorgulayan, araştıran bir kitap hazırladı. Kitap, Türker Bey’in alanında uzman isimlerle yaptığı röportajların ürünü. Kendisiyle ‘Yoksa her şey planlı mıydı?’ temalı bir söyleşi yaptık. İnsanın soracağı ne çok soru var. Ben de çok soru sordum, o da cevapladı. Tüm bunları korkalım, sinelim diye söylemiyorum diyor. Koronanın bir tatbikat olduğunu, vereceğimiz tepkileri, ülkelerin bu durum karşısında neler yapabileceğini ve ekonomiyi test ettiklerini söylüyor. Nasıl bir süreçten geçiyoruz? Neler yaşıyoruz? Bizi neler bekliyor?
Uzun soluklu bir sohbetti. Bir çırpıda kendini okutan bir röportaj çıkardı ortaya. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
İşte röportajımız. Korkalım diye değil; aklımızın bir köşesinde bilgisi de bulunsun diye. Yine de bu sefer kahvemiz sade ve sert olsun…
#evdeyimokuyorum
BAHSETTİKLERİMİZ HİÇ DE UZAK ŞEYLER DEĞİLDİ. ÖYLE DE OLDU.
- Merhaba Türker Bey. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kendi gözünden Türker Akıncı’yı nasıl anlatırsınız?
Merhaba. 12 yıldan bu yana gazetecilik yapıyorum. Mesleğe Doğan Haber Ajansı’nda başladım. Üç yıl kadar CINE5’te çalıştım. Önce spor muhabiri olarak başladım mesleğe. 2012 yılında Beyaz TV’ye geçmemle birlikte habere yöneldim. Muhabirliğin ardından siyaset programlarında moderatörlük yaptım. 2016 yılından bu yana da Ne Var Ne Yok isimli programla her Perşembe gecesi ekranlara geliyoruz. Daha çok komplo teorileri ve araştırmalar üzerine yayınlar yapıyorum. Ayrıca Beyazgazete.com isimli internet sitesinin de haber müdürlüğünü yürütüyorum. Ve son olarak da Başlangıç 2020 isimli kitabımla okuyucunun karşısına çıktım. Gazetecilik mesleğinin heyecanıyla araştırmacı, sürekli soru soran ve biraz da gizemli komplo teorilerine meraklı bir insanımdır.
- Başlangıç 2020’yi konuşacağız. Tam da içinde yaşadığımız süreci anlatan bir kitap. Alanında uzman kişilerle röportajlar yaptınız. Ne kadar zamanda yazıldı?
Aslında yola çıktığımızda projenin adı 3. Dünya Savaşını anlatan bir kitaptı. Bir buçuk sene önce bu amaçla programımın konuklarıyla istişarelerde bulunup başladım. Mete Yarar, Ramazan Kurtoğlu, Ali Selman Demirbağ, Ali Bektan, Öner Döşer, Said Ercan ile bir araya geldik. Ancak 2020’ye girmemizle birlikte yaşadıklarımız beni başka bir noktaya yöneltti. Zaten kitabın Doğu Akdeniz’i, gıda ve su savaşlarını, algı oyunlarını anlatan bölümlerini tamamlamıştık. Koronavirüsün çıkmasıyla birlikte hastalık henüz Türkiye’de görülmeden işe koyuldum. Alanında uzman isimlerle sürecin nereye doğru evirileceğine dair röportajlar gerçekleştirdim. Ve Türkiye’ye geldiği ilk günlerde kitabı tamamlamış olduk.
- İnsan okurken bir bilim kurgunun içinde hissediyor gerçekten. Bir yandan da biz bunları şu anda yaşıyoruz. Peki nasıl bir süreçten geçti? Yazım sürecini paylaşır mısınız?
Bu süreç yaşanmadan önce her şey komplo teorisi aslında diyecek olanlar, şimdi komplo teorileri gerçeğe dönüştü diyor. Çünkü bahsettiklerimiz hiç de uzak şeyler değildi. Öyle de oldu. İçinden geçtiğimiz süreç bilim kurgu filmlerinin de ötesinde. Filmlerde az bile anlatılmış. O yüzden yazım sürecinde de virüs sürecinin her anını farklı bakış açılarıyla inceledik.
- Nasıl?
Olaya önce bu iş nereden çıkmış olabilir diye başladık. Tüm virüslerin tarihsel sürecini anlattık. Çin’in mi yoksa başka bir odağın mı bu işin arkasında olup olmadığını sorguladık. Diğer görülen virüslerin gelişme evresiyle Koronayı karşılaştırdık. Ortada gezen hemen hemen bütün komplo teorilerini değerlendirerek hepsi hakkında farklı isimlerden farklı görüşler aldım. Yani okuyucunun bu kitapta virüsün tarihsel süreçten gelerek ilerisi için de nasıl bir tehlike oluşturacağına dair tüm soruların cevaplarını bulacak hale getirdik.
TÜM BU PLANLARIN KARŞISINDA İLAHİ BİR PLAN DA VAR
- Başlangıç 2020, bugünü ilgilendiren nelerden bahsediyor? Bu yolculukta siz en çok nelere şaşırdınız?
Kitap aslında birçok temel konuya değinmiş oluyor. Virüslerle beyin kontrolünün nasıl sağlandığı iddialarını enine boyuna araştırdık. Mesela burada öğrendiklerim beni çok şaşırttı. Dünya nüfusu azaltma projesi yıllardır konuşulur. Bu kitapta cevaplarını bulmadan önce bunun bir hayal ürünü olduğunu düşünürdüm. Ama tarihsel temel öğelerle ortaya çıkan bir gerçek var ki, şu anda tam da o projenin ortasında yer alıyoruz. Kitabın çok büyük bir bölümünde yaşadığımız sürecin cevaplarını bulacaksınız. Ama bunun yanı sıra dünyanın dijitalizm adı altında nasıl bir felakete doğru da ilerlediğini adım adım görebiliyorsunuz. Tüm bunların birilerinin yıllar önce yapmış olduğu planların bir parçası olduğunu görmek, beni yine en çok şaşırtan konulardan biriydi.
- “Yani sorumuz şu: FELAKETLER yılını birileri mi tasarladı?” diye başlıyor kitap. Peki araştırmalarınızdan sonra kitabı yazan kişi olarak sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
Kesinlikle birilerinin tasarladığı çok açık. Ama şu gerçeği de ifade etmek gerekir. Biz bunları anlattığımızda bize “Ne yani, siz onların reklamını mı yapıyorsunuz?” şeklinde eleştiriler geliyor. Halbuki biz bir vakayı ortaya koyduk kitapta. Yaşananlar ya da yaşayacaklarımız bunlar. İllaki hepsi gerçekleşecek demiyoruz. Tüm bu planların karşısında ilahi bir plan da var. Ama biz Tanrılığa soyunmak isteyenleri de deşifre etmek zorundayız. Bilmeliyiz ki akıp giden bu dünyada kontrolü ele almak isteyen de birileri var. Bu yüzden bu felaketler yılını da birileri çok önceden öngörmüştü. Adım adım bir plan işlettiler ve belki de geç de olsa, tam olmasa da istediklerini elde ettiler.
- “Virüs... Deprem... Sel... Afet... Savaşlar... Uçak kazaları... Ölümler... Ama asıl soru bunlar TESADÜFTEN mi ibaret YOKSA... İşte bu kitapta YOKSA kelimesinden sonra gelen üç noktayı dolduracağız.” diyorsunuz. Tek bir ifade ile özetleyecek olsak, ne var o üç noktanın ardında?
O üç noktayı tek ifadeyle özetlersek: YOKSA PLANLI MIYDI?
BENCE SIFIR NOKTASI, BU PLANI KURANLARIN BEYNİYDİ… BAŞLANGIÇ NOKTASI KABUL EDECEĞİM YER DE BU KAPAKTI.
- The Economist dergisinin 2020 kapağını irdelediğinizde, “cehennemde fokur fokur kaynayan ve dünya yüzeyine sızmak için çatlağını bekleyen azap verici gayya kuyusunun da kapağına” benzetiyorsunuz. Bu kapağın okunan yüzüne nasıl ulaştınız? Kitabın başlangıç noktası da burası mıydı?
The Economist dergisinin kapakları her yıl büyük bir merakla beklenir. Herkes yorumlar ve farklı bir bakış açısı geliştirir. Açıkçası ben de programımın konukları sayesinde hemen hemen bütün yılların kapak yorumlarına hakimim. Başlangıç 2020’de de Economist’in kapağındaki kelimeleri tüm araştırmacıların yorumlarını göz önünde bulundurarak tahlil ettim. Kitabıma ışık gösteren ve evet başlangıç noktası olarak kabul edeceğim yer de bu kapaktı.
- Bu bağlamda 31 Aralık 2019 tarihi üzerine özellikle duruyorsunuz. Yani Koronavirüsün çıkış tarihi. Sizin sorunuzu size yönelteyim yine, peki sıfır noktası neresiydi? Birdenbire dünya bu noktaya nasıl geldi?
Tabii bu konuda çok sayıda iddia var. Başlangıç 2020’de de bu noktaya nasıl gelindiğini uzun uzun anlattık. Sıfır noktasını herkes Wuhan olarak biliyor. Ama ya değilse? Ya bu virüsün sıfır noktası başka bir kıtada yer alıyorsa. O zaman tüm bildiklerimiz tüm ezberlerimiz değişebilir. Bence sıfır noktası bu planı kuranların beyniydi.
- Şöyle bir başlığınız var: “Bir yılda 50 milyon kişi ölebilir.” Bu konuda konuşalım mı biraz?
1918 yılında görülen ve iki yıl süren İspanyol gribinde ölüm oranı yüzde 2.5’di. Ve o virüs süresince 50 milyon kişi öldü. Covid-19’un ise, ölüm oranı yüzde 3’ü geçti. Aslında bahsettiğimiz nokta olasılıktan ziyade bir matematik hesabı. 2017’de dünyada toplam 56 milyon kişi öldü. Covid-19’un yeni dalgalarıyla birlikte bu rakamlara ulaşması işten bile olmayabilir.
(Soldan sağa: Ali Bektan, Kürşat Berkkan, Türker Akıncı)
DİJİTALİZME TAM OLARAK GEÇEBİLMEK İÇİN FARKLI EVRELERİ YAŞAYACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM… KORONA BİR TATBİKATTI… ASIL SÜREÇ ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA
- “Virüslerin Tarihi” diye bir başka başlığınız var. Araştırıp yazmış biri olarak, tarihi ile bugünü arasında ne gibi farklılıklar gözlemlediniz?
Virüslerin tarihine baktığımızda maalesef beni korkutan çok önemli bir şey var. O da virüslerin genellikle birkaç dalga halinde gelmiş olması. Mesela İspanyol gribi üç dalga halinde seyretmiş. Bugün Koronavirüsün de devamının gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Mesela virüs geçirmiş bir hastanın bir daha hasta olmayacağını bilmiyoruz. Bu yüzden aslında farklılıktan ziyade yeni dalgaların olabileceği endişesi en büyük soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
- İçinde bulunduğumuz süreç nereye gidiyor? Ve asıl virüsün henüz gelmediğinden de bahsettiğiniz bir başlığınız da var. Bu nedir? Her şey bir senaryo mu?
Her şey demeyelim; ama yaşadıklarımızın büyük çoğunluğu birilerinin senaryosu olduğu kesin. Sürecin henüz yeni başladığını düşünenlerdenim. Djitalizme tam olarak geçebilmek için farklı evreleri yaşayacağımızı düşünüyorum. Araştırmacı Ali Selman Demirbağ, Başlangıç 2020’de asıl virüsün henüz gelmediğini belirterek bir sonraki virüsün adını da verdi. O da “Zombi…”
- Nedir Zombi?
Zombi virüsünden kasıt insanların tam olarak kontrol altına alınabileceği yeni süreçler. Bence henüz yaşayacaklarımızın çok başındayız. Bunu korkalım, sinelim diye söylemiyorum. Korona bir tatbikattı. Vereceğimiz tepkileri, ülkelerin neler yapabileceğini ve ekonomiyi test ettiler. Asıl süreç önümüzdeki yıllarda.
KIYAMET SAVAŞI, ROBOTLAŞAN İNSANLAR VE İNSANLAR ARASINDA YAŞANIYOR
- Kitapta okuduğuma ve şu an yaşadığımız virüse göre, hedefte bağışıklık sistemimiz var. Aşı da bir diğer konu. Bu konudan çıkarımlarınız nedir?
Bu virüsü yayanlar ya da bu virüsü üretenlerin zaten aşıyı da, yani panzehirini de ürettiklerini söylemek artık abesle iştigal değil. Herkesin birbirine sorduğu soru: ‘Acaba aşılarla kontrol altına mı alınıyorum?’ Ya da ‘Aşılarla bağışıklık sistemim daha kötü bir hale mi getirilecek?’ Bu yüzden Türkiye’deki aşı çalışmaları çok değerli. Eğer bu süreçte yerli ve milli bir aşı geliştiremezsek akıllara gelen soruların cevapları şüpheli olacak. Bakın artık dünyanın bir çok yerinde derisinin altına çip yerleştirilmiş insanlar görmek mümkün. Alman kanalları henüz birkaç hafta önce çiple yaşayan ve kontrol altına alınan insanlarla haber yaptı. Artık tüm bunlar sıradanlaşacak.
- Kıyamet mi yaklaşıyor? Kıyamet savaşı insanlar ve robotlar arasında mı gerçekleşecek?
İçinde yaşadığımız sürecin kıyamet süreci olduğunu düşünenlerdenim. Hemen hemen kan akmayan herhangi bir coğrafya yok. Hızlı bir şekilde birileri daha da büyük bir sürece doğru ilerletiyor dünyayı. Bir tarafta Evanjelistlerin, bir tarafta küreselcilerin diğer tarafta tüm bunlara karşı çıkanların planları ve aksiyonları var. Zaten süreç adı konmamış bir kıyamet ya da Üçüncü Dünya Savaşı. Şöyle diyelim son 40 yıldır İkinci dünya Savaşı’ndan daha fazla ölüm yaşanıyor. Ama baktığınızda adı konmuş bir savaş yok değil mi? Kıyamet savaşı; robotlaşan insanlar ve insanlar arasında yaşanıyor.
TEK DİN, ASLINDA TÜRKİYE’YE FETÖ ELİYLE ‘DİNLERARASI DİYALOG’ İLE GETİRİLDİ
- “Kabe Kuşatılmış Durumda” diye bir başlığınız da var. Kabe kuşatıldı mı?
Şeytani bir aklın Kabe’yi aşağılamak için film endüstrisiyle, bilgisayar oyunlarıyla, mimariyle gayet planlı bir oyun oynadığını fark ediyorsunuz. Van Diesel’in başrolünde oynadığı Riddick Günleri filmindeki Yeni Mekke’yi inşa etmek istiyorlar. Gökdelenlerle boğulmuş, teknolojik, üzeri stadyum gibi kuşatılmış çağdaş Kabe! Bakın bugün film gerçek oldu. Birileri bugün Kabe’nin etrafını yine güya gelişmişlikle istila etti. Evet, Kabe tüm yönleriyle maalesef kuşatılmış durumda.
- “Ayasofya, Süleymaniye ve Sultanahmet çok iyi korunmalı”. Bu da bir başka başlık. Bu konudaki süreç nedir?
Bu konuyu özellikle anlatan hocamız Ramazan Kurtoğlu. Projeye göre kutsalların yok edilip dünyanın tamamen tek din yönüne çevrilmesi gerekiyor. Tek din aslında Türkiye’ye FETÖ eliyle ‘Dinlerarası Diyalog’ ile getirildi. Bu projenin gerçekleşebilmesi ve özellikle dinsiz bir yapıya hizmet edilebilmesi için Ayasofya, Süleymaniye ve Sultanahmet gibi yerlerdeki kutsalların yok edilmesi planlanıyor.
TÜRKİYE DİNAMİK YAPISI, SAVUNMA SANAYİİNDEKİ DURUŞU VE GÜÇLÜ DEVLET YAPISIYLA BU SÜREÇTEN ÇOK DAHA KOLAY ÇIKACAK GİBİ
- Türker Bey, Üçüncü Dünya Savaşı da bir başka konu ve burada gıda endüstrisinden de bahsediyorsunuz. Tehlike konusunda uyarı içeren bir bölüm bu. Nedir o tehlike? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Eskiden dünyadaki en büyük lobiler, silah ve finans lobisiydi. Ama artık bu lobilerden daha tehlikeli bir durum varsa, o da gıda lobisidir. ABD’de 2015 yılında yapılan bir araştırmada trafik kazaları ve cinayetlerle ölen kişi sayısı, 77 bindi. Reçeteli ilaçların yan etkisiyle ölenlerin sayısı ise 120 bin. İlaç ve gıda endüstrisi iç içe girmiş durumda. İkisini de aynı kişilerin aynı vakıfların yönettiği ortada. Tabii ki en büyük tehlike GDO’su ile oynanmış yiyecekler. Araştırmalara göre önümüzdeki on yıl içinde 10 Türk çocuğundan 4’ü diyabet hastası olacak. Bu yüzden devletimizin de bu konu için bir an önce harekete geçmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
- Hollywood’un etkileri, su savaşları, Suriye’deki savaşın bize sıçrama ihtimali ve daha pek çok şey… Genel bir değerlendirme yaparsak, ülkemizi nasıl bir süreç bekliyor?
Hiç şüphesiz tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de zorlu bir süreç bekliyor. Ama Türkiye dinamik yapısı, savunma sanayiindeki duruşu ve güçlü devlet yapısıyla bu süreçten çok daha kolay çıkacak gibi. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi zorlayacak süreç Doğu Akdeniz’de yaşanacak. Virüs süreci nedeniyle biraz gündemden düşmüş olsa da, dünyanın gözü kulağı orada. Çıkarabileceğimiz petrolle ülkemizin kaderi değişebilir. Ya da yaşanabilecek bir savaşla yine tüm kaderimiz farklı olabilir. Bu yüzden önümüzdeki 5-10 yıl en çok konuşacağımız süreç Doğu Akdeniz olacak gibi. Burada yapacağımız tek bir hata bizi 100 yıl önce Kuzey Irak petrollerini kaybettiğimiz sürece götürebilir. Ülkemizi çok kârlı; ama çok da dikkat edilmesi gereken bir süreç bekliyor.
: Teşekkür ederim.
Türker Akıncı: Teşekkür ederim.
Başlangı 2020
Türker Akıncı
Destek Yay.
S.: 216
Kitabı satın almak için tıklayınız: destekdukkan
*
Instagram: biyografivekitap
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol