Yüz binlerce okurun kalbini fetheden İskender Pala’dan yetkin bir roman: Azdahak
Elinizdeki kitap, bir kurtarıcı uğruna akılalmaz cinayetlere, zulümlere, acılara inanç diye koşan kötülerin ve elbette onları durdurmak isteyen iyilerin nefes kesen hikâyesi. Dünyada olup bitenleri anlamak için… İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…
Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’unda 16. yüzyılın son çeyreğinde bir Ramazan arifesinde başlıyor maceramız. Gökte zuhur eden alamet ve ardından gerçekleşen akılalmaz, korkunç olaylarla kargaşaya sürüklenen halk, ulema ve saray. Olan biteni hayra mı yoksa şerre yormanın derdine düşmüş bir İmparatorluk ve bütün dünya.
Bir yanda İstanbul’da dirliği sağlamayıp gökte ve yerde zuhur eden sırları çözmeye çalışan Sadrazamlar, vezirler, alimler, ruhbanlar, hafiyeler; öte yanda adeta yeni bir Babil isyanı ve yağması yaratma çabasındaki sapkın inançlı, kana susamış, kimliği meçhûl zalimler. Yıldızı barışmayan iyiyle kötünün bu kadim savaşında yıldızlar kayar, zaman akar, geriye kavga kalır.
Sadrazam en gizli iki hafiyesini, askerini, vezirlerini, müneccimbaşını, hatta elindeki bütün kuvvetleri seferber eder. Avrupa’dan Tunus’a ve dahi Acem diyarına dek uzanan bu serüvenin çetrefil vakalarında aydınlığın zaferi bir türlü gökten zembille inmek bilmez.
Gökte Ramazan hilali görülür yerdekilerin başına ne çoraplar örülür… Aydınlık ile karanlığın yıldız kuyruğuna yazılı bu savaşında halkın ve sarayın hayatını incelikleriyle anlatan İskender Pala, dönemin renkli dünyasını bir polisiye heyecanı ve tarihî roman titizliğiyle anlatıyor.
Anlatılan devrin trajedisi günümüz Orta Doğu’sunun yaşadığı facialarını daha iyi görmemiz için ışık tutuyor. Ay görmüşün yıldıza minneti kalmıyor.
Sayfa: 376
"BU TOPRAKLARDA ZÜLUM BİTMEYECEK"
"Bu topraklardaki zulüm hiç bitmeyecek, kargaşa hep sürecek, kan akışı durmadan körüklenecek. Beklenen kurtarıcının gelmesi için şiddet ve ölümler daimî olmak zorunda. Burayı cehenneme çevirenlerin inancı, ‘Kanı ne kadar çoğaltırsanız cennete o kadar yaklaşacaksınız!’ diyor. Kıyameti isteyen bu sapkın akıllar, bunu başararak kendilerini kurtaracaklarını düşünüyorlar. Hayır, buna müsaade edemeyiz."
Cümleler 1577 yılının İstanbul’undan…
Ama sanki trajedinin, acının, feryatların hiç bitmediği günümüz Orta Doğu’sunu anlatıyor. İnsanlık tarihi biraz da zulümler tarihidir.
KAN VE ŞİDDET ÜZERİNDEN YAPILAN HESAPLAR
Kan ve şiddet üzerinden yapılan hesaplar dünyayı kaosa sürüklemeye başladığında sapkın akıllar, gökten inecek muhayyel bir kurtarıcı için cinayetler işlemeyi, zulümler üretmeyi masum bir iman olarak görürler.
Gerisi insanlığın kaderidir.
Elinizdeki kitap, bir kurtarıcı uğruna akılalmaz cinayetlere, zulümlere, acılara inanç diye koşan kötülerin ve elbette onları durdurmak isteyen iyilerin nefes kesen hikâyesi. Dünyada olup bitenleri anlamak için… İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…