Gökyüzünün parlayan sırları: Yıldızlar

Tekno Uzay yazı dizimizin üçüncü bölümünde, milyarlarca sayıda olan yıldızların sır perdesini aralıyoruz.

Giriş:
Özel İçerik

Tekno Uzay 3. Bölüm : ''Gökyüzünün parlayan sırları: Yıldızlar''

''Milyonlarca kilometre uzakta bulunan ve gece gökyüzünde bir nokta gibi görünen, barındırdığı sırlarla şimdiye kadar bilim insanlarının onlarca çalışmasına konu olan yıldızlara kısa bir yolculuk gerçekleştiriyoruz.''

Yıldız denince hemen hemen herkesin aklına 5 köşesi bulunan bir geometrik şekil gelse de aslında yıldız, ağırlıklı olarak hidrojen ve helyumdan oluşan,uzayda ışık saçan, gökyüzünde bir nokta olarak görünen plazma küresidir. Dünya üzerinden çıplak gözle gözlenebilen yaklaşık 6 bin civarında yıldız bulunsa da evrenin sonsuzluğu düşünüldüğünde bu sayının ulaşabileceği  dev boyutu, bir de siz düşünün.

Dünya'ya en yakın yıldız ise Güneş sisteminin merkezinde yer alan, tek başına Güneş sistemi kütlesinin yüzde 99,8'ini oluşturan ve Dünya üzerindeki yaşamın kaynağını sağlayan Güneş'tir.

YILDIZLAR NASIL OLUŞUR?

Aslında yıldızların tam olarak nasıl oluştuğu kesin olarak bilinmese de şimdiye kadar yapılan birçok araştırma ve gözlem, bilim insanlarının yıldız oluşumunu anlamasına yardımcı oluyor.

Uzayda, gaz ve toz gibi maddeler oldukça fazla bulunuyor. Bu gaz molekülleri, aralarındaki çekim gücünün etkisiyle bir araya toplanmaya başlayıp daha sonra ise sürekli sıkışmaya başlarlar. Gazlar sürekli sıkıştıkça, kendi kütle çekimsel kuvveti altında çökmeye başlar ve gaz bulutu çöktükçe, Bart damlacığı adı verilen yoğun toz ve gazdan oluşan ayrık kümelenmeler oluşur. Ardından bu çekimsel kuvvet ısıya dönüşür ve büyük bir enerji açığa çıkar.

Ortaya çıkan bu büyük ısı, hidrojenlerin birleşerek helyuma dönüşmesine neden olan nükleer reaksiyonların başlamasına neden olur. Bu nükleer reaksiyonlar basıncı sabit tutarak büzülmeyi durdurur ve tam merkezdeki dev gaz topu kararlı hale gelerek yıldızı oluşturur.


YILDIZLARIN PARLAMASI

Hazır enerjiden bahsetmişken, Dünya üzerindeki en büyük enerji kaynağının da aslında yıldız sınıfında bulunan Güneş olduğunu hatırlatmakta fayda var. Diğer yıldızlar ise Güneş ışığı altında kalmadıkları zaman, yani sadece geceleri görünür olurlar. Yıldızların parlamalarının nedeni ise yıldız oluşumu sırasında bahsettiğimiz nükleer tepkimeler sırasında açığa çıkan devasa enerjilerdir.

Gökbilimciler, bir yıldızın parlaklığını ve uzaydaki hareketini gözlemleyerek o yıldızın kütlesi, yaşı, kimyasal bileşimi ve bunun gibi birçok özelliği hakkında bilgi toplayabilirler.

ŞİMDİ DE YILDIZLARIN GÖZLEM TARİHİNE KÜÇÜK BİR YOLCULUK YAPALIM

Yıldızlar, geçmişte yaşayan uygurlıkların kültürlerinde önemli bir yere sahiptir. Dini törenlerde ve yön bulma çalışmalarında sıkça kullanılan yıldızlar, tarihte de önemli gelişmelere konu olmuştur. Örneğin dünyanın hemen hemen her yerinde kullanılan bir Güneş takvimi olan Gregoryen takvimi, bize en yakın yıldız olan Güneş'in dönme açısına göre oluşturulan bir takvim olma özelliğini taşıyor.

[ Gregoryen Takvimi hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın ]

1584 yılında Giordano Bruno isimli bir gök bilimci, gökyüzünde görünen yıldızların aslında birer güneş olduğunu ve onların yörüngesinde dönen başka gezegenlerin olabileceği fikrini ortaya attı. Sonraki yüzyılda ise bu fikir, bazı bilim insanları tarafından kabul gördü.

İtalyan gök bilimci Geminiano Montanari, 1667 yılında Umacı yıldızının parlaklığındaki değişimleri gözlemleyerek veriler elde etti. Başka bir gök bilimci Edmond Halley ise yakınımızda bulunan bir çift "duran" yıldız hareketlerinin ilk ölçümlerini yayınlayarak, bu yıldızların antik Yunan gökbilimciler Batlamyus ve İparhos zamanından beri konumlarını değiştirdiğini kanıtladı.

Gökyüzündeki yıldızların dağılımını keşfetmeye karar veren ilk gök bilimci ise William Herschel oldu. 1780’lerde bir dizi ölçü aygıtı yardımıyla 600 yönde bakış doğrultusu boyunca gözlemlediği yıldızları sayan  Herschel, Samanyolu Galaksisi'nin merkezine doğru gidildikçe yıldız sayısının da arttığını gözlemledi.

20. yüzyılda ise yıldızların gözlemlenebilmesi adına fotoğraf, çok önemli bir araç haline geldi. Fotoelektrikışıkölçerin geliştirilmesi de birçok dalga boyu aralığında çok hassas ölçümüne olanak verdi. 1921 yılında Hooker teleskobundagirişimölçer kullanan Albert A. Michelson,  yıldız çapının ilk ölçümlerini yaparak adını ilkler arasına yazdırdı.

YILDIZLARDAN BAHSETMİŞKEN TAKIMYILDIZLARINA DA BİR GÖZ ATALIM

İlk uygarlıklardan günümüze kadar gökyüzünü gözlemleyen insanlar, yıldızları daha kolay bir şekilde işaretlemek için yıldızları, gökyüzünde çizdikleri şekillere göre bir araya getirmeyi düşündüler. Böylece, mitolojik kahramanlar, hayvanlar veya nesnelerle özdeşleştirilmiş takımyıldızlar doğdu.

Uzun süre takımyıldızların sınırları belirsiz kaldı. Dürbün ve teleskobun bulunmasından sonra, bu aletlerle keşfedilen çok sayıda düşük parıltılı yıldız kataloğa eklenirken, bu süreçte bazı zor durumlar da yaşandı. Bu dönemde kimi astronomlar, eskileri hiçe sayarak kafalarına göre yeni gök cismi şekilleri belirleme yoluna gittiler. Böylece, 19. yüzyılın sonunda 108 takımyıldız sayılıyordu, ancak bu takımyıldızlarının sınırları hakkında kimsenin bir fikri yoktu.

1925'ten bu yana gökbilimde dünyanın en yetkili kuruluşu olan Uluslararası Astronomi Birliği, gökyüzünü 88 takımyıldıza böldüğünü açıkladı. Bunların her biri, yalnız adını aldığı parlak yıldızlar grubunu değil, aynı zamanda, enlem ve boylam yaylarıyla sınırlanan ve resmî olarak Latince adıyla veya üç harflik bir kısaltmayla belirtilen bir gökyüzü bölgesini de kapsıyordu.

Bu takımyıldızların en büyüğü, 1 303 derece karelik Dişi Ejderha ve en küçüğü, 68 derece karelik Güney Haçı'dır.

Dişi Ejderha Takımyıldızı:

BİLİNEN EN BÜYÜK YILDIZLAR

695 bin kilometrelik Güneş yarıçapı esas alınarak hesaplanan en büyük yıldızlar aşağıdaki gibidir.

UY SCUTI: UY Scuti, Kalkan takımyıldızı bölgesinde bulunan parlak kırmızı yıldızdır. Yarıçapına göre bilinen en büyük ve kendi türünün en parlak yıldızlarından birisidir. Güneş'ten 5 milyar kat fazla hacme sahip olan bu yıldız, Dünya'dan yaklaşık olarak 9 bin 500 ışık yılı uzaklıkta yer alır.

WOH G64: Large Macellanic Cloud uydu galaksisinde bulunan kırmızı süper yıldızdır. Güneşten yaklaşık 3,65 ila 17 milyar kat daha büyük bir hacme karşılık gelen 1,540 ila 2,575 güneş yarıçapına sahip, bilinen en büyük yıldızlardan biridir.

RW CEPHEI: Cepheus takımyıldızında bulunan turuncu bir yıldız olan RW Cephei, Dünya'ya 11 bin 420 ışık yılı uzaklıktadır.

YILDIZLAR NASIL ÖLÜR?

Tıpkı insan ve diğer canlılar gibi yıldızların da bir hayat süresi olduğunu biliyor muydunuz? Yıldızlar büyük enerjisi sonucu oluştuktan sonra bir süre yıldız olarak kalıp daha sonra yaşamlarına son verirler. Yıldızların ölüm şeklini ise onların kütleleri belirler.

Yazımızın başında yıldızların nasıl oluştuğunu anlatırken, gazların sıkışmasından sonra dev bir enerjinin oluştuğundan ve sürekli genişlediğinden bahsetmiştik. Yıldızlar gaz bulutundan meydana geldikten sonra sürekli olarak hacimleri artar ve büyürler. Hacmi artan yıldızın çekirdek kuvveti de artar ve çekirdek ısısı dev boyutlara ulaşır. Belirli bir süre sonra bu yüksek ısıya dayanamayan yıldızın çekirdeki büyük bir patlama gerçekleştirir ve yıldız ölür.

Yıldızın ölmesine neden olan dev patlamalara Supernova adı verilir. Supernova'ların geride bıraktığı toz ve gaz, milyonlarca yıl içinde tekrar birleşeyerek yeni bir yıldızı oluşturur.

Bazı yıldızların ise enerjisi ve sıcaklığı öyle büyüktür ki, patladıkları sırada bir kara delik oluştururlar. İşte bu oluşturulan kara delikler, sahip olduğu devasa çekim gücüyle etrafındaki her şeyi içine çeker.

[ Kara delikler hakkında daha hazla bilgi almak için tıklayın ]

BAŞTA GÜNEŞ DE BİR YILDIZ DEMİŞTİK. O HALDE GÜNEŞ'İMİZ DE BİR GÜN ÖLECEK

Tıpkı diğer yıldızlar gibi Dünya'mızın enerji kaynağı Güneş de bir gün yaşamına son vererek ölecek. Güneş'in çekirdeğinde bulunan hidrojen gazı tükendiğinde karbon ve oksijen çekirdeğe doğru çekilecek ve ortaya çıkan bu devasa ısı, Güneş'i milyonlarca kat daha büyük bir alev topuna döndürecek. Bu alev topu, dev bir ısı dalgası yayarak bütün gezegenleri kavurarak yok edecek.

Tekno Uzay'ın üçüncü bölümünde uzayın sonsuzluğuna yayılmış yıldızların derinliklerine kısa bir yolculuk gerçekleştirdik. Bir sonraki bölümde bambaşka uzay yolculuklarıyla karşınızda olacağız.

Aşağıdaki bağlantılardan Tekno Uzay yazı dizimizin birinci ve ikinci bölümlerine ulaşabilirsiniz. Kendinize iyi bakın, hoşçakalın.

Tekno Uzay 1. Bölüm : ''Mars'ın derinliklerine yolculuk.''

Tekno Uzay 2. Bölüm : ''Uzayda var olan büyük sır: Kara delikler.''



Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol
Copyright © 2024 Ensonhaber Medya AŞ. Tüm Hakları Saklıdır.