Ümit Yenişehirli yazdı! Bangladeş: Fiziken uzak, kalben yakın

Ümit Yenişehirli yeni yazısında; halk ayaklanması, Başbakan Sheikh Hasina'nın ülkeden kaçması ve ordunun yönetimi ele almak yerine sivil siyasette yeni bir döneme zemin hazırlaması ile dünyanın gündeminde olan Bangladeş'i inceledi.

Bangladeş, büyük bir siyasi ve sosyal krizin ortasında.

Başbakan Sheikh Hasina’ya yönelik tepkilerle başlayan olaylar, protesto gösterilerindeki ölümlerle yeni bir boyuta taşındı.

Sessiz, sakin, çalışkan Müslüman bir toplumun ülkesi olan Bangladeş’te işler ne zaman normale dönecek belli değil.

Bu dost ülkede olup bitenlere üzülmek için ise yeterince nedene sahibiz. Çünkü Bangladeş, bize uzak bir coğrafyada bulunsa da aramızda çok köklü ve duygu yoğun bir tarihî ilişki var.

BANGLADEŞ’TEKİ İLK HÜKÜMDAR BİR MÜSLÜMAN TÜRK’TÜ

Rahmat Ullah’ın, Sosyal ve Beşerî Bilimler Dergisi’nin 2017 yılının 1’inci sayısındaki, “Bangladeş ve Türkiye: İkili İlişkilerin Bir Analizi” başlıklı makalesinde yer alan bilgilere göre; bugün Bangladeş olarak anılan Bengal bölgesinin tarihinde tam bir hâkimiyet kuran ilk isim, Orta Asya’dan gelen Müslüman Türk komutan İhtiyar Uddin Muhammad Bin Bahtiyar Kholji olmuştu. Kholji’nin kurduğu devlet, farklı Müslüman sultanlar tarafından 1750’lere kadar varlığını sürdürmüştü. 1757’de ise son sultan Siraz-Ud-Dovla, İngilizlere yenilince, Bengal Bölgesi 1947 yılına kadar İngiliz sömürgesi altında kalmıştı.

Pakistan ve Hindistan arasındaki güç mücadelesi ile Doğu ve Batı Pakistan arasındaki siyasi anlaşmazlıktan dolayı başlayan savaşın ardından 16 Aralık 1971’de bağımsızlığını kazanan Bangladeş, o tarihten bu yana başarılı bir kalkınma modeliyle Asya’nın göz dolduran ülkelerinden birisi olmuştu.

Üstelik Bangladeş bunu, sürekli içini karıştırmaya çalışan Hindistan ile çepeçevre kuşatılması ve bir başka büyük rekabetçi olarak Çin’in de oyunda yer almasına rağmen başarmıştı.

ANADOLU TÜRKLERİ İÇİN CAMİLERDE DUA VE TESBİHAT

Bengal Müslümanlarının Osmanlı Türklerine olan ilgisi, özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında zirveye çıkmıştı. II. Sultan Abdülhamid’in dünyadaki Müslüman topluluklarla kurduğu yakın ilişkiler, bu sempatide büyük rol oynamıştı.

İngiliz sömürgesi olan Hint alt kıtasındaki Hindistan, Pakistan ve Bangladeşli Müslümanlar, Osmanlı Hilafeti’ni, İslam birliğinin bir sembolü, ulusal kurtuluşlarının da bir teminatı olarak görmekteydiler.

Başka ülke ya da güçlerle Osmanlı arasında bir savaş çıktığında Bengal Müslümanları Osmanlı için camilerde dua ve tesbihat düzenlerdi. Rus - Osmanlı savaşı ile Balkanlar’daki çatışmalarda organize olan Bengalli doktorlar, bu cephelerde Osmanlı asker ve subaylarına tıbbî yardımda bulunmuşlardı.

“MÜSLÜMAN LİGİ”NDE HİLAFET’İ KORUMA ÇABASI

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanma sürecine girmesi, Hint kıtasındaki Müslümanları endişeye sevk etmişti.

Bengal Müslümanlarının da çabasıyla Delhi’de 30 Aralık 1918 tarihinde toplanan “Müslüman Ligi”nde konuşan Bengal bölgesi temsilcisi Abul Kasem Fazlul Hoq, Osmanlı’nın parçalanması ve Hilafet’in yok olmasının dünya Müslümanları açısından çok büyük sorunlara yol açacağını dile getirmişti.

Toplantıda “Hilafet Hareketi” başlatılması da kararlaştırılmıştı. Komite, Osmanlı İmparatorluğu’nun bütünlüğünü korumak ve Hilafet’in devamını temin için halkı bilgilendirici mitingler düzenlemişti.

BENGAL MÜSLÜMANLARI EV EV DOLAŞIP OSMANLI’YA BAĞIŞ TOPLAMIŞTI

Bengal Müslümanlarının yetkili komitesi ayrıca, her evden gücü nispetinde Osmanlı’ya yardım da toplamıştı. Bu yardımlar, Hint Müslümanlarının topladığı para ve mücevherle birlikte Ankara’ya, Milli Mücadele kadrolarına ulaştırılmıştı.

Bengalli Müslümanlar, topladıkları her bağış için makbuz veriyorlardı. Makbuzun üstünde, Hadid Suresi’nin, “Allah’a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de vardır.” ayeti yer almaktaydı. Ankara Hükümeti tarafından bu paranın bir kısmı, İş Bankası’nın kuruluş sermayesi olarak kullanılmıştı.

ERBAKAN’IN ÖNCÜLÜĞÜNDE D-8 KURULMUŞTU

Bangladeş ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Cumhuriyet döneminde de artarak sürmüştü. Türkiye, 22 Şubat 1974 tarihinde Bangladeş’i tanımıştı.

Merhum Başbakan Necmettin Erbakan da Refah-Yol Hükümeti döneminde, aralarında Bangladeş’in de bulunduğu 7 ülke ile15 Haziran 1997 tarihinde D-8 Teşkilatı’nı kurmuştu.

İngilizce “gelişen” anlamındaki “develloping”in kısaltmasıyla anılan D-8; Türkiye’nin öncülüğünde, Bangladeş, Nijerya, Mısır, Pakistan, Endonezya, İran ve Malezya’nın ortaklığında kurulmuştu.

D-8; Müslüman 8 ülkenin dünya ekonomisindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkileri çeşitlendirip yeni fırsatlar oluşturmak, uluslararası düzeyde karar alma süreçlerine katılımı artırmak ve toplumları için daha iyi bir hayat standardı sağlamak amacıyla oluşturulmuştu.

D-8 Teşkilatı halen, çalışmalarını sürdürüyor. AK Parti Hükümetleri de 2002 yılından bu yana Bangladeş’le iyi ilişkiler kurup, geliştirdi.

Tarih Haberleri

  1. Joe Biden'dan UCM'nin Netanyahu emrine: Rezalet
  2. Ali Yerlikaya: 'Mercek' operasyonlarında toplam 90 bin 317 silah yakaladık
  3. Cezayir'den Netanyahu açıklaması: İsrail'in dokunulmazlığı sona erecek
Sonraki Haber