Yaşlıların en önemli halk sağlığı sorunu: Yalnızlık
Uzmanlar, yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorununun "yalnızlık" olduğunu, bu durumun ruh sağlığı sorunları yanında fiziksel problemlere de yol açtığını belirtti.
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) kurucu müdürü Prof. Dr. Emine Özmete, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla, Türkiye'de 65 ve daha büyük yaşta 8 milyon 451 bin 669 kişinin yaşadığını söyledi.
Bu sayının İsviçre'nin toplam nüfusuna denk, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerin ise toplam nüfusundan fazla olduğuna dikkati çeken Özmete, yaşlanma konusunun Türkiye Yüzyılı politikalarının da merkezinde yer aldığına işaret etti.
"Genç-yaşlı nüfus dengesi korunmalı"
Prof. Dr. Özmete,
Ülkemizde nüfusun yenilenme kapasitesinin korunması ve geliştirilmesi, doğum oranlarının arttırılması, genç nüfus ve yaşlı nüfus arasındaki dengenin korunması için kapsamlı nüfus politikalarına ihtiyaç bulunuyor. Dünyada nüfusun azaltılması ile ilgili değer odaklı küresel tehditlere karşı ailenin korunması, toplum temelli bakım uygulamaları ve yaşlıların aile içinde mutlu olarak yaşamlarını sürdürmeleri çok önemli.
değerlendirmesinde bulundu.
"Ortalama yaşam süresinin 58,4 yılı sağlıklı geçiyor"
Yaşlılara yönelik hizmetlerin aile üyelerini de kapsaması gerektiğini, özellikle yaşlılara bakım verenlerin büyük çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu belirten Özmete, yaşlanmanın, sağlık harcamaları, yaşlı bakım sigorta sistemi, yaşlılarda dijital becerilerin geliştirilmesi, aktif yaşlanma, hayat boyu öğrenme, sağlıklı yaşlanma için kronik hastalıkların önlenmesi gibi geniş konuları kapsadığını vurguladı.
Prof. Dr. Özmete, sözlerini şöyle sürdürdü:
Doğuşta beklenen yaşam süresi uzamasına karşın sağlıklı yaşam süresi beklentisi ne yazık ki az. Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi ortalama 80,5, erkeklerde ise 75 yıl. Kadınlar erkeklerden ortalama 5,5 yıl daha uzun yaşıyor. Ancak ortalama olarak bu yaşam süresinin sadece 58,4 yılı sağlıklı geçiyor. Dolayısıyla sağlıklı yaşam beklentisi, ortalama yaşam beklentisine göre yaklaşık 20 yıl kadar daha düşük. Arada sağlıksız geçen sürede ise sağlık ve bakım ihtiyacı ile bu hizmetlerin maliyeti artmakta. Bu nedenle daha erken yaşlardan kronik hastalıkların önlenmesi, aşıların tamamlanması, aktivite odaklı programların uygulanması gibi konulara yatırım yaparak yaşlılığa hazırlanmak gerekiyor.
"Çoklu hastalık sıklığında benzeri görülmemiş bir artışa tanık olacağız"
Özellikle hızla artan Alzheimer hastalığında hem yaşlılar hem de ailede bakım verenlerin hem sağlık hem de sosyal bakım hizmetleri açısından desteklenmesinin önemine vurgu yapan Özmete, şöyle devam etti:
Çoklu hastalık olasılığı yaşla birlikte önemli ölçüde artıyor. Özelikle 80 ve üstü yaş grubundaki nüfusun artmasıyla 2035 yılına kadar başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede çoklu hastalık sıklığında benzeri görülmemiş bir artışa tanık olacağız. 4 veya daha fazla hastalık yaşayan bireylerin oranının neredeyse 2 kat artacağı, bu durumdaki yaşlıların yaklaşık üçte ikisinde ayrıca demans, depresyon, bilişsel bozukluk gibi zihinsel sağlık sorunlarının da ortaya çıkacağı öngörülüyor.
"55 yaş artık yeni orta yaş"
Bu açıdan 55-75 yaş grubunun sağlık hizmetlerinden daha iyi yararlanmasının önceki nesillere göre daha sağlıklı ve aktif bir yaşamlarının olmasını da sağlayacağını aktaran Özmete,
Günümüzde 55 yaş artık yeni orta yaştır. Bu nedenle çoğumuzun 70'li yaşlarımızın sonlarına kadar bağımsız, aktif yaşamlar süreceğini düşünebiliriz. Bu nedenle sosyal bakım ve destek sistemlerini güçlendirmek, evde bakımı desteklemek; özellikle demans gibi yaşlılıkta sık görülen hastalıklarda kurumda yatılı bakım ve rehabilitasyon hizmetleri ile palyatif bakım hizmetlerini arttırmak önemli ihtiyaçlarımızdır.
diye konuştu.
"Ülkemizde 2030'da yaşlı nüfus oranının yüzde 12,9 olması bekleniyor"
Prof. Dr. Özmete, yaşlılığın herkes için az veya çok bakıma destek duyduğu bir dönem olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
Yalnızlık yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorunudur. Yalnızlık sadece yaşlıda ruh sağlığı sorunlarına neden olmakla kalmayıp, fiziksel sağlığı da olumsuz etkiliyor. Yaşlıları güçlendirmek, sağlıklı ve aktif bir şekilde sosyal hayata katılımlarını sağlamak için evlerine yakın yerlerde sosyal alanların bulunması, yaşa göre izlenebilir, kişiselleştirilmiş bakım ve destek planlarının oluşturulması gerekiyor.
Ülkemizde 2030 yılında yaşlı nüfus oranının yüzde 12,9 olması bekleniyor. Bu nedenle önümüzdeki birkaç yılda, yaşlılara yönelik kapsayıcı ve bütünleşik hizmet modellerinin, yaşlı bakımında girişimci ve yenilikçi çözümlerin oluşturulması ve uygulanması büyük önem taşıyor.
Bu yıl Dünya Yaşlılar Günü'nün "Yaşlılara Yönelik İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Vaatlerinin Yerine Getirilmesi: Nesiller Boyunca" temasıyla anılıp kutlanacağına da değinen Özmete, sözlerini şöyle tamamladı:
Üniversitemiz YAŞAM merkezi bünyesinde aktif yaşlanmayı ve kuşaklararası dayanışmayı desteklemeyi amaçlayan bilimsel araştırmalar, topluma katkı faaliyetleri çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca '3. Yaş Üniversitesi: 50+ Hayat Okulu' uygulamasını sürdürüyoruz, bu kapsamda 2023 yılı kıdemli öğrencilerimizi yakın zamanda mezun etmeye hazırlanıyoruz.