Fikirci Bey Yazdı: CHP’NİN HDP TAKİYESİ
Haber Merkezi

Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklaması ile başlayıp istifası ile devam eden gündem hızını kaybetmiyor.

Kılıçdaroğlu HDP ile görüşüyor ve HDP cumhurbaşkanı adayı göstermeme kararı alıyor.

Sebep?

Eee, Kılıçdaroğlu var ya işte…

Buna karşılık Ağıralioğlu’nun ağır eleştirilerini özetlersek “HDP’nin bulunduğu yerde biz bulunmayız, çünkü oraya PKK’nin gölgesi düşmüştür” diyor.

Gölgesi mi? Bence kendisi düşmüştür.

Nitekim, değil HDP’nin, PKK’nın bile emir aldığı KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, “Seçimlerin halkımız, Türkiye halkları açısından önemini dikkate alarak bu seçimlerin tarihi bir seçim olduğu gerçeğini dikkate alarak, bu eylemsizlik kararını seçim süresince de sürdürme ve seçimden sonra yeni bir durum değerlendirmesi yapma kararına ulaştık” dedi.

Bese Hozat’ı çözüm sürecinin ortasında “Devrimci halk savaşını başlatıyoruz” diyerek ortalığı tekrar kana bulamasından, Kürt insanımızın çözüm umudunu yok etmesinden hatırlarsınız ya da ben hatırlatmış olayım.

“Eylemsizlik kararı” almışlarmış. Eylem yapacak eleman kalmış gibi ellerinde…

Değil Türkiye’de, Suriye’de bile bir dron vızlaması duyunca altına kaçıranlar eylemsizlik kararı almışlar…

Çözüm sürecinde masaya tekme atanlar neden şimdi bir seçim sürecinden medet umuyorlar dersiniz?

Onu da HDP’nin 11 maddelik tutum belgesindeki başlıklar da arayalım. Başlıklar çok güzel de, bir de bunu söyleyenler dağda elinde silahla dolaşan teröristler olmasa…

1) Güçlü demokrasi: Keleşlerin manevi gölgesinde seçim

2) Tarafsız ve bağımsız yargı: Dağda mahkeme

3) Kayyım rejimi değil halk iradesi: Diyarbakır’a altyapı çalışmaları olarak hendekler

4) Kürt sorununda demokratik çözüm: Oslo’da masaya tekme

5) Barışçı dış politika: Suriye’de PYD’me saldırmayın

6) Kadına özgürlük ve eşitlik: 12 yaşında kız çocuklarını sırf adı çıktı diye kardeşine infaz ettirme

7) Ekonomide adalet: Bak onu herkes arıyor

8) Kamu yönetiminde liyakat: Dağa elemanlarınızı sınavla alın o zaman

9) Doğaya saygı: Kandil’de olur olmaz yere hacet gidermeme, yerlere izmarit atmama

10) Gençler için özgür yaşam: E, Diyarbakır analarına geri gönderin çocukları o zaman

11) Demokratik anayasa: İlk 4 madde kalksa yeter mi?

Demokrasi, özgürlük, liyakat, tarafsızlık gibi kimsenin hayır diyemeyeceği retorik maddeleri bir yana bırakırsak HDP, “Suriye’de kurduğumuz ve Irak ile birleştirmeye çalıştığımız taşeron ”devletimize” müdahale etmeyin, buradaki yerel yönetimleri de bize bırakın da oraları da Suriye’ye çevirelim” diyor.

İşin ilginç yanı 6 küsurlu masanın mutabakatında da bu taleplerin karşılanacağı belirtiliyor.

Öte yandan herkes aynı şeyleri soruyor:

Kılıçdaroğlu ne sözü verdi de HDP aday çıkarmayacak?

Hangi bakanlıkları istiyor?

Belediyelerde hangi kadroları istiyor?

Bunlar boş sorular. Ortada gizli saklı bir hesap yok, kapılar arkasında gizli anlaşmalar yok.

En azından HDP için yok.

CHP kendi seçmenine karşı takiye yapabilir ama HDP’nin gizlisi saklısı yok.

HDP bakanlık falan istemiyor. Söylüyorlar da, "Bize bakanlık verseler de almayız zaten" diyorlar. HDP (ve selefleri) bakanlık isteseydi, çözüm sürecini sabote etmez, şimdi “demokratik anayasa” diye palavra atacaklarına, Kürt insanımızın o zamanki kazanımlarını anayasaya geçirtir, gerçek bir Türkiye partisi olur, kabinede yer alır, birçok bakanlığı hatta Cumhurbaşkanı yardımcılığını bile demokratik yollarla kazanabilirlerdi. Bu hak hiçbir zaman hiçbir Kürt vatandaşımızın elinden alınmadı ki?

Ama HDP, Türkiye partisi olmak, Türk parlamentosunda yer almak istemiyor ki, o zaten KCK dediği yapılanmada kendi sözde parlamentosuna sahip. O Türkiye’den böleceği topraklarda kendi hükümetini kurmak istiyor.

Belediyede kadrolaşmadan beklediği de CHP avantacıları gibi bir yerlerden maaş alıp yan gelip yatmak değil, belediye olanaklarını Kandil hizmetinde kullanmak.

Özetle CHP burnunun ucunu anca görüp, iktidarı her şeye rağmen elde etmek isterken, HDP’in öyle gündelik hedefleri yok.

Yani takiye yapan HDP değil, CHP…

Bu arada şirketimde, gittiğim mekanlarda sağda solda her gördüğüm insana şunu sorup cevabını almaya gayret ediyorum: “Hakikaten terör örgütü PKK ile aynı zeminde ortak hareket edecek olmanız sizi rahatsız etmiyor mu? Terör örgütü elebaşlarının çıkıp iktidarı devireceklerini, bu seçimde bunu sağlamak lazım geldiğini söylemeleri kafanızda ‘bu da neyin nesi?’ gibi bir duruma sebep olmuyor mu? Teröristlerle vatanperver ülkücü olarak kendini tanımlayanları bu masaya hangi güç oturtuyor? Söyleyin ne düşünüyorsunuz?”

Aldığım cevap genel olarak rahatsızlık belirtileri içerse de kimilerinden “Olay iktidarı değiştirmekse her yol mubah” kabilinden cevaplar da duyuyorum. Buradaki sihirli kelime sanırım “değişim”. Eğer bu durum idrak edilemezse memleketin başına büyük dertler açılacak. Bu “değişim histerisi”, ne yapılıp edilip gençlere anlatılması gereken bir durum. Belli ki genç kuşak (18-35 yaş) çok ama çok çabuk karar değiştirmekteler. Baksanıza Muharrem İnce bir anda seçimin küçümsenemeyecek isimlerinden biri olarak ciddi bir oy alacak gibi duruyor. Hatırlarsanız çok kısa bir zaman öncesinde aynı parlamayı Ümit Özdağ da yaşamıştı. Yani demem o ki bu gençlerin gönlünü kazanmak hiç de zor değil. Hele de gönüller yapma konusunda kesinlikle rakipsiz gördüğüm Cumhurbaşkanı Erdoğan için son derece kolay. Yeter ki bu genç kuşağın çığlığına kulak kabartılsın. Buyurgan, sert, soğuk bir duruştan ziyade sevecen, ricacı, daha yumuşak tondaki yaklaşımları seviyor bu çocuklar. Onlara bunu sağlamak çok da zor değil kanaatimce.

Öte yandan değişim sevdalısı gençlere bir şeyi hatırlatmakta yarar var.

6 küsurlu masanın:

İkisi AK Partinin arka kapısından mezun, biri MHP’nin

Bir diğeri milli görüşün eskisi,

Bir diğeri de Stockholm sendromlu. Adını kullandığı partinin kurucusunu asanlarla aynı masada…

Değişim “yeni” ile olur.

Genç arkadaşım, bunların nesi yeni?

Değişim mi?

Siz hiç AK Parti'nin kabinesine ve parlamento grubuna baktınız mı?

Orada öngörülen değişikliklerden haberiniz var mı?

AK Parti hiç değişmeden mi bu güne kadar ayakta kalabildi sanıyorsunuz.

Safralarından bile birkaç parti kuruldu yahu…

*******

Ha, muhalefette bu “at pazarlığı” sürerken Türkiye’de neler oluyor?

Deprem sonrası toparlanma çerçevesinde 46.300 konutun inşasına başlandı.

17.900 temel atıldı.

3 ay içerisinde 319.000,

1 yıla kalmadan da 650.000 konut tamamlanacak.

İnandırıcı mı?

Söz verip de yetiştiremedikleri oldu mu?

Seçim bir matematik problemi değildir, bunu 20 yıldır anlamadılar…

@kalemciler