Annesinin ve halasının piyano ve ud çalmalarından dolayı müziğe aşinalığı, Behiye Aksoy'un şarkıcılığa heves etmesine neden olsa da, bu konuda seçim yapmasında Müzeyyen Senar ile Münir Nurettin Selçuk yönlendirici oldu. Aksoy, çocukluk yıllarında Senar ile Selçuk'un siyah-beyaz filmlerde şarkı söylemelerinden o kadar çok etkilendi ki, hedefini şarkıcılık olarak belirledi.
15'İNDE ANKARA RADYOSU'NDA
Behiye Aksoy, ortaokulu bitirdikten sonra şarkıcı olmak için verdiği kararın arkasında durarak, 200 kişinin katıldığı Ankara Radyosu sınavlarına girdi. Kazananlar arasında ilk 5'teydi. 1948'de henüz 15 yaşındayken stajer olarak girdiği ve 9 yıl boyunca şarkı söylediği Ankara Radyosu'nda, repetitör muavinliğine kadar yükselmeyi başardı. Ankara Radyosu'nda çalışmak Behiye Aksoy'a yetmedi. Birçok gazinocunun peşinde koştuğu Aksoy, Maksim Gazinosu'nu seçti. Aksoy için Maksim Gazinosu'nda sahneye çıkmak “olmak ya da olmamak” anlamını taşıdı. Çünkü Maksim Gazinosu'nda, Zeki Müren sahneye çıkmaktaydı. Birçok arkadaşının ve diğer gazinocuların “Maksim'de Zeki Müren çıkıyor. Onunla boy ölçüşemezsin. Sahne kariyerin başladığı gün biter” şeklindeki telkinlerine kulak asmayarak, Maksim'de sahneye çıkan ilk kadın şarkıcı oldu.
SESİNDE BOĞAZİÇİ YAŞANIRDI
Platin rengi saçları, şık kostümleriyle kendi tarzını oluşturarak sahneye çıktığı Maksim Gazinosu'ndaki her galasında izdiham yarattı. Öyle ki, kısa bir süre sonra Zeki Müren'e rakip bile gösterildi, “Sesinde Boğaziçi yaşanan sanatçı” olarak tanımlandı. Behiye Aksoy, sahnedeki başarısını plak satışlarına da yansıttı. Çıkardığı her plak satış rekorları kırdı. Satışları yüksek olan albümlerin yorumcularına altın plak verildiği günlerde Aksoy'a platin taç takıldı.
FIRTINALI EVLİLİKLER YAŞADI
Halil Aksoy ile yaptığı ve Ahmet Kazım adında bir oğlu olduğu ilk evliliğini fazla yürütemeyen Aksoy, bir gala sonrasında kendisini otomobiliyle evine bırakan Maksim Gazinosu'nun sahibi Fahrettin Aslan'ın evlenme teklifini kabul ederek, ikinci evliliğini gerçekleştirdi. Fahrettin Aslan ile olan evliliği de fazla uzun sürmeyen Behiye Aksoy'a âşık olan bir başka ünlü isim daha vardı. Bu isim, yapımcı Berker İnanoğlu'ydu. Aksoy, İnanoğlu'nun evlenme teklifini de kabul ederek üçüncü kez nikâh masasına oturdu. Berker İnanoğlu ile olan evliliği, Behiye Aksoy'a sinema dünyasının kapılarını açtı. 1967'de Orhan Aksoy'un yönettiği, İzzet Günay ile başrollerini paylaştığı “Kederli Günlerim”de, Behiye adlı şarkıcıyı canlandırarak oyunculuğa ilk adımını attı.
SİNEMADA İKİ BAŞROL OYNADI
Sahne çalışmalarının yoğunluğundan dolayı, Berker İnanoğlu'nun tüm ısrarlarına rağmen sinema filmlerine zaman ayıramadı. 1973'te Orhan Elmas'ın yönettiği, Murat Soydan ile birlikte kamera karşısına geçtiği "Falcı", Behiye Aksoy'un ikinci ve son başrolü oldu. 1975'te senaryosunu yazan Sefa Önal'ın hatırını kıramayarak komedi türündeki "Deli Deli Tepeli"de konuk oyuncu olarak yer aldı.
BİRİKİMLERİYLE 30 YIL GEÇİNDİ
Behiye Aksoy, gazino döneminin sona erdiği 1980'li yılların başında kendini emekliye ayırarak inzivaya çekildi. 2001'de Alzheimer hastalığına yakalanan Aksoy, çalıştığı dönemlerde biriktirdiği paralarla yaklaşık 30 yıl yaşamını ikame ettirdi. Behiye Aksoy, son yıllarda yaşadığı maddi sıkıntının üstesinden gelemeyerek huzurevinde yaşamaya başladı. Türk Sanat Müziği'nin efsane ismi Behiye Aksoy'un yaşamını bir huzurevinde sürdürmesi sevenlerini ve müzik camiasını şoke etti.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış