Çatalhöyük'te önemli buluş: 8 bin 600 yıllık ekmek kalıntısı!

Dünyada kentleşmenin olduğu ilk yerlerden biri olan Konya'daki Çatalhöyük kazılarında 8 bin 600 yıllık "ekmek" bulundu.

Tarayıcınız video desteklemiyor!

Türkiye, konumu itibarıyla tarih boyunca onlarca medeniyete ev sahipliği yaptı.

Deyim yerindeyse Anadolu'da her taşın altından tarih fışkırıyor.

Bu kapsamda Konya'nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik dönemde yaklaşık 8 bin kişinin bir arada yaşadığı Çatalhöyük en önemli lokasyonlardan biri.

Bölgede devam eden çalışmalarda her gün yeni bir buluş gerçekleştiriliyor.

Kazılarda üstten girilen, birbirlerine bitişik kerpiç evlerin bulunduğu "Mekan 66" olarak adlandırılan alanda fırın yapısı keşfedildi.

8 bin 600 yıllık ekmek bulundu

Büyük ölçüde tahrip olan fırının çevresinde, buğday, arpa, bezelye tohumlarıyla yiyecek olabileceği değerlendirilen avuç içi büyüklüğünde bir buluntuya rastlandı.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde (BİTAM) yapılan analizlerde, süngerimsi kalıntının, milattan önce 6600'e tarihlendirilen mayalanmış ekmek olduğu belirlendi.

Analiz çalışmaları titizlikle yürütüldü

Kazı Heyeti Başkanı ve Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, AA muhabirine, "arkeoloji" denilince akla yapılar, anıtlar, buluntuların geldiğini söyledi.

Bugün modern arkeolojinin, gıdanın da arkeolojisine çalıştığına işaret eden Türkcan, "Gıda arkeolojisinin başlangıç noktasının yine Anadolu olduğunu söylememiz gerekiyor. Çatalhöyük burada çok önemli duraklardan biri. 2021'de keşfettiğimiz bir bulgu. Türk kazılarında artık çok hassas belgeleme ve detaylı çalışmalarla beraber bu tür organik kalıntıları tespit edebildiğimizi gösterdik." dedi.

Çatalhöyük Neolitik Kenti'nin bu alanda önemli yeri olduğunu belirten Türkcan, şunları kaydetti:

Fırının köşesinde küçük ve yuvarlak süngerimsi buluntunun, dikkatli bir belgelemeyle ekmek olduğu anlaşıldı. Yapının üzerinin ince bir kille kaplı olması, hem ahşap hem de ekmek, bu organik kalıntıların tümünün günümüze kadar saklanmasına olanak sağladı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde (MAM) yapılan radyo karbon testleri, numunemizin milattan önce yaklaşık 6 bin 600'e kadar gidebileceğini gösterdi.

Dünyanın en eski ekmeği

Türkcan, mayalanmış ekmeğin ilk örneklerine Mısır'da rastlandığını anlatarak, şu ifadeleri kullandı:

Çatalhöyük'teki bu buluntunun dünyanın en eski ekmeği olduğunu söyleyebiliriz. Bu organik kalıntının, gözlem, analizler ve tarihlendirmesini de göz önüne alarak yaklaşık 8 bin 600 senelik bir ekmek olduğunu söyleyebiliyoruz. Somun ekmeğin küçültülmüş hali.

Ortasına parmak basılmış, fırına girmemiş ama mayalanmış, içindeki nişastalarla beraber günümüze gelmiş. Bugüne kadar böyle bir örnek yok. Çatalhöyük zaten birçok ilklerin merkeziydi. Daha kazıldığı yıllarda dünyanın ilk dokumaları Çatalhöyük'teydi. Ahşap eserler yine Çatalhöyük'teydi. Duvar boyaları, resimler buna eklendi. Konya ve Türkiye bu anlamda çok şanslı.

Bulguların analiz çalışmalarının önemine işaret eden Türkcan, "Necmettin Erbakan Üniversitesinin laboratuvarlarında tam teşekküllü bütün analizleri yapabilmek büyük bir şans. İlk defa Türkiye'deki laboratuvarlarda ortaya konulduğu için önemliydi." diye konuştu.

Tahıl kalıntıları heyecanlandırdı

"Çatalhöyük Mekan 66 Neolitik Dönem Ekmek Buluntusu Analizleri ve Değerlendirmesi"ne katkı veren akademisyenlerden Gaziantep Üniversitesi öğretim görevlisi Salih Kavak da arkeobotanik alanında bugüne kadar en heyecan verici çalışmanın içinde olduğunu dile getirdi.

Laboratuvarda bitkisel kalıntıları incelerken kendisine organik buluntu haberinin verildiğini anlatan Kavak, "Getirdiklerinde çok şaşırdım. Çünkü bu formda, 'Hamur, ekmek, organik bir kalıntı olabilir mi?' diye düşündüm. Çıplak gözle bir morfolojik teşhis, daha sonra hemen mikroskop altında içeriğine baktım. En heyecanlandıran şey, tahıl kalıntılarının olması. Arpa, buğday ve bezelye gibi bitkilere ait öğütülmüş, kırılmış parçaların olması, zaten ilk başta hemen düşündüğümüz şey, 'Bu acaba ekmek mi? ihtimalini güçlendirdi." ifadelerini kullandı.

Kavak, daha sonra buluntuya ilişkin kimyasal ve fiziksel analizlerin yapılması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

Öne sürdüğümüz hipotezimizi doğrulamak için bu analizler gerekliydi. Prof. Dr. Oğuz Doğan hocamız, analiz için BİTAM'a yönlendirdi. Orada yapılan analizde özellikle SEM görüntülerinde, detaylı baktığımızda numunenin içinde hava boşlukları çok belirgindi. Bitkilere ait tohum ve doku parçaları, yaprak kalıntıları olması…

Daha da detayına inildiğinde nişasta taneleri artık şüphelerimizi ortadan kaldırıyordu. Yapılan diğer analizlerinde de kimyasal içeriklerine baktığımızda, hem bitkilerde bulunan kimyasal maddelerin olması hem de mayalanma göstergeleri var. Bu buluntunun suyla unun karıştırılıp bir süre bekletildiğini, mayalandığını, pişmediğini yapılan analizler gösterdi.

Fırının yanında hazırlanmış ama pişirilememiş ya da pişirilememiş, o formda olduğunu görmüş olduk. Heyecan verici bir buluştu. Şu ana kadar bulunan ekmek benzeri bu formda hiçbir buluntu yok. Şu an bilinen en eski ekmek diyoruz. Türkiye ve dünya için heyecanlandıran bir buluş.

BİTAM Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Yasin Ramazan Eker ise merkezde arkeolojik buluntuların da analizlerini yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

BİTAM'da ileri teknoloji, analiz, karakterizasyon cihazlarımız bulunduğundan, bu numuneleri analiz edip, özellikle kimyasal, fiziksel yapılarını belirledikten sonra tanımlayabildik.

Artık daha önceki yıllarda yurt dışına yollanan bu numuneler Türkiye'de kalıyor. Bunları karakterize edebiliyoruz. Hem malzeme alanında yorumlayabiliyoruz hem de bulguların arkeolojik açıdan ne anlam ifade ettiğini veyahut ne zenginlikler kazandığını yorumlayabiliyoruz.

Dolayısıyla hem arkeoloji alanında hem karakterizasyon alanında Türkiye'de yetkin insanlar var. Konya'da Necmettin Erbakan Üniversitesi BİTAM merkez laboratuvarında bunları yapabiliyoruz. Ekmeğin en önemli özelliğinden biri, ısıttığımız zaman kütlesi devamlı kayboluyor.

Bu da şu demektir, bu numune o sıcaklığı daha önce görmemiş. Görmediği için de ekmek şeklinde olan bu numunenin pişirilmemiş olduğunu anlıyoruz. Hocalarımız gözenekli, süngerimsi yapıdan dolayı anlıyor.

Dolayısıyla bizim ve onların bilgileriyle birlikte bu noktaya geldik. Daha isabetli teşhis etmemizi sağlıyor. Numunenin ekmek şüphesi vardı, bu şüpheleri doğruladık.

Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)

Tarih Haberleri

  1. Can Uzun ilk golünü attı! Eintracht Frankfurt farklı kazandı
  2. Hamas: İsrail, Batı Şeria'yı tamamen ilhakı planlıyor
  3. Başakşehir’de kombiden sızan gaz bir aileyi zehirledi: 1 ölü
Sonraki Haber