Tekirdağlı Saadettin Usta, sadece engelliler için ayakkabı hazırlıyor
54 yaşındaki ayakkabı ustası Saadettin Güdek, 60 metrekarelik atölyesinde 15 yıldır engellilere özel ayakkabı üretiyor.
Tekirdağ'da henüz çocukken bir ayakkabı ustasının yanında çırak olarak meslek hayatına adım atan Saadettin Güdek, ilerleyen yıllarda kendi atölyesini kurdu.
Ancak, fabrikaların ve mağazaların yaygınlaşmasıyla birlikte, 13 yaşından beri sürdürdüğü ayakkabıcılık mesleğini bırakma kararı aldı.
Bir süre sonra, arkadaşlarının teşvikiyle mesleğine yeniden dönmeye karar veren Güdek, bu kez engelli bireyler için özel tasarım ayakkabılar üretmeye başladı.
HER AYAKKABI TESLİMİNDE MUTLU OLUYOR
Saadettin Güdek, son 15 yıldır engelli bireyler için özel ayakkabılar ürettiğini belirtiyor. Her siparişini teslim ettiğinde, engelli vatandaşların mutluluğunu görmekten duyduğu derin sevinci dile getiren Güdek, bu anlarda gözlerinin mutluluktan dolduğunu ifade ediyor.
Engelli bireylere özel ayakkabı yapmanın oldukça zahmetli ve emek isteyen bir iş olduğuna vurgu yapan Güdek,
Kişiye özel ayakkabı tasarlıyoruz ve bunu fabrikalar yapmaz. Küçük bir atölye gerekiyor. Burada, kişinin ayağını ölçüp çiziyoruz, kalıbını çıkarıyoruz, deriyi kesiyoruz. Her aşaması dikkat ve emek isteyen bir süreç.
diye konuşuyor.
Yılların verdiği tecrübeyi, engelli bireylerin mutluluğuyla harmanladığını söyleyen Güdek, atölyesine gelenlerin, ayakkabılarının yapım sürecini sabırsızlıkla beklediğini belirtiyor.
Ölçü almak, çizim yapmak ve deriyi kesmek yaklaşık 10 gün sürüyor. Ayakkabılar saf deriden yapıldığı için uzun süre dayanıyor ve eskidiğinde deri bakımıyla onları yeniden kullanıma hazır hale getirebiliyoruz
diye ekliyor.
Ayakkabıları teslim ettiğinde duygu dolu anlar yaşadığını anlatan Güdek, bu anlardan birini unutamadığını şu sözlerle paylaşıyor:
15 yaşında bir çocuk, babasıyla birlikte atölyeye geldi ve bana ‘Yapabilir misiniz?’ diye sordu. ‘Elbette yaparız,’ dedim ve ölçü aldık. 10 gün sonra ayakkabıyı teslim etmek üzere geldiklerinde, çocuğu gördüm. İlk geldiğinde umutsuz ve mutsuzdu. Fakat ayakkabıyı giydiğinde atölyeden çıkışı bambaşkaydı; o kadar mutlu ve neşeliydi ki babasına sarılarak sevincini paylaşıyordu. O an beni derinden etkiledi. Hala anlatırken o duyguyu yaşıyorum.