Ümit Yenişehirli yazdı: Anıtkabir’in inşası

Ümit Yenişehirli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 86'ncı yılı dolayısıyla, Anıtkabir'in inşa sürecini kaleme aldı.

Bundan 86 yıl önce vefat eden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir, yapılışına karar verilmesinden açılışına kadar, uzun bir süreç ve bu süreçte de birbirinden ilginç gelişmelere sahne olmuştu.

ANKARA KALESİ İLE GENÇLİK PARKI DA DÜŞÜNÜLMÜŞTÜ

Atatürk’ün ölümünden sonra naaşının nereye defnedileceği, bu mekanın nasıl bir kompleks olacağı ile ilgili pek çok görüş ortaya atılmıştı. Başbakanlıkta kurulan bir komisyon birçok toplantı yapmıştı. Komisyonun 16 Aralık 1938 tarihli toplantısında, Anıtkabir için muhtemel yerler görüşülmüştü.

Buna göre Ankara Kalesi, Gençlik Parkı, Gazi Orman Çiftliği, Etnografya Müzesi, Çankaya Köşkü’nün civarı, TBMM yakınlarındaki Kabak Tepe, Kızılay Bakanlıklar, Eski Ziraat Mektebi, Altındağ Hıdırlık Tepe alternatifleri konuşulmuştu. Hıdırlık Tepe ve Ankara Kalesi yüksekte olduğundan halkın çıkmasının zorluğu, Gençlik Parkı şehrin en çukur yeri olması bakımından istenen ululuğu veremeyeceği, Gazi Orman Çiftliği ise halkın eğlence yeri olması nedeniyle kabul görmemişti. Bir ara Çankaya fikri de ağır basmışsa da sonrasında bu alternatif gündemden düşmüştü.

ANITKABİR’İN YERİ FRİGYALILAR ZAMANINDA DA MEZARLIKTI

Peş peşe yapılan toplantılarda nihayet Rasattepe’de karar kılınmıştı. Bugün Anıttepe olarak anılan yer, uzun yıllar rasat (gözlem) istasyonu olarak kullanılmıştı. Antik çağlardan beri bu tepe, şehrin yerleşiminde önemli bir konumdaydı. Milattan önce 12’nci yüzyılda Anadolu’da devlet kuran Frigler zamanında bu tepede tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir’in Rasattepe’de yapılmasına karar verilmesinin ardından buradaki mezar kalıntıları Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne nakledilmişti.

Anıtkabir’in yaptırılması, II. Dünya Savaşı’nın en ateşli zamanlarına denk gelmişti. Bu nedenle de işler beklenen hızda ilerleyememişti. Proje yarışması açılmasına ancak 1941’de geçilebilmişti. Önce, yarışmaya sadece Batılı ülkelerden mimarların katılması kararlaştırılmış, gelen tepkiler üzerine de Türk mimarların da proje hazırlamasına izin verilmişti.

PROJE ŞARTNAMESİ

Başbakanlık’taki komisyon, Anıtkabir proje yarışmasıyla ilgili bir şartname hazırlamıştı. Şartnamede yer alan hükümlerden bazıları şöyleydi:

“Anıtkabir, bir ziyaretgâh olacaktır. Anıtkabir’in yakından görüldüğü kadar, uzaktan da görünmesi gerekir. Bu bakımdan, ulu bir silüet sağlanmalıdır.

Anıtkabir'de katafalk, şeref holü ve müze olacaktır. Sağlanacak azamet ve güçlülük tesirleri yarışmacılara bırakılmıştır. Bundan ötürü holün biçimi, boyutu ve yüksekliği için hiçbir ölçü verilmemiştir. Bunlardan başka, Anıtkabir’i ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet kurumlarının duygu ve düşüncelerini yazacakları bir altın kitap bulundurulacaktır."

10 MİLYON LİRA ÖDENEK AYRILMIŞTI

Yarışmaya 49 proje gönderilmişti. Bunlar içerisinde çok değişik mimari çizimler yer almıştı. Sonunda Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın projesi – bazı düzeltmeler yapılması şartıyla - kabul edilmişti. Projesinin seçilmesiyle ilgili konuşan Emin Onat, “Biz bu anıtın, Türk milletinin; skolastikten uyanma, Ortaçağ’dan kurtulma yolunda yaptığı devrimi, onun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Ata’nın Anıtkabir'ini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedi bin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.”

Projenin kabul edilmesinin ardından kamulaştırmalar, arazinin tesviyesi, inşaatta kullanılacak malzemelerin temini ile muhtelif heykel ve rölyeflerin yaptırılması işlerine geçilmişti. Hükümet, 1 Kasım 1944 tarihinde, Anıtkabir inşaatı için 1945-1949 yılları arasında ödenek tahsisine ilişkin bir kanun tasarısı hazırlamıştı. Tasarıya göre hükümet, yılda 2,5 milyon lirayı aşmamak şartıyla toplamda 10 milyon lira harcayabilecekti. Zaman içerisinde, Anıtkabir için ödenek ayrılmakla birlikte hem genişletme çalışmalarından hem de kamulaştırma bedellerinin artmasından dolayı hükümete ek ödenek kullanma, bu ödenekleri sağlamak için borçlanma yetkisi de tanınmıştı. Kanun, 4 Aralık 1944 tarihinde yürürlüğe girmişti.

“HEYKEL VE RÖLYEF RAPORU” HAZIRLANDI, SİPARİŞLER VERİLDİ

İnşaatın başlamasıyla birlikte eş zamanlı olarak çevreye ilişkin düzenlemelere de geçilmişti. Bununla ilgili olarak Başbakanlık’ta yeni bir komisyon kurularak, üyelerden “Heykel ve Rölyef Raporu” yazmaları istenmişti. Hazırlanan raporda; iki ayrı heykel grubunun hazırlanması, bunların kadın heykel grubu erkek heykel grubu şeklinde ayrılması, ana yola 24 aslan heykelinin yapılması, rölyeflerin ana mimari yapıyla uyum içinde belirlenmesi, on kuleye de adlarıyla münasip rölyef ve yazıların seçilmesi gibi hükümler yer almıştı.

İNŞAATTA KULLANILAN MALZEMELER

Anıtkabir’in inşasında gerekli malzemelerin tedariki de büyük bir organizasyonu gerekli kılmıştı. Karabük Demir-Çelik Fabrikalarından çubuk demir, Sivas Çimento Fabrikası’ndan çimento, Sincan ve Polatlı taş ocaklarından taş, Çanakkale, Adana, Afyon ve Bilecik’ten mermer, Kayseri ve Çankırı’dan traverten, Osmaniye’den her biri 40 tonluk taşlar, Almanya’dan kurşun levhalar ve özel çimento, İtalya’dan bronz kapı ve parmaklıklar getirilmişti. İstanbul Teknik Üniversitesi de inşaatta kullanılacak malzemelerin teknik kontrollerini yapmaktaydı.

Anıtkabir’in inşaatı, dört aşamada tamamlanacak şekilde 9 Ekim 1944’te başlamış, 1 Eylül 1953’te de bitirilmişti. 10 Kasım 1953’te gerçekleştirilen bir törenle de Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı buraya nakledilmişti. 1973’ten beri İsmet İnönü’nün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir’e 1966’da defnedilen Cemal Gürsel ile 1960-1963 yılları arasında aynı yerde mezar grubu oluşturulan 11 kişinin naaşları ise 1988 yılında Anıtkabir’den kaldırılmıştı.

- Anıtkabir Komutanlığı, anitkabir.tsk.tr

Tarih Haberleri

  1. Ümit Yenişehirli yazdı: İlk Hristiyanlar Noel’i kutlamıyordu
Sonraki Haber