Vakanüvis yazdı: Kariye, Bizans Enstitüsü istedi diye müze olmuş
Vakanüvis, yıllar sonra yeniden ibadete açılan Kariye Camii'nin tarihçesini mercek altına aldı.
Kariye, Bizans Enstitüsü istedi diye müze olmuş
Vakanüvis
Yıllar sonra yeniden ibadete açılan Kariye Camii’nin yeni kimliği, uluslararası çapta yankılara yol açtı. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Sözcülüğü, Türkiye’nin kararını “meydan okuyucu ve hoşgörüsüz” olarak nitelendirdi.
Dün de Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile Başbakan Kiryakos Miçotakis, karara tepki gösterdi. Böylesi açıklamalara neden olan Kariye Camii’nin Hristiyan dünyasındaki önemi ile müzeye çevrilmesi sürecine gelince…
Haçlı orduları Kariye Kilisesi’ni yakıp, yıkmıştı
Edirnekapı’nın Haliç’e bakan yamacında bir manastır kilisesi olarak M.S. 4’üncü yüzyılda inşa edilen Kariye (Türkçe köy, Yunanca kırlık alan), uzun asırlar boyunca “Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi” olarak anılmıştı. Kilise, hem adına atfedilen azizeden hem de mozaik ve duvar resimlerinden oluşan sanatsal değerinden dolayı Bizans tarihinin çok önemli yapılarından birisiydi.
Evliya Çelebi, Kariye Camii’nden bahsederken, “Bu cami evvelce bir sanatlı kiliseydi” diye yazmıştı. Kiliseye mistik anlamlar da yüklenmekteydi. Devrin Hristiyan ilahiyatçıları, kilisenin “sınırsız bir kurtuluşun merkezi” olduğuna inanmaktaydılar. Doğu Roma İmparatorluğu / Bizans devrinde önemli dinî törenler bu kilisede yapılıyor, devlet yöneticileri ile varlıklı kesimlerden ölenler için “cenaze şapeli” olarak da kullanılıyordu.
1204 tarihindeki Dördüncü Haçlı Seferi’nde, Ortodoks İstanbul’un bir kısmını işgal eden Katolik Haçlılar, Kariye Kilisesi’nde de ağır bir tahribata yol açmışlardı. Bu saldırı sonrası Kariye Kilisesi “haç” formunda yeniden inşa edilmişti.
Sahabe Ebû Said’in “makam-kabri” de Kariye’de
İstanbul’un fethinden sonra hemen camiye çevrilmeyen Kariye Kilisesi, yaklaşık elli yıl sonra bu kimliğine kavuşmuştu. Sultan II. Bayezid'in Sadrazamı Atik Ali Paşa, Kariye Kilisesi’nin “Kenîse (kilise) Camii” adıyla dönüştürülmesini emretmiş, gerekli harcamalar için de bu camiyi Çemberlitaş’taki evkafına bağlamıştı.
Bu arada; İstanbul’un muhasarasına katılan Sahabelerin hatırasına hürmeten yapılan “makam-kabirler”den (sembolik kabirler) biri de Ebu Said el-Hudrî’nin adına Kariye Camii’nin yanında yapılmıştı. Kilise camiye çevrildikten sonra yapılan inşaatlarla burası tekke, türbe, çeşme ve imaretten oluşan bir manzumenin merkezi olmuştu. Mimar Sinan da Kariye Camii’nin yakınına bir medrese inşa etmişti.
1914 tarihli resmî bir kayıtta, bu medresenin harap olduğu bilgisi yer almıştı. Yapı, camiye dönüştürülmüş olsa da Hristiyan dünyasının buraya ilgisi daima var olmuştu. Çok sayıda Batılı seyyah, burada incelemelerde bulunup, kitaplar yayınlamışlar, II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelen Alman İmparatoru II. Wilhelm de Kariye Camii’ni ziyaret etmişti.
Bizans Enstitüsü’yle anlaşma yapılınca…
Hıristiyan âleminin Kariye Camii’ne yönelik ilgisi, Cumhuriyet döneminde de artarak devam etmiş, tek parti yönetimi de bu ilgiyi karşılıksız bırakmamıştı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Hasan Saka’nın işbaşında olduğu dönemde, ABD merkezli Bizans Enstitüsü’yle varılan anlaşma uyarınca, takip eden yıllarda İstanbul’da “Milletlerarası Bizans Tetkikleri Kongresi” toplanması kararlaştırılmıştı. Mutabakat çerçevesinde, kongre toplanıncaya kadar geçecek süreçte, İstanbul’daki pek çok Bizans yapısının ihya edilmesi kararlaştırılmıştı.
Bu doğrultuda, Kariye Camii’nde de restorasyon yapılması öngörülmüştü. CHP hükümeti, 450 yıl boyunca cami olan Kariye’yi 1945 yılında müze ilan ederek ibadete kapamış, 1947 yılında da cami içerisindeki üzeri badanayla kaplı freks ve mozaiklerin ortaya çıkartılması çalışmalarına izin vermişti. Bu arada, Bizans Kongresi ise kimi aksaklık ve anlaşmazlıklar nedeniyle ancak 1955 yılında, Demokrat Parti döneminde toplanabilmişti.
Mozaik ve freksleri tamir, cami eşyalarını tahrip ettiler
ABD’nin sponsorluğunda Ayasofya Camii’nde 1932’den itibaren mozaik araştırmaları yapan Thomas Whittemore başkanlığındaki yabancı ekip, Kariye Camii’nde de çalışmalara başlamıştı. İlk dönem tamamen yabancı ekiplerin yürüttüğü restorasyon çalışmalarına, sonrasında zaman zaman Türk görevliler de dahil olmuştu.
Bu restorasyon çalışmalarında; yapıda kilise merkezli bir üslup birliği oluşturmaya çalışılmış, bu amaçla Osmanlı döneminde cami mimarisi çerçevesinde yapılan ekler kaldırılmıştı. On yılı bulan süreçte, adeta eski kilise haline döndürülen Kariye Camii’nin hayırsever kişilerce bağışlanmış her türlü teberrükat eşyası ile sair cami mobilyası hoyratça kaldırılmış, bu nadide eserlerin akıbeti meçhul olmuştu.
Bunlar içerisinde bir tek ahşap minber, Zeyrek Camii’ne taşınıp, burada korunabilmişti. Zaten daha önce de, 1929 yılında yapılan kısmi bir restorasyonda caminin bazı eşyalarının kaybolduğu biliniyordu.
1945 yılında müze yapılıp ibadete kapatılan, 1947’de kiliseyi ihya amaçlı restorasyonu başlatılan, 1958 yılında “Kariye Müzesi” olarak ziyaret açılan, 2005 yılında Kalıcı Vakıflar ve Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’nce Danıştay’a Kariye Kilisesi’nin müze statüsüne itiraz davası açılan, Kasım 2019’da Danıştay tarafından camiye dönüştürülmesine karar verilen, Ağustos 2020’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile statüsü cami olarak belirlenen, 30 Ekim 2020 Cuma günü 75 yıl aradan sonra ilk kez namaz kılınan Kariye Camii, restorasyon çalışmalarının ardından nihayet 6 Mayıs 2024 tarihinde tamamen ibadete açıldı.
- “Kariye Müzesi Sanat Tarihi Raporu”, Restorasyon Konservasyon Çalışmaları Dergisi, Yıl 2012, Sayı 14
- Berna Çağlar, “Kariye Camii’ndeki Duvar Resimlerinin Koruma Ve Onarım Süreçleri Üzerine”, Sanat ve Tasarım Dergisi, Yıl 2015, Sayı 15
- Semavi Eyice, “Kariye Camii Maddesi”, TDV İslam Ansiklopedisi