Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi'ne katıldı.
Erdoğan, zirvede yaptığı konuşmada, İsrail ordusunun Gazze'ye saldırılarına tepki gösterdi.
Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir barbarlıkla karşı karşıya olduklarını söyleyen Erdoğan, "7 Ekim'den bu yana Gazze ve Ramallah'ta yaşananları tarif etmeye artık kelimeler kifayetsiz kalıyor." dedi.
"Zulüm karşısında susanlar akan kana ortaktır"
Yaşananlar karşısında Batı'nın sessizliğe büründüğünü söyleyen Erdoğan, konuşmasında şöyle dedi:
Gazze'de 12 bine yakın insan ölmüş, Gazze'nin neredeyse tamamı yıkılmış, ama bu ülkeler İsrail'e ateşkes çağrısı dahi yapmıyor, yapamıyor.
Yaklaşık 20 bin kişinin öldüğü Charlie Hebdo olayında dünyanın devlet ve hükümet başkanları Paris'te yürüyüş yaparken, 12 bini aşkın şu anda Gazze'de insanlar ölüyor. Ama onların hiçbirinin kılı kıpırdamıyor.
Bu sadece acizlik değil, aynı zamanda korkaklıktır, vicdansızlıktır. Zulüm karşısında susanlar da en az zalimler kadar akan kana ortaktır.
"İsrail ve destekçileri yalnız"
"Amerika ve Batılı ülkeler, güya savunuculuğunu yaptıkları değerleri, İsrail yönetiminin ihtiraslarına kurban etmişlerdir." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BM Genel Kurulu'nda 121 evet oyuyla kabul edilen karar ise İsrail ve destekçilerinin ne kadar yalnız olduklarını göstermiştir." ifadesini kullandı.
"Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir"
Erdoğan, zirvenin katılımcılarına seslendiği konuşmasında şunları ifade etti:
İlk kıblemiz olan, Mescid-i Aksa'nın da yer aldığı Harem-i Şerif'in kutsiyeti ve tarihi statükosunun ihlali karşısında da müteyakkız olmalıyız. İsrail'in yaşananların fırsat bilerek Harem-i Şerif'e yönelik emrivakiler yapması kuvvetle muhtemeldir.
Türkiye dahil, bölgedeki birçok ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden 'vadedilmiş topraklar' hezeyanlarının dillendirilmesi bunun en açık ispatıdır. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir.
Barış şehri olarak Kudüs'ün ve tüm Filistin topraklarının eski günlerine kavuşması hepimizin dileğidir. Filistinli kardeşlerimizin de aralarındaki ayrılıkları geride bırakıp, birlik ve beraberlik içinde haklarını savunmalarını temenni ediyoruz.
"Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir barbarlıkla karşı karşıyayız"
Hastanelerin, ibadethanelerin, okulların, mülteci kamplarının, ambulansların bombalandığı, 'güvenli' denilen bölgelere göç eden sivillerin katledildiği, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir barbarlıkla karşı karşıyayız.
Hastane koridorlarında masum bedenleri sıra sıra dizilen çocuklar, sevip koklamaya kıyamadıkları evlatlarına sarılarak can veren analar, enkaz yığınına dönmüş binalarda elleriyle aile fertlerini arayan babalar, doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarda yitip giden hayatlar tam 36 gündür süregiden vahşetin birer şahididir.
"Batı'nın sessizliğe bürünmesi utanç verici"
İsrail yönetimi birçoğumuzun doğru bulmadığı 7 Ekim hadisesini intikamını Gazzeli bebeklerden, Filistinli masum çocuklar ve kadınlardan çıkarıyor. Vatanlarını savunan Hamaslı direnişçiler ile işgalcileri aynı kefeye koymamız mümkün değildir.
İsrail güçlerinin veya işgalci yerleşimcilerin saldırılarından Batı Şeria'daki kardeşlerimiz de olumsuz etkileniyor. BM'ye göre Gazze ve Ramallah'ta katledilen 12 bine yakın Filistinlinin yüzde 73'ü kadın ve çocuklar.
Bu cinnet halinin savunulabilir veya maruz gösterilebilir hiçbir tarafı yoktur. İnsan hak ve hürriyetlerini dilinden düşürmeyen Batılı ülkelerin, Filistin'de süregiden katliamlar karşısında sessizliğe bürünmeleri utanç vericidir.
"Bu çığlığa kulak vermelerini bekliyoruz"
Dünyanın dört bir köşesinde İsrail'in katliamlarına karşı yükselen sesleri, insanlık açısından ümitvar buluyoruz. İsrail destekçisi yönetimlerin, bu çığlığa kulak vermesini bekliyoruz.
İslam dünyası, bu sefer diğer krizlerden farklı olarak daha birlik ve beraberlik içinde bir duruş sergilemiştir. Bizim gibi, çatışmaların durması ve insani yardımların bölgeye ulaştırılması için gayret gösteren diğer ülkeleri de burada özellikle tebrik ediyorum.
Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde Gazze'ye ulaştırılmak üzere 10 uçak dolusu insani yardım malzemesini El Ariş Havalimanı'na sevk ettik.
Dün toplam 666 ton insani yardım malzemesi taşıyan sivil gemimiz yola çıktı. İnşallah bugün El Ariş'e varmış olacak. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere, yaralıların tedavileriyle ilgili çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.
"4 saat ara verme kararı alaycı ve zalimce"
15 Kasım tarihinde eşimin himayesinde, devlet ve hükümet başkanlarının eşlerinin katılımıyla İstanbul'da düzenlenecek toplantıya dair hazırlıklarımız devam ediyor.
Gelinen aşamada birinci önceliğimiz, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların kesintisiz bir şekilde ulaştırılmasıdır. Acil olan, birkaç saatlik fasıla değil, kalıcı ateşkestir.
BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail saldırılarına 4 saat ara verme kararının alaycı ve zalimce olduğunu ifade ediyor. Söz konusu karara aynı şekilde yaklaşıyoruz. Ayrıca insani yardımlar kesintisiz ve sürekli olarak gerçekleştirilmeli.
"Sorumlular hakkında gerekli işlemler başlatılmalı"
Hastaneler başta olmak üzere, acil ihtiyaç içindeki yerlere akaryakıt ulaştırılması, hayati önemdedir. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü, yardım tırlarının ulaştırılmadığı Gazze'nin kuzeyini 'cehennem'e benzetiyor.
Tüm teşkilat üyesi ülkeler, Mısırlı kardeşlerimize gereken desteği vererek, Refah Sınır Kapısı'nın sürekli açık tutulmasını sağlamalıdır. İsrail'in işlediği savaş ve insanlık suçlarının hesabını hukuk önünde sorulması için de gayret göstermeliyiz.
BM İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından bunlar incelenmeli, sorumlular hakkında gerekli işlemler başlatılmalıdır.
Nükleer bomba çağrısı: Ortaya çıkarılmalı
Aynı şekilde İsrailli bakanlar tarafından varlığı ikrar edilen nükleer silahlar meselesi araştırılmalı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetiminden kaçırılan nükleer bombalar varsa, bunlar mutlaka ortaya çıkarılmalı.
Tüm insanlığın bekasını tehdit etme potansiyeline sahip böyle bir konunun geçiştirilmesine izin verilmemeli. Bir diğer kritik mesele tazminat konusudur.
İsrail'i her seferinde daha pervasızlaştıran faktör, katlettiği, topraklarını işgal ettiği, yaktığı, yıktığı, zulmettiği insanlara verdiği zararı tazmin etmemesidir. Batı'nın şımarık çocuğu gibi davranan İsrail yönetimi, yol açtığı tahribatı tazmin etmek mecburiyetindedir.
Bu gerçekleşene kadar İslam dünyası olarak Filistinli kardeşlerimizi elbette sahipsiz ve çaresiz bırakamayız. Gazze'nin yeniden ayağa kaldırılması için İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bir fon kurulması gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye olarak Gazze'nin inşa ve ihyasına her türlü desteği vermekten imtina etmeyeceğimizin bilinmesini isterim. Bu krizi Filistin meselesine kalıcı çözümün vasatı haline getirmemiz önemli.
Filistin devleti vurgusu
Filistin meselesi görmezden gelindikçe, bölgede normalleşme çabaları akim kalmaya mahkumdur. Soruna kalıcı çözümün yolu, temel sebepleri ortadan kaldırmaktan geçiyor.
Bu da ancak 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz, Filistin devletinin kurulmasıyla mümkündür. Gündeme getirdiğimiz uluslararası barış konferansının bunun için en uygun zemini sağlayacağı kanaatindeyiz.
Filistinli kardeşlerimizin güvenliğini garanti altına alacak yeni mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu da görülüyor. Bu kapsamda tesis edilecek barışın korunması için garantörlük dahil, gerekli gayreti göstermeye hazırız.
Kalıcı barış, sadece Filistinliler için değil, İsrail halkı dahil olmak üzere tüm bölgenin huzur ve esenliğini temin edecektir.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış