Vakanüvis yazdı: 'Müskirat'ı men çabalarının tarihi

1-7 Mart Yeşilay Haftası kapsamında Vakanüvis, Osmanlı'dan günümüze içki ve tütün yasaklarının tarihi sürecini kaleme aldı.

1-7 Mart, Yeşilay Haftası…

Alkol ve sigara tüketiminin zararlarıyla mücadele eden Yeşilay Derneği, Hilal-i Ahdar (Yeşil Hilal) adıyla kurulduğu ilk günden itibaren bu mücadeleyi veriyor.

Dernek, 1958 yılında ilan edilen Yeşilay Haftası vesilesiyle her yıl alkol ve sigaranın zararlarına yönelik farkındalığı artırmaya çalışıyor.

Millî Mücadele yıllarında çıkartılan Men-i Müskirat Kanunu’nun ise içkinin kötülükleriyle mücadele tarihimizde çok özel bir yeri var.

Kanunî şarap yüklü gemileri yaktırmış, I. Ahmet meyhaneleri yıktırmıştı

Osmanlının ilk devirlerinden itibaren içki ile mücadele, şer’î hüküm kaynaklı yasaklamalarla yürütülüyordu. İlk olarak, fethedilen bölgelerdeki meyhaneler peyderpey kapatılmış, yenilerinin açılması da zorlaştırılmıştı.

İlk kapsamlı yasak ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gelmişti. İçki içen Müslümanlara para cezası getirilmişti. II. Beyazıd da benzer bir ferman yayımlamıştı. Kanuni Sultan Süleyman, limanlara şarap getiren gemileri yaktırmıştı.

I. Ahmet meyhaneleri yıktırırken, IV. Murat ise içki ve tütüne karşı – idama kadar varan - çok sert tedbirler almıştı. Bu mücadele, küçük farklarla çok sayıda padişahın döneminde de devam etmişti.

Batılılaşma akımıyla birlikte ise yasaklar gevşemişti. Padişah II. Mahmut; kapalı olan 554 meyhanenin açılışına, “vergi ve Müslümanları kabul etmemeleri şartıyla” izin vermişti. Meşrutiyet devrinde ise gazetelerde içki reklamları görülmeye bile başlamıştı. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi kurucusu Dr. Mazhar Osman, toplumun bir kesimindeki yozlaşmayı, “Harpte içenler, parası bol birtakım türedi soysuzlardı. İçki doyurmuyordu; beyaz toz, kokain aldı başını yürüdü. Halkın bir kısmı elden gidiyordu.” satırlarıyla anlatmıştı.

“Ellerimiz titriyor, kafalarımız düşünemiyor, ailelerimiz dağılıyor”

Gerçekten de harpler ile siyasi ve sosyal çalkantıların etkisindeki kaotik toplumsal ortam, içki tüketiminin giderek artmasına yol açmıştı. Bu süreçte, sivil kesimde içkinin zararlarıyla mücadele çabaları da görülmeye başlamıştı. 1910 yılında İstanbul’da Men-i Müskirat (İçki Yasağı) Cemiyeti kurulmuştu. Anadolu’da da içki karşıtı cemiyetler ortaya çıkıyordu. Kastamonu’da kurulan Himaye-i Ahlâk Cemiyeti, içkinin zararlarını anlatan broşürler dağıtıyordu. Şehirdeki Açıksöz gazetesi de sık sık içki aleyhtarı yazılar yayınlıyordu:

Şeriatın, kanunun, içtimaiyenin men ettiği müthiş zararlı içkiyi terk edelim. Her saniye zehirleniyoruz. Ellerimiz titriyor. Kafalarımız düşünemez, anlayamaz hale geliyor. Hayatımızdan gayr-i memnun bedbin (karamsar), cansız, ölü bir et ve kemik yığını haline dönüyoruz. Evlerimizi yıkıyor, kadınlarımızı, çocuklarımızı dağıtıyoruz. Arkadaşlar içerken, birden kana susuyor. Birbirimizi öldürmeye, yaralamaya kalkıyoruz. Artık yetişir.

Cumhuriyet’e giden yolda, Millî Mücadele yıllarında, alkol tüketimine muhalefet giderek artıyordu. Dr. Mazhar Osman ve arkadaşları tarafından Şeyhülislam’ın desteği ve Padişahın izniyle 5 Mart 1920’de İstanbul'da “Hilal-i Ahdar” (Yeşil Ay) Cemiyeti kurulmuştu. Hilal-i Ahdar’ın kurucularının bazıları, aynı zamanda milletvekiliydi. Zaten Meclis’te alkole şiddetle karşı çıkan grup sayıca çoktu ve etkinlerdi. Milletvekilleri; bir yandan dinî hassasiyetle davranırken, diğer yandan da işgalciler ve yerli işbirlikçileri açısından konuyla ilgileniyordu.

Anadolu’daki işgaller, halkın gayrimüslim kesime bakışını değiştirmişti. Milletvekillerinde de “İçki ticaretini elinde bulunduran Rum, Ermeni ve Yahudiler ile yabancıların, hem insanlarımızı zehirleyip günah işletmeleri hem de kazandıkları paralarla çetelere destek olup, işgalci güçlerle işbirliği yaptığı” düşüncesi yaygındı.

Meclis’in ilk kanunlarından biri Men-i Müskirat Kanunu’ydu

Büyük Millet Meclisi’nin dualarla açıldığı 23 Nisan 1920’den sadece beş gün sonra, 28 Nisan’da, Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Men-i Müskirat Kanunu teklifini vermişti. Ali Şükrü Bey; donanmadan gelen, muhafazakâr bir subaydı.

İyi derecede İngilizce bilen, Deniz Kuvvetleri’ne alınacak gemiler için İngiltere’ye gönderilen Ali Şükrü Bey, burada İngiliz gazetelerine makaleler yazarak, Osmanlı Devleti’nin tezlerini anlatmıştı.

İyi de bir hatip olan Ali Şükrü Bey, bütün bu birikimiyle kısa sürede Hükümet ve Birinci Grub’a karşı, muhafazakâr, muhalif tutum sergileyen İkinci Grubun lideri konumuna gelmişti.*

Hükümet, “Kanunu uygulamak zor” diyordu

Kanunu teklifi sunulduğunda, milletvekilleri arasında uzun tartışmalar yaşanmıştı. Vekiller; konuyu dini, sağlık ve mali açılardan ele almışlardı. Dönemin Sıhhiye Encümeni olan Dr. Asım, Dr. Suat, Dr. Mazhar Beyler, müskiratın (içkinin), nesli inkıraza (çöküntüye) sevk eden mühim bir âmil (sebep) olduğunu dile getirmişlerdi. Hükümet ise yasağa karşı tutum sergilemiş, Maliye Vekili Ferit Bey, yasal düzenlemenin uygulanamayacağı gerekçesini ileri sürmüştü. Teklifin sahibi Ali Şükrü Bey, “Bir hükümet, ‘Kanunun kabiliyet-i tatbikiyesi yoktur.’ diyorsa bu zûldür.

Tatbik edemeyen çekilir. Mesela, Aşı Kanunu tam olarak tatbik edilmiyor diye bu kanunu bırakalım mı?” diye konuşmuştu.

Hükümet ve Birinci Grubun engellemelerinden dolayı kanun ancak Eylül ayında çıkabilmişti. Uzun ve ateşli tartışmaların ardından 14 Eylül 1920’de kabul edilen kanunun birinci maddesi ile Memâlik-i Osmaniye’de her nevi müskiratın imali, ithali ve kullanımı yasaklanmıştı.

Sekiz maddeden oluşan kanunda, söz konusu yasağa uymayanlar hakkında para ve hapis cezaları belirlenmiş, tıpta kullanılacak her çeşit ispirtolu maddelerin eczanelere ihtiyaç oranında dağıtılacağı ve kullanımının Sıhhiye Vekâleti tarafından kontrole tabi tutulacağı hükme bağlanmıştı.

Hükümet ve Birinci Grup, gene de ayak diremiş ve kanun ancak 28 Şubat 1921’de yürürlüğe girebilmişti.

Kanun önce delindi, sonra da tamamen kaldırıldı

Kanunla, azınlıkların sahip olduğu içki üretim yerleri ile meyhaneler kapatılınca itirazlar da başlamıştı. Musevi cemaatinden Yasef Albukrek, Meclis’e gönderdiği dilekçesinde, “Dinimiz, Cumartesi ve bayram dualarında şarap içilmesinin emrediyor. Ayinlerde kullanılmak üzere şarap imal ve kullanımına izin verilmesi.”

Talebinde bulunmuştu. Dilekçe Meclis oturumunda görüşüldüğünde, Yozgat Mebusu Sırrı Bey, “Şerbet için şerbet!” diye bağırırken, salondan “Ret, ret” sesleri yükselmişti.

Men-i Müskirat Kanunu’nun uygulanmasına dönük tartışmalar, 1924 yılına kadar devam etmişti. Süreçte kanunda bazı “yumuşatıcı tadiller” yapılmış, 26 Nisan 1924 tarihine gelindiğinde ise Men-i Müskirat Kanunu ilga edilmişti. 1925 yılında da içki yasağı kanununu çiğneyenlere verilen hapis cezaları affedilerek mahkûmlar salınmış, bilahare de para cezaları kaldırılmıştı.

* Ali Şükrü Bey, birkaç yıl sonra, 27 Mart 1923’te, Topal Osman tarafından gerçekleştirilen bir suikast sonucu hayatını kaybedecekti.

- Prof. Dr. Aytül Tamer Torun, “Vatanına Hürmet Eden İçki İçmez” Kebikeç, Sayı 31, 2011

- Doç. Dr. Gül Çakır, “Atatürk Dönemi’nde Çocuk, Kadın ve Aile Algısı”, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2019

- Doç. Dr. Ercan Çelebi, “Men-i Müskirat Kanunu’nun Kabulü ve Uygulanması”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 62, 2023

Tarih Haberleri

  1. Artvin Hopa'daki tır kuyruğunun sonu gözükmüyor
  2. Maliye, kayıt dışı mal sevkiyatının ve sosyete pazarlarının peşinde
  3. Donald Trump, Elon Musk'a 'başkanlığı devrettiğine' dair iddiaları reddetti
Sonraki Haber