Vakanüvis, 'Ezan alerjisini' kaleme aldı: Bugünün meselesi değil
Koronavirüs salgını sürecinde alınan tedbirlerin ardından gelen 12'den sonra müzik kısıtlamasına karşın bazı kesimlerin 'ezanları' hedef alması, Vakanüvis tarafından yorumlandı.
Maalesef bugünün meselesi değil
“Ezan alerjisi”
Vakanüvis
Korona salgınına karşı alınan önlemler aşama aşama kaldırılıyor. Eğlence yerlerindeki müzik yayınlarına ilişkin düzenmelem de bunlardan birisi. Bu mekanlardaki müzik yayınının şimdilik saat 00.00’da kesilmesi kararlaştırıldı.
Ne var ki, tamamen pandemi şartlarında çerçevesinde yapılan bu düzenleme bir anda “yaşam tarzı” tartışmalarına konu edildi, oradan da alakasız bir biçimde iş “ezan rahatsızlığı”na kadar vardırıldı.
AZİZ NESİN’İN ÖNERİSİ
Son tartışma, ağırlıklı olarak sosyal medyada yaşandı. Geçmişte ise basının bir bölümü bu konuyu sıkça gündemine alırdı. Tekil örneklerden hareketle olay topyekün “ezan karşıtlığı”na taşınmak istenirdi. Mesela Aziz Nesin, bu konuda inanılmaz bir teklifi gündeme getirmişti:
“Kamu düzeninin korunması için tatil günleri ve istirahat saatlerinde ezanın okunması yasaklanmalıdır. Bu uygulanmadığı içindir ki, Türkiye laik bir ülke sayılamamaktadır.”
Nesin’in 1948 yılında dile getirdiği teklifi o kadar sıra dışıydı ki, CHP’den bile tepki görmüştü. İşin aslı ise sert bir laiklik politikasından yana olan tek parti iktidarı, Demokrat Parti rekabetinin ortaya çıkmasıyla zor günler geçirmekteydi ve böyle bir teklife sahip çıkmanın millette var olan hoşnutsuzluğu daha da büyüteceği biliniyordu.
ÇÖLAŞAN: SABAH EZANI KESİNLİKLE HOPARLÖRDEN OKUNMAMALI
Ezan sesinin yüksek olduğu iddiasını zaman zaman yazılarında dile getiren bir başka isim de Emin Çölaşan’dı. Çölaşan, bu konudaki pek çok yazısından biri olan 1 Ekim 2004 tarihli Hürriyet gazetesindeki, “Hoparlörden ezan” başlıklı yazısında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ezan okuma makamlarıyla ilgili hazırladığı bir genelgeyi ele alarak, düzenlemenin içeriğinin yetersiz olduğunu savunmuştu. Çölaşan, “Genelgeye mutlaka ‘sabah ezanı kesinlikle hoparlörden okunmayacak’ hükmünün konulması gerekirdi.” diye yazmıştı.
LEYLA UMAR, EZAN SESİNDEN RAHATSIZ OLUNCA EVİNİ TAŞIMIŞTI
Basındaki bazı isimlerin “ezan alerjisi” süreç içerisinde hiç hız kesmedi. Eski gazetecilerden Leyla Umar da bu uğurdaki mücadelesiyle sık sık basına konu olmuştu. Umar, 2000’li yılların başından itibaren merkez medyaya verdiği röportajlarda ya konuyu kendisi gündeme getirir ya da karşısındaki gazeteci bununla ilgili sorular sorardı.
Umar sürekli olarak, Ortaköy Camii’nden yüksek sesle ezan okunduğunu, bunun da kendisi ve daha pek çok insanı rahatsız ettiğini anlatıyordu. Umar, bazı “girişimlerde” bulunduğunu ancak bunlardan bir sonuç alamadığını ve giderek “sorunu kabullendiğini”, nihayet 2007 yılında semtten taşındığını açıklamıştı. Leyla Umar, Ortaköy’den ayrılıp Gümüşsuyu’na taşınmıştı. “Tecelli”ye bakın ki, Umar’ın taşındığı sokak “İmam Sokak”tı.
NETENYAHU DA “MÜEZZİN YASASI”YLA EZAN SESİNİ KISMAK İSTEMİŞTİ
Türkiye’deki “ezan alerjisi”ne ilişkin örneklerden birkaçı böyle. Öte yandan, geçtiğimiz hafta Başbakanlık koltuğunu kaybeden Binyamin Netanyahu da 2017 yılında hazırlattığı yasa tasarısıyla İsrail’de Müslümanların yaşadığı bölgelerde ezanlara kısıtlama getirmek istemişti.
Kamuoyunda “Müzezzin Yasası” olarak bilinen tasarı, Netanyahu’nun bütün çabalarına rağmen İsrail parlamentosundan geçmemişti. Hükümet bunun üzerine, polisin gürültü yasalarını daha etkin uygulaması için bazı idarî düzenlemeler yapma yoluna gitmişti.
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol