Depremin büyüklüğü nasıl ölçülür? Richter Ölçeği nedir? Depremin şiddeti ve büyüklüğü aynı şey midir?

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve 10 ilde hissedilen 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından deprem hakkında araştırmalar hız kazandı.

Birçok vatandaş depremin nasıl meydana geldiği ve depremin büyüklüğünün nasıl ölçüldüğünü öğrenmek için araştırma yapmaya başladı.

6 Şubat'ta meydana gelen deprem büyük bir yıkıma sebep oldu. Başta Kahramanmaraş olmak üzere birçok ilimizde büyük hasara yol açan depremin büyüklüğü 7,7 olarak açıklandı.

Peki depremin büyüklüğü nasıl ölçülür? Depremin büyüklüğünü ölçmeye yaran Richter ölçeği nedir?

Depremin büyüklüğü nasıl ölçülür?

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından açıklanan bilgilerde şu ifadeler yer alıyor;

"Depremi oluşturan kirik genelde yer kabuğunun derinliklerindedir, ancak büyük depremlerde yer yüzeyine kadar ulaşır ve bizim fay kırığı dediğimiz yüzey kırıklarını oluşturur. Bir deprem olduğunda, derinlerde oluşan kırığı doğrudan gözle görmek mümkün olmadığından, onun yüzölçümünü dolaylı olarak tahmin etmek zorunda kalırız. Bir başka deyişle deprem kırığını kendisini görmesek de, onun ortaya çıkardığı etkileri inceleyerek büyüklüğü hakkında bir fikir edinebiliriz."

Buna örnek olarak, birisinin bir havuza tas attığını, ancak bizim taşın büyüklüğünü bilmediğimizi kabul edelim. Taşın havuza düşerken çıkardığı sesi dinleyerek veya havuzda oluşan dalgalanmaların boyutuna bakarak taşın küçük mü, yoksa büyük bir taş mı olduğunu tahmin edebiliriz. Depremin büyüklüğünü kestirmek de tamamen buna benzer bir süreçtir. Deprem de, yerkabuğu içerisinde havuzdaki suya benzer şekilde dalgalanmalar oluşturur.

Yerkabuğunda oluşan dalgalanmaları ölçmek için sismometre dediğimiz aygıtlar kullanılır. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, büyüklük hesaplanırken, depremin merkezinin doğru bir şekilde belirlenmiş olması esastır. Havuza atılan taş örneğine dönecek olursak, su üzerinde oluşan dalgaların genliği, kaynak noktasından uzaklaştıkça yavaş yavaş azalır. Bu nedenle, dalgalanmaların genliğini yorumlarken onun ne kadar uzak bir mesafeden geliyor olduğunu bilmek şarttır.

Göz önünde tutulması gereken önemli bir nokta, yerkabuğunun hiçbir zaman havuzun suyu gibi yalın bir yapıya sahip olmaması, katmanlar, kıvrımlar, vb. içeren çok karmaşık bir dokuya sahip olmasıdır. Bu nedenle depremle oluşan yerkabuğu dalgalanmaları yayıldığı yöne bağlı olarak çok farklı değişimlere uğrayabilir. Olası bu bozulmalar göz önüne alınarak, büyüklüğü belirlemek için çoğu zaman tek bir sismometrenin sonuçları ile yetinilmez. Depremi farklı yönlerden ve farklı uzaklıklardan izleyebilmiş birçok sismometre ölçümünün ortalaması alınarak daha güvenli bir sonuç elde edilir.

(kaynak : http://www.koeri.boun.edu.tr/bilgi/buyukluk.htm)

Richter ölçeği nedir?

Richter ölçeği sismoloji'de kullanılan, dünya genelinde meydana gelen depremlerin aletsel büyüklüklerini ve sarsıntı oranını belirleyen ve sınıflara ayıran uluslararası ölçüm birimidir.

Richter ölçeği 1935 yılında Charles Francis Richter ve Beno Gutenberg tarafından Kaliforniya Teknik Enstitüsünde tasarlanıp ilk olarak ML-ölçeği olarak isimlendirilmiştir.

Amerikan Sismoloji Derneği Bülteninde "Bir aletsel deprem büyüklük ve sarsıntı oranı ölçeği" isimli bilimsel yayımlamada, Charles Francis Richter'in ilk defa K. Wadati'nin 1931'de yayımladığı, "bir aletsel deprem ölçeği" fikrini Kaliforniya'da meydana gelen depremlerde uyguladığı belirtilmiştir.

Depremin şiddeti ve büyüklüğü ne anlama gelir?

Depremin şiddeti ve depremin büyüklüğü kavramlarını sıklıkla duyuyoruz. Depremin şiddeti ve depremin büyüklüğü farklı şeylerdir. İşte AFAD'ın bu soruya verdiği yanıt..

Depremin şiddeti

Herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı, yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin büyüklüğü

Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletlerinden Prof. C. Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır. Prof. Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerleştirilmiş özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir. (31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2 Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).