Vakanüvis yazdı: Enerji, yerli çalışmalar, dışa bağımlılık
Vakanüvis, geçmiş yıllardan bugüne kadar gelen petrol arama çalışmalarını kaleme aldı.
Abdülhamit ile İttihat Terakki farkı
Vakanüvis
Türkiye’nin enerji alanında yerli kaynak arayışlarını artırmasının olumlu sonuçları görülmeye devam ediyor. Daha birkaç gün önce, Sakarya Gaz Sahası’ndaki Türkali-2 tespit kuyusundaki akış testinin günlük 650 bin metreküpe yükseldiği haberleri yayınlandı. Böylesi haberler, beraberinde enerji alanında yerli kaynaklara yönelme, bu alandaki muhalif ve muavafık görüşler ile tarihsel kimi anekdotları da gündeme getiriyor. Bu çerçevede, Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken petrol arama çalışmalarındaki bir detay ibretlik.
İLK PETROL FERMANI II. ABDÜLHAMİD’DEN
Doç. Dr. Nadir Yurtoğlu’nun “Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Petrol Arama Politikaları” (Gazi Akademik Bakış, C. 10, S. 20, 2017) başlıklı makalesindeki bir detay, yerli enerji arayışlarındaki güç savaşlarını, kimi yönetimlerin “etkilenişi” ve ardından Türkiye’nin çıkarlarının korunamaması ve benzeri konularda çarpıcı ipuçları veriyor. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde petrol aramalarına ilk sahne olan yer, İskenderun yakınlarında bulunan Çengen köyü muhitiydi. Bu havalinin imtiyazı, 1887 yılında II. Abdülhamid tarafından yayınlanan bir fermanla dönemin sadrazamlarından Kamil Paşa’ya verilmişti. Aynı yıl içerisinde Ahmet Necati Bey isminde birine devredilen bu imtiyaz, 1889 tarihinde Hasan Tahsin adında başka bir şahsa daha devredilmişti. Bu havalideki sondaj çalışmaları, 10 küçük kule ile sürdürülmüş, kuvvetli gaz emareleri de görülmüş ancak savaş şartlarından dolayı çalışmalar bir süre sonra akamete uğramıştı.
İLK PETROL ARAMALARI ŞAHISLAR TARAFINDAN İLKEL ALETLERLE YAPILIYORDU
O dönemde petrol aramalarına sahne olan bir başka mıntıka da Musul bölgesiydi. Bu bölgedeki petrol kaynakları, ilk zamanlarda arazi sahipleri tarafından bulunmaya çalışılıyordu. Arazi sahipleri, ilkel el sondajı aletleriyle kuyular açıyordu. Bu kuyular iltizam usulüyle işletiliyordu. Bu uygulamada, petrol de tıpkı bir tarım ürünü gibi kabul ediliyor, şahıslar elde edilen petrolden devlete pay veriyorlardı.
ABDÜLHAMİD YABANCILARIN ELİNE GEÇMESİN DİYE PETROL SAHALARINI SATIN ALDI
Ancak petrolün stratejik önemini bilen II. Abdulhamid, bu alandaki faaliyetler arttıkça önlem almaya başlamıştı. Padişah; şahıs mülklerindeki sondaj çalışmalarının, yabancı devletlerin aracılar vasıtasıyla arazileri satın alması gibi etkilere maruz kalmasını önlemek için arazileri bedelini ödeyerek buraları şahsi mülkü haline getirmeye başlamıştı. Bu uygulamada zaman zaman yine iltizam usulü kullanılsa da arazilerin sahibinin II. Abdülhamid olmasından dolayı bir sorun yaşanmıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki petrol arama çalışmaları uzun yıllar bu şekilde devam etmişti.
İTTİHAT TERAKKİ BAŞA GELİR GELMEZ İMTİYAZI YABANCILARA VERDİ
Ancak II. Abdülhamid’in 27 Nisan 1909 tarihinde tahtan indirilip, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidara gelmesiyle birlikte çıkartılan bir kararla petrol arama hakları hükümete devredilmişti. İTC Hükümeti, bu kararı almasının ardından 1911 yılının Ocak ayında Londra’da kurulan “Turkish Petroleum Company Ltd” isimli şirket, petrol arama imtiyazını almıştı. Temmuz 1912’de Almanlar’ın da ortak olduğu bu şirkette hisselerin yüzde 25’i Deutsche Bank’ın, yüzde 20’si National Bank of Turkey’in, yüzde 15’i Ernest Cassel’in, yüzde 15’i Calouste Sarkis Gülbenkyan’ın, yüzde 25’i ise Royal Dutch’undu. Gülbenkyan, sonraları petrol piyasalarında yaptırdığı anlaşmalardan aldığı komisyonlardan dolayı “Bay yüzde 5” olarak anılacaktı. Gülbenkyan’ın adına iş yaptıkları arasında “Rothschild Frères, Deutsche Bank, Royal Dutch-Shell” gibi banka ve şirketler vardı. Sonuçta, yeni kurulan petrol şirketinin de, hissedar olan kuruluşların da adında “Turkey” geçmesine rağmen, Osmanlı hükümetinden petrol arama imtiyazını alan ilk şirketin Osmanlı Devleti’yle bir ilgisi yoktu. Zaten şirket bir süre sonra, “Turkish Petroleum Company” olan adını, “Iraq Petroleum Company” olarak değiştirmişti. Bu arada, şirketin imtiyaz alanı başlangıçta sadece Dicle’nin doğusuyken, sonradan bu alan genişletilerek Dicle’nin batısı da kapsama alınmıştı.
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol