Perihan Savaş merhum eşi Yılmaz Zafer'i andı
Usta oyuncu Perihan Savaş, eşi Yılmaz Zafer'in 28. ölüm yıl dönümü için paylaşım yaptı.
Oyuncu Perihan Savaş, 1987 yılında meslektaşı Yılmaz Zafer ile nikah masasına oturmuş, çiftin bu evlilikten bir de oğulları olmuştu. 1994 yılında kalp krizi geçiren ve beyninde hasar oluşan Yılmaz Zafer, 1,5 yıllık yaşam mücadelesini 9 Kasım 1995’te kaybetti.
Şimdilerde Kanal D ekranlarında yayınlanan ve büyük ses getiren Dilek Taşı dizisinde yer alan usta oyuncu Perihan Savaş, 9 Kasım 1995 yılında hayatını kaybeden oyuncu eşi merhum Yılmaz Zafer’i ölüm yıl dönümünde andı.
"Adamım"
Eşiyle yer aldığı fotoğrafları sayfasında paylaşan Savaş, altına şu notu düştü: "Adamım yaşadığımız sürece hep bizimlesin ki…"
Perihan Savaş, yıllar önce katıldığı programda eşi Yılmaz Zafer’in yaşadıklarını ve ona olan özlemini gözyaşlarıyla anlatmıştı:
"Çok üzmüştü"
“Biz o dönem bir şirket kurmuştuk. Şimdi adını zikretmek istemiyorum, ortağımız vardı. Ve o ortağımız onu çok üzmüştü. Hatta bir keresinde eve gelip sabaha kadar ağladığını biliyorum. Avukata gitmişti bu ortaklığı bitirmeye ve orada kalp krizi geçiriyor ve hayatını kaybediyor.
"Beyni 4 dakika oksijensiz kaldı"
Sonra hastanede tekrar yapılan müdahalelerle hayata geri dönüyor. Ama 4 dakika oksijensiz kaldığı için beyin hücreleri ciddi bir hasara uğramıştı.
Yılmaz çocuğumuz Savaş’ı sadece iki ay sevebildi. O zaten çocukları çok severdi. Hatta arkadaşlarımıza misafirliğe gittiğimizde o çocuklarla bir odaya çekilir ve onlarla oynardı.
Çocuğumuz çok beklemediğimiz bir anda oldu ve biz de Allah’tan diyerek Savaş’ı dünyaya getirdik. İyi ki de doğurmuşum Savaş’ı çünkü Yılmaz, çocuk sevgisini iki ay boyunca yaşadı. Hastalanmadan önce her şey Yılmaz’ın içine doğuyordu.
"Çok şaşırmıştık"
Ben hamileydim ve annem, ben ve Yılmaz trafikteydik. Çok ağır bir trafik vardı ve Yılmaz dönüp anneme; ‘Ben bu çocuğun yüzünü göremeyeceğim biliyor musunuz’ dedi ve annem de ben de çok şaşırmıştık.
Sonra ben de ‘Bak şimdi trafikte doğururum, o zaman yüzünü görürsün’ dedim ve gülüşmüştük. Hemen sonrasında da havaya baktı ve ‘Allah’ım canımı alacaksan da çocuğumu göreyim öyle al’ dedi ve biz bunu asla ama asla unutamıyoruz. Sonuçta oğlunun yüzünü gördü ama bir süre sonra da onu kaybettik.
Onu çok özlüyorum. İnsanlığını özlüyorum, sevecenliğini özlüyorum. Çok temiz bir insandı ve dürüsttü. Herkesi kendisi gibi gören biriydi Yılmaz.
"Herkesi kendin gibi görme derdim"
Ben hep Yılmaz’a ‘Herkesi kendin gibi görme derdim’ ama o yine de herkesi kendisi gibi görmeye devam etti. Bence Yılmaz, bu dünyada her ne yaptıysa onların karşılığını çekti ve öbür dünyada çok mutlu ve huzurlu olduğuna inanıyorum. Ama tabii ki ben onu çok özlüyorum. Keşke herkes onun gibi dürüst, onun gibi adam gibi adam olabilseydi.
Karagümrüklüydü ve çok delikanlı bir insandı. Eğer haksızsan onu direkt olarak yüzüne söylerdi. Oğlum Savaş’ın babasını tanımasını çok isterdim ama; asla babasını tanımadı.
Babasının filmlerini izliyor, benden, babasının arkadaşlarından, amcalarından Yılmaz’ı dinliyor. Ama tavrı ve davranışlarıyla tıpkı babası Yılmaz gibi. Hareketleri, sevecenliği, saçını taraması bile tıpkı babası gibi.”