Ümit Yenişehirli'nin yeni yazısı: Soyadları nasıl alınmıştı?
Ümit Yenişehirli, 1934 tarihli Soyadı Kanunu'nu ve kabulünden sonra yaşananları kaleme aldı.
Yeni yargı paketinde yer alan evli kadınların soyadı meselesi hararetle tartışılıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin, kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanmalarını engelleyen yasa maddesini “ayrımcılık” gerekçesiyle iptal etmesi üzerine hükümet yeni bir düzenlemeye gidiyor.
İptal edilen, “Kadın, evlenince kocasının soyadını alır” düzenlemesi, aile bütünlüğüne yönelik mahzurları nedeniyle yeniden yasalaştırılacak. Düzenlemenin, kocanın soyadının kadın tarafından “takdiri” bir biçimde kullanımını önlemeyi amaçlayan bir içerik taşıması öngörülüyor.
Konu, kamuoyunda epeyce tartışılacağa benziyor. Peki, sadece kadının soyadı meselesi değil de ilk yasalaşmasından itibaren topyekûn soyadı mevzuu nasıl başlamış, nasıl gelişmişti? Bakalım…
Asırlarca önde olan soyadı, Batılılaşmayla sona geldi
İslam öncesi Türkler, boy ve soy isimleriyle anılmışlardı. İsimden önce o zikredilirdi. Müslüman milletler de tarih boyunca genellikle babaya atıfla başlayıp soy ve boy isimleriyle tanınırlardı. Zaman zaman lakap ve şöhretler de soyisim yerine geçerdi. Ayrıca aile adları yanına “oğlu” (zade) kelimesi eklenerek de kullanılıyordu.
Osmanlı’nın son devirlerinde Batılılaşma eğilimleri arttığında ise Avrupa özentisiyle soyadını isimden sonra kullanma da yaygınlaşmaya başlamıştı. Yasal bir düzenleme olmamasına rağmen kimi çevrelerin bu fiili durumu sürdürmesi, zaman zaman sorunlara da yol açmıştı.
Cumhuriyet’in kurulmasının ardından ise uzun bir süre eski yönteme devam edilse de iktidar çevrelerinde ve basında, “artan nüfusla birlikte birçok kamusal işlemde karışıklıklar yaşandığı” gerekçesiyle soyadlarıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiği konusu işlenmeye başlamıştı. İdare ayrıca, soyadı kanununu; şapka, kılık kıyafet düzenlemeleri, uluslararası ölçüm birimleri ve takvime geçiş gibi bir dizi düzenlemenin devamı gibi görüyordu.
Soyadı Kanunu tasarısı, 11 Aralık 1933 tarihinde Meclis’e sunulmuştu. Kanun, 21 Haziran 1934’te kabul edilmişti. Doksan yıl önceki bu kanundaki maddelerden biri de “Kadın, kocasının soyadını alır” hükmünü taşımaktaydı.
Kanunun çıkmasıyla birlikte, Bakanlar Kurulu başta olmak üzere milletvekilleri ve önemli mevkide bulunanlar, hızla yeni bir soyadı seçmişlerdi. Ayrıca imza örnekleri de hazırlamışlardı.
26 Kasım 1934’te çıkartılan bir başka kanunla da ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazret gibi lakap ve unvanların kullanılması kaldırılmıştı.
Atatürk soyadı için toplantı
Yasanın çıkma sürecinde Çankaya Köşkü’nde bir toplantı yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in soyadının ne olacağını belirlemek üzere gerçekleştirilen bu toplantıya siyaset, dil ve tarih alanından isimler katılmıştı. Heyet, dönemin “öz Türkçe” akımını da dikkate alan öneriler getirmişti.
Bunlar; “Etel, Etil, Etealp, Korkut, Arız, Ulaş, Yazır, Emen, Çogaş, Salır, Begit, Ergin, Tokuş, Beşe, Türkata, Türkatası” gibi adlardı. Ancak Osmanlı döneminde medrese hocası olan Konya Milletvekili Naim Hazım Ülkü Onat, bu isimlere karşı çıkarak, “Atatürk” soyadının en uygunu olacağını dile getirmiş, bu görüş, Mustafa Kemal’le birlikte heyetin tamamının beğenisini kazanmıştı.
Başbakan İsmet İnönü ve 22 milletvekili, tarafından hazırlanan iki ayrı kanun teklifiyle de önce “Atatürk” soyadı verilmiş, sonra da bu soyisme benzer soyadlarının kullanımı yasaklanmıştı.
“Kemal Özadlı Türkiye Cümhur Reisine Verilen ‘Atatürk’ Adının veya Bunun Başına ve Sonuna Söz Konarak Yapılan Adların Hiçbir Kimse Tarafından Alınamayacağını Buyuran Kanun” ile “Türkata” gibi farklı düzenlemelerin kullanılmaması amaçlanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın “Atadan” soyadını alması da bu nedenleydi.
TDK kılavuz hazırladı, gazeteler soyad listeleri yayınladı
Kanunun çıkmasının ardından hükümet, bürokratik kadrolar ile Türk Dil Kurumu mensuplarına kılavuzlar hazırlatmıştı. Ancak yüzbinlerce talep ortaya çıktığı için listeler kontrolsüz bir şekilde çoğalmıştı. Kimi isimlerin Çince ya da Moğolcadan geldiği anlaşılınca, bu konu tartışmalara yol açmıştı.
Nüfus Müdürlükleri, soyisim belirlemek için gelen vatandaşların taleplerini dinliyor, bir mahzur yoksa soyad veriliyor, aksi durumda ise listelerden bir isim seçilmesi isteniyordu. Paylaşılamayan soyisimler için bulunan bir yöntem de başına “küçük” ya da “büyük” ibaresinin eklenmesiydi.
Süreçte, gazetelerin de yeni soyadlarıyla ilgili yoğun çalışmaları vardı. O karmaşa dolu dönemde, hangi isimlerin TDK listesinden, hangilerinin gazetelerin kendi üretimi olduğu anlaşılamayan soyad önerileri ortalığı kaplamıştı:
“Alak, Alanhuya, Alanta, Amonak, Anbuzuk, Andariman, Artain, Atsak, Azak, Boldaz, Bolukçu, Budulgan, Botasun, Bürkek, Bürkük, Büzrüç, Şıramun, Şıt, Şorman, Tabazık, Taka, Takak, Talan, Tanşehuay, Tangudur, Targıt, Tataş, Taz, Tekle, Temügenuçin, Tibin, Tice, Tokmak, Tolmaç, Tomar, Turbil, Tükek.”
İçişleri Bakanlığı, Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkevleri, vatandaşın seri bir biçimde soyisim alması için ortaklaşa çalışmalar düzenlemişlerdi. Vatandaşlarla toplantılar yapılıp, “öz Türkçe” adlardan önerilerde bulunuluyordu. Soyisimlerle ilgili getirilen kimi eleştirilerde, isimlerin yeterince Türkçe olmadığı ile özellikle “men – man” eklerinin Türkçe’nin yapısına uymadığı ifade edilmişti.
Ünlü soyadlar nasıl ortaya çıktı?
İlk günlerde birçok kimse, soyadını Mustafa Kemal’den almak için gayret göstermişti. Cumhurbaşkanı da karşısındaki kişilerin başından geçen olaylar ya da meslek ve lakaplarına uygun soyisimler vermişti. Bazen tekrara düşme, yoğunluk ya da uzun olmasından dolayı sadece harf ve hecelerden soyadı türetilmeye çalışılmıştı.
İsmet Paşa’ya savaş alanının adı “İnönü”, Fevzi Paşa’ya aile işinden dolayı “Çakmak”, Ali Fethi Bey’e “akil kişi” anlamında “Okyar”, Kazım Bey’e “Dirik”, Mazhar Müfit Bey’e “Kansu”, Salih Bey’e “Bozok”, Sabiha Hanım’a “Gökçen” soyadları verilmişti. İlk Atatürk büst ve heykellerini yapan Kenan Bey için “Yontunç”, dinler tarihi araştırmacısı Ali Hilmi Ömer Bey için de “Budda” soyadı uygun görülmüştü.
- Yrd. Doç. Dr. Sabit Dokuyan, “Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci”, Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, C. 31, S. 1, 2016
- Doç Dr. Mehmet Korkud Aydın, “1934 Tarihli Soy Adı Kanunu Uygulamaları” Pamukkale üniversitesi Belgi Dergisi, C. 2, S. 18, 2019