Fahreddin Paşa (1868-1948)Medine müdafaasıyla hafızalarımızda destanlaşan Fahreddin Paşa'nın vizöründen çıkan fotoğraflar hâlâ tarihî belge özelliğini koruyor. O müdafaa ki hayali cihana değer. Gün gelir askerleriyle birlikte çekirge kavurması yer, gün gelir susuz günlerde açtığı kuyudaki suyu zemzem niyetine içer. Ama her zaman başı diktir. Askerin maneviyatını güçlendirmek için gazete çıkarır; vatan ve sancak üstüne şiir yarışmaları tertip eder.
Kabil, 1920 ler... Bir gece vakti... Bütün şehri tehdit eden yangında göğe yükselen alevlerin ışığı iki kadim dostu buluşturur. Bir yanda Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki destansı Medine savunmasıyla adını duyuran, sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin Kabil sefiri olan Fahrettin Paşa, diğer yanda ise Harbiye Nazırı olduğu Başkortostan ın Bolşeviklerce işgal edilmesi üzerine çareyi Türkistan da arayan Zeki Velidi Bey. Göz göze geldiklerinde ellerinde kovalar yangını söndürmeye çalışmaktadırlar. İlk şaşkınlığın ardından söze Zeki Velidi Bey girer: Hayrola Paşam, burada ne işiniz var? Cevap tam da Fahrettin Paşa nın hayatını özetleyen cinstendir: Unutmayın Zeki Velidi Bey, nerede bir hadise var, orada Türk hazırdır! 1917.
Fahreddin Paşa nın görüntülediği Medine ye ulaşabilen son surre alayı. Gerçekten de Paşa hayatı boyunca nerede bir hadise varsa oradadır. Fakat en önemli farkı, fotoğraf makinesi de yanındadır. Mücadeleci kişiliği, cesareti ve kahramanlığı ile destanlar yazarken bir yanan da çoğu kendi vizöründen kaydettiği cam negatiflerle imparatorluğun son günlerinin bir panoramasını sunar. Osmanlı kalesi Tophane den çekilen fotoğrafta, Mescid-i Nebevi nin dört minaresi ve Peygamberimizin kabrini örten Kubbe-i Hadra görülüyor. Fahrettin Paşa üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan, Paşa nın birçok bilinmeyen yönüyle birlikte belgesel fotoğrafçı yönünü de ortaya çıkaran araştırmacı Ömer Faruk Şerifoğlu, O nun fotoğrafla 7 yaşında iken, doğduğu Tuna vilayetinin merkezi Ruscuk ta tanıştığını söylüyor.
Vilayette Posta ve Telgraf Müdürü olarak çalışan babası Mehmet Nahit Bey in emrindeki Fransız mühendislerden cebir, geometri ve Fransızca dersleri alırken fotoğraf makinesini gördüğünü belirtiyor. Fahrettin Paşa, sık sık dersleri kaynatarak bu garip makineyi keşfe dalıyormuş. Fakat bir fotoğraf makinesine ilk kez Harbiye öğrencisi olduğu yıllarda, 17 yaşındayken sahip olmuş. Hatta Beyoğlu ndaki Phebus Fotoğrafhanesi ne gidip Bogos Tarkulyan dan özel dersler almış. Bir daha elinden düşürmediği sihirli kutusuyla İzmit, Adapazarı, Medine, Kabil, Türkistan, Buhara, Beyrut ve Malta da, görev yaptığı, seyahat ettiği her yerde enstantaneler yakalamış. Harp Okulu ndaki arkadaşları arasında fotoğrafı popüler yapmakla kalmamış, imparatorluğun son dönemlerinin en sancılı bölgelerini makinesiyle kayıt altına almış. Ailesi nin IRCICA ya bağışladığı 300 kadar cam negatif ve özel koleksiyonlardaki siyah beyaz baskılar Fahrettin Paşa nın günümüze bıraktığı en değerli miras. Medine den Kuba Mescidi ne doğru yeni açılan yola ray döşeniyor.
Paşa, 1910 yılındaki Türk-İtalyan harbi gibi çatışmalarda bulunduysa da, adını duyurması Balkan Harbi sonrasında oluyor. Çünkü 1913 Temmuz unun 22 sinde Enver Paşa öncülüğünde Edirne ye giren ilk askeri birliğe komutanlık ediyor. Sonrasında Musul ve Halep görevleri geliyor. Arabistan yarımadasındaki hareketlenmeler üzerine yeni görev yeri Hicaz dır. Mekke Emiri Şerif Hüseyin in oğullarından Ali ve Faysal ın Osmanlı karakollarını taciz etmesi üzerine Medine de idareye el koyar. 2,5 yıl sürecek zorlu Medine Müdafaası başlamıştır artık: Yokluk dolu günlerin de başlangıcıdır bu. Gün gelir askerleriyle birlikte çekirge kavurması yer, gün gelir susuz günlerin ardından açtığı bir kuyudan bulduğu suyu zemzem niyetine içer. Ama asla ezilmez ve her zaman başı diktir.
Askerin maneviyatını güçlendirmek için gazete çıkarır, vatan, sancak üstüne şiir yarışmaları tertib eder. Medine de düşen pilot Fazıl Bey in Hilal-i Ahmer uçağı ve yardıma koşanlar. Niyetlerinden şüphelendiği İngilizler zarar vermesin diye Mescid-i Nebevi deki Mukaddes Emanetler i Harem-i Şerif Şeyhi Ziver Bey ve 500 korkusuz askeri eşliğinde payitahta, İstanbul a gönderir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan ve bizim de yenik sayıldığımız Mondros mütarekesinin ardından şehri teslim edin diyen İngiliz elçilerini ve Arap emirlerini dinlemez. İstanbul dan gönderilen şehri teslim etmesi yönündeki padişah fermanını ise Bir Osmanlı padişahı kendi rızasıyla Mekke ve Medine yi teslim edin diye ferman imzalamaz. diyerek tanımaz. Savaş bittiği halde iki aydan fazla direnir.
29 Ocak 1919 da tutuklanıncaya kadar her anı kahramanlıklarla dolu Medine günlerinden bugünlere hediye, kurtarılmasında öncülük ettiği Mukaddes Emanetler ve tarihî eserlerden güncel hayata, sokaktan bir tayyarenin düşmesine, bayramlaşmalardan uçsuz bucaksız hurma bahçelerine kadar onlarca fotoğraf karesi kalır. Bir de Türk askerini en iyi anlatan Mehmetçik kelimesi.. Çünkü Harbiye Nezareti ne gönderdiği mektuplarda askerlerinden söz ederken Mehmetçiklerim diye yazar.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış