Süper Baba yayınlanırken çok küçüktüm. Ama öylesine fenomen bir diziydi ki, bana da ulaştı. Sümer Tilmaç’ı sonra pek çok rolde izledim. Oynadığı her karakterin hakkını veriyordu. Yeşilçam’ın günümüze uzanan başarılı oyuncularından biriydi.
Oyunculuğa çocuk yaşlarda gönül vermiş ve sonra hiç vazgeçmemişti. Kızının da ardından dediği gibi '… İstediği gibi yaşadı, istediği gibi öldü; ayakta öldü.’ Son ana kadar sahneden, oyunculuktan hiç vazgeçmedi…
Ve bugün Sümer Tilmaç’ın aramızdan ayrılışının 5. yılı. Ve bugün hala çok seviliyor. İşte bu yönü ile belki de sonsuzluğu keşfetti…
Çocukluğu ve oyunculuğa ilk adımlar
Sümer, 15 Temmuz 1948’de, Malatya’da, ikisi de memur olan Rehber ve Hasan Tilmaç çiftinin çocukları olarak dünyaya geldi. Annesi Türkmenistan göçmeni, babası ise Giritli idi. Çocukluğu, ilk gençliği memur bir ailede, memur hayatı içinde geçti. Bu süreçte tiyatroya merak sarmıştı. Çünkü ailesi de bu konuda meraklıydı. Yıllar sonra bir röportajında bu dönem ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı:
"Her yerde mutlaka bir oyun oynuyorlardı. Annem bana hamileyken ben sahneye çıkmışım. O yüzden sahne hayatım biraz daha fazla."
Evet, sahne hayatı bu hesapla biraz daha fazlaydı. Tiyatroya, 1960’ların başında Antalya’da Halk Evlerinde başladı. Gören gözleri ve hisseden kalbi ile sahneye çıktığında, yani Arena Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuğa ilk adım attığında 16 yaşındaydı.
Bundan sonra da yaşamı hep bu yönde şekillendi. Tiyatroya olan tutkusu yemek kadar, su kadar elzemdi. Öyle ki bu tutku, ilerleyen süreçte de, çevresince Sümer’in karakteri olarak benimsendi. Oyunculuk bir meslekten çok fazlasıydı…
Sümer, İstanbul Belediye Konservatuvarından 1968’de mezun oldu. Artık okullu bir oyuncuydu ve işin mutfağına emin adımlarla giriş yaptı…
Özel isimler, özel oyunlar
Sümer, Münir Özkul ve Gazanfer Özcan gibi değerli sanatçıların öğrencisi olarak yetişti tiyatroda. Onlardan çok şey öğrendi. Oyuncu olmasının yanında bir insan olarak da karakterinin şekillenmesindeki etkilerini yaşayarak, hissederek ilerleyecekti…
Kariyeri boyunca 60’ı aşkın oyunda yer aldı. Sevilen oyunlarda, sevilen karakterlere hayat verdi. Özellikle iki oyun vardı ki, hafızalardan hiç silinmedi, her dönem pek çok tiyatro tarafından tekrar tekrar sahnelendi: ‘Kanlı Nigar’ ve ‘Yedi Kocalı Hürmüz.’
İki oyunu da Sadık Şendil yazdı. Kanlı Nigar’ı aslında ilk olarak Hayali Küçük Ali, bir Karagöz-Hacivat oyunu olarak kaleme almıştı. 2 saat 20 dakika süren iki perdelik Kanlı Nigar’da Sümer Tilmaç, başrolü Münir Özkul ve Altan Karındaş ile paylaştı. Ve yine Yedi Kocalı Hürmüz’de de sahnedeydi…
Sümer, Münir Özkul, Altan Karındaş, Sadık Şendil ile tanışmasını hayatının dönüm noktası olarak değerlendiriyordu. Zaten Kanlı Nigar da sonrasında gelmişti.
Kanlı Nigar, 1981’de, Memduh Ün’ün yönetmenliği ile sinemaya uyarlandı. Sümer Tilmaç bu kez başrolü Fatma Girik ve Kemal Sunal ile paylaştı. İstinyeli Deli Eşref karakteri ile kamera karşısındaydı…
(Kanlı Nigar)
Beyazperdede Sümer Tilmaç
Sümer, tiyatro çalışmalarının yanı sıra 210’dan fazla sinema filminde de rol aldı. İlk kez 1971’de, senaryosunu Sadık Şendil’in yazdığı, yönetmen koltuğunda Sırrı Gültekin’in oturduğu ‘Kadifeden Kesesi’ adlı komedi filminde oynadı. Başrollerde Türkan Şoray ve Kadir İnanır vardı. Film, Haziran 1973’te vizyondaydı.
1 Mart 1972’de, Nejat Saydam’ın üstlendiği dram türündeki ‘İki Ruhlu Kadın’ filminde rol aldı. Başrollerini Fatma Girik ve Salih Güney’in paylaştığı filmde Sümer, ‘Turgut’ karakterindeydi…
Ve sonra peşi sıra pek çok film geldi: Gülşah Küçük Anne (1976), Meraklı Köfteci (1976), Vatandaş Rıza (1979), Ben de Özledim (1981), Ah Güzel İstanbul (1981), Gırgıriye (1981), Gırgıriyede Cümbüş Var (1983), Kılıbık (1983), Çalıkuşu (1986), Kahpe Bizans (1999), Hemşo (2000), Hababam Sınıfı Merhaba (2003), Hababam Sınıfı Askerde (2004), Gönül Yarası (2004), Maskeli Beşler İntikam Peşinde (2005), Hababam Sınıfı Üç Buçuk (2005), Osmanlı Cumhuriyeti (2008), Çakallarla Dans (2011), Olur İnşallah (2015) bunlardan sadece bazılarıydı…
2002’de ‘Son’ adlı film, 7. Sadri Alışık Ödülleri’nde ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü getirdi. 2005’te, kendi yazdığı ve senaryosuna da katkıda bulunduğu ‘Ispanaktan Nağmeler’de başrol olmanın yanı sıra yönetmen koltuğunda da oturuyordu.
Türk sinemasında can verdiği karakterlerle oyunculuğunu kanıtladı ve Yeşilçam’ın iyi kalpli kötü adamı olarak gönülleri kazandı. O, ‘Yeşilçam Oyuncuları’ diye anılan bir gruptan gelmiş, tiyatro ve sinema alanında iyi işler yaparak mesleğine tutunmuş oyunculardan biriydi…
(Şevket Altuğ ve bir minik hayranı ile)
Televizyon ile ilk tanışma
Sümer, bir açıklamasında şöyle demişti:
''Oyunculuk konusunda en fazla etkilendiğim kişi Münir Özkul oldu." Başarılı tiyatro oyunları hayatında çok özel bir yerdeydi ve televizyonun insanların evlerine, dünyalarına girmesi üzerine o da bu büyülü dünyanın bir parçası oldu; yadsınamayacak kadar önemli bir parçası…
Yıllar sonra televizyonun çıktığı ilk yılları ve kendisinin televizyonla ilk karşılaşmasını şöyle anlatmıştı:
"1960'lı yıllarda Çalışma Bakanlığı bizi Almanya'ya göndermişti. Biz, o zamanlar televizyonu filmlerde görüyorduk. Otel lobisinde rengarenk bir televizyon, akvaryum gibi. Dokuz kişi karşısına oturduk. İlk defa televizyonla karşılaşıyoruz. Fakat bizim anlayamadığımız tuhaflıklar vardı. Meğerse bir Alman, arkamızdan elinde kumandayla kanal değiştiriyormuş. Bu durumda Kızılderili kabilesi gibi televizyonun içine düştük. Daha sonra bu işi yapmaya başladık."
Süper Baba
1993-1997 yılları arasında yayınlanan, televizyonun en sevilen işlerinden biri ‘Süper Baba’da yer aldı ve çok sevildi. Başrolleri Şevket Altuğ, Jülide Kural, Şevval Sam ve Bennu Yıldırımlar ile paylaşan Sümer Tilmaç, ‘Nihat’ karakterine hayat verdi. Ve buraya gelişin de özel bir hikâyesi vardı…
Süper Baba’dan bir yıl evvelinde ikisi de bir film çekiyordu. O zaman Altuğ, Sümer’e, bu diziden bahsetmişti. Ancak henüz Sümer’in oyunculuğu hakkında derin fikirleri yoktu. Ardından ‘Perihan Abla’ dizisinde karşılıklı iki bölüm oynadılar. İşte bundan sonra Altuğ’un, Sümer Tilmaç hakkındaki fikirleri kafasında başka, özel bir yere taşınmıştı. Halbuki Perihan Abla’da birlikte oynayacaklarını öğrendiğinde Altuğ, ‘Başka birisi oynasa ya!’ demişti. Karşılıklı oynadıktan sonra ise ‘Sümer, kusura bakma ben senden böyle bir performans beklemiyordum.’ diyerek beğenisini açıkladı. Ve ‘Süper Baba’ çekileceği zaman, bir başka ismi düşünmedi bile. Nihat, Sümer Tilmaç oldu.
Dizi şimdilerde bir fenomen olarak anılsa da, aslında 13. Bölümde yayından kaldırılma riski ile burun buruna gelmişti. Ancak hepimizin sonrasında hissettiği o büyü, şansı oldu. Tesadüfen diziyi, televizyonun o dönemki sahibi Dinç Bilgin’in eşi de seyrediyordu ve çok seviyordu. Böyle bir dizinin kalkmasının çok yanlış olacağını dile getirmesi üzerine dizi devam etti. Bu an, dizinin ve oyuncuların hayatında bir dönüm noktasıydı. Süper Baba, Türkiye’de en çok reyting alan dizilerden biri oldu.
Süper Baba, Sümer Tilmaç’ın hayatında hep özel bir yere sahip oldu. Bir yandan da bol bol filmler çekmiş bir sinema oyuncusuydu. Vurdulu kırdılı pek çok kavga sahnesi çekmişti. Bu tecrübesi ile Süper Baba’da Nihat (Sümer Tilmaç) ve Fiko (Şevket Altuğ) arasında çekilen bir kavga sahnesinin süpervizörlüğünü üstlendi.
Sümer Tilmaç’a göre bu dizinin başarısı, gerçeklik hissini hiç kaybetmemesindeydi. Öyle ki senaryo metnini bir kez okuduktan sonra özümsüyor, sihri kaçmasın diye bir kez daha okumuyordu. Ve dizi, güzellikleri çağrıştırıyor, insanlara bir mahalleden uzanarak unuttukları duyguları hatırlatıyordu. En çok özlemi…
Geri dönüp baktığında en üzüldüğü şey, dizi döneminde hepsi çok sıkı arkadaş olan ekibin daha sonra görüşmemiş ya da görüşememiş olmasıydı. Aslında bunu bütün diziler için düşünüyordu. Bu işin kaçınılmaz kaderi buydu belki de.
Dizide ‘Nihat’ın Kahvesi’ olarak bilinen Çengelköy’deki o mekân, daha sonra insanların dolup taştığı bir yere de dönüştü…
Oyunculuk değerlendirmesi ve keşkeler
Sümer Tilmaç, bir işte oyuncuya düşen en önemli görevin kendini yansıtabilmesi olduğunu düşünüyordu. 2014’te verdiği bir röportajda ‘Nihat karakteri ile ne kadar benziyordunuz?’ sorusunu, ‘Ben Nihat’tım zaten. Sadece gerçekte kahveci değilim. O Sümer Tilmaç’tı.’ diye yanıtlamıştı. Kendi adına bu karakterde doğallığı yakaladığını söylüyordu. İnsanların sevmesinin sebebi de buydu.
Ayrıca Süper Baba, Sümer Tilmaç’ın hayatına çok önemli bir alan kazandırmıştı. Televizyonda bir yer edinmişti. Ama o, hiçbir zaman profesyonel olamadığını düşünüyordu. Dizi, onun hayatına önemli bir alan kazandırmıştı ve bundan böyle oynayacağı rollere dikkat etmesi gerekiyordu, ‘Ama ben dikkat etmedim.’ diye kabulleniyordu. Ve ekliyordu:
“Oyunculuk kariyerimi dostluklar ve arkadaşlıklar üzerine kurdum. Kim çağırdıysa gittik oynadık. Aslında yapmamamız gerekiyormuş ama. Öyle olması gerekiyormuş. Ben öyle davranamadım açıkçası…”
Bu konu üzerine örnekleyerek bir keşkesini de şöyle açıklıyordu:
“Mesela Süper Baba’nın arkasından hemen ‘Baba Evi’ başlayacaktı. Oradaki çok önemli Halil’in (Ergün) oynadığı rolü bana telif etmişlerdi. Şevket Abi (Altuğ), ‘Süper Baba’ya benzeyen bir dizi çekecekler. Sümer kabul etme.’ dedi. Ben de kabul etmemiştim o diziyi. Keşke kabul etseymişim, yanlış yapmışım yani. O, benim için ikinci bir kariyer tazelemiş olacaktı. Onun arkasından gittim tuhaf tuhaf dizilerde oynadım. Süper Baba’dan sonra oynanması gereken dizilerde oynamışım. O tabii benim aleyhime oldu.”
Sümer Tilmaç, hayat hikâyesini eğlenceli bir dille kaleme aldı ve sahnedeki 50. Yılını ‘Sümerce’ adını verdiği bu komedi ile kutladı. Oyunculuğun bir emek işi olduğunu her fırsatta dile getiren Tilmaç, katıldığı bir televizyon programında durumu şöyle açıklıyordu:
"Benim de hoşuma giden, unutamadığım filmler hangileri diye bana sorduklarında, 'Para alamadığım filmler.' diyorum. Bizim kaderimizde böyle bir şey var. Biz bu işten para kazanmaya değil, bu işi yapmaya gelenlerdeniz. Bunu da yüreklilikle söylüyorum. Tabii ki hayatımızı idame ettirmek anlamında para kazandığımız işler de oluyor."
Bu, aslında bir bakıma oyunculukta televizyona geçişin de değerlendirmesiydi…
(Kızı Hande ile)
Evlilikleri
Sümer Tilmaç, 1968’de Nazan Karaca ile evlendi. 1989’da biten bu evlilik, onlara Kerem ve Hande adını verdikleri iki evlat getirdi.
1989’da, 18 yıllık evliliğinin ardından Hatice Melek Konuk ile evlendi. Bu evlilik ise, 18 yılın ardından 2007’de bitti.
Sümer Tilmaç öldü
Sümer Tilmaç, 12 Haziran 2015’te katıldığı Sedat Peker’in düğününe katılmıştı ve tören sırasında kalp krizi geçirdi. Ocak 2015’te Antalya’da kalp ve akciğer yetmezliği nedeniyle hastaneye kaldırılıp tedavi gören Tilmaç, maalesef bu kez hayata tutunamamıştı. Hastane sürecinden sonra şu açıklamayı yapmıştı: ‘Bir şeyler bozulunca kolay kolay düzelmiyor.’ demişti.
Etiler’de bir hastaneye kaldırılan oyuncu için doktorlar şu açıklamayı yaptı:
''Tilmaç'ın kalbi yeterli miktarda kan pompalamıyordu. Oyuncu, yapılan 1 saat 40 dakikalık ileri yaşam desteğine rağmen 21.40 itibarıyla hayatını kaybetti."
Sümer Tilmaç, 12 Haziran 2015’te, saat 21.40’ta hayata veda etti. Cenazesi 14 Haziran’da, Üsküdar’daki Şakirin Camide öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi…
Ölüm haberinin ardından çocukları da şok yaşıyordu. Kızı Hande bu ani ölüm karşısında bir gazeteye verdiği açıklamada babası için şunları söyledi:
''Şoktayım, bana hâlâ seyahate çıktı gibi geliyor. Çok üzgünüm zamansız bir ölüm oldu. İstediği gibi yaşadı istediği gibi öldü, ayakta öldü.”
Yeşilçam’ın iyi kalpli kötü adamı olarak tanınan, oyunculuğu kalbiyle yaşayarak icra eden bir Sümer Tilmaç geçti bu dünyadan…
İyi ki…
Not:
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Instagram: biyografivekitap
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış