Anayasalar bir ülkenin siyasi termometresidir. O ülkede belirli bir dönemdeki güçler dengesini yansıtırlar. Ve tabii bu denge değiştiğinde de anayasalarda değişiklikler yapılır. Yeni denge, yeni anayasaya yansır. Nitekim bizde 80 yıllık vesayet geriletilince ve vesayet kurumları asli görevlerine döndürülünce bizzat sistem değiştirildi. Yeni sistemde yürütme güçlendirildi ve siyaset dışı odakların müdahalesine kapatıldı. Üstelik kabine Meclis dışından seçildiği için gerçek bir yasama ve yürütme ayrılığı sağlandı. İstikrarsız, bir gensoru ile devrilen, ömrü iki yılı bulmayan hükümetler yerine, beş yıl anlamsız müdahalelere kapalı bir yürütme oluşturuldu. Seçilirse bu nimetten elbette CHP ve diğer partiler de faydalanacak. Projelerini (varsa) gerçekleştirmek için bol bol vakit bulacak. Projesi olmayan da dört yılın sonunda bir daha iktidar yüzü göremeyecek. (Zaten Kılıçdaroğlu da kapalı kapılar ardında yaptığı çeşitli münhasır toplantılarda bu sistemin değiştirilebilmesi için en az 10 yıla ihtiyaç olduğunu söylüyormuş bir Dersimli dostumun aktardığı kadarıyla. Yani yoluna çıkmış herkes..)
Ancak bu yeni denge Anayasamıza tam olarak yansımadı, kısmen yansıdı ve başka düzenlemeler gerektiğini iktidar da ortağı da biliyor. Nitekim MHP, 2021 Mayıs'ında bir anayasa taslağını tartışmaya açtı.
Şimdi muhalefet de anayasada önemli değişiklikler öneriyor. Bir kere değişiklik önerisinin kendisi bile 84 maddeden oluşuyor. Keza MHP’nin taslağı da 100 madde. Oysa mesela 235 yıllık ABD anayasası, bir önsöz ve 7 maddeden oluşur. 235 yılda da 27 yasa değişikliği görmüştür. İngiltere’de anayasa da yoktur. Bu, her şeyden önce bizim anayasacılıkta çok da başarılı olmadığımızı gösterir.
Anayasa bir ülkedeki siyasi güçler dengesini yansıtır demiştik. 84 maddelik teklif ise ülkedeki güçler dengesini yansıtmadığı gibi, teklifte bir önceki dengeye dönme çabası görülüyor. Üstelik 80 yıllık mücadele ile ortadan kaldırılan vesayet ve onun bazı kurumları yeniden oluşturulmak isteniyor. Bu, her şeyden önce ülkedeki siyasi ortamla örtüşmediği gibi, halkta da karşılık bulmayacak bir yaklaşım.
Nitekim bunu kendileri de hissetmiş olmalılar ki, yürütmeyi yeniden yasamanın içine geçirme çabasının sonucunda geri getirmeye çalıştıkları başbakanlık sistemi için anlamsız olan “cumhurbaşkanını halkın seçmesi” maddesini değiştirmekten korkmuşlar. Halka “cumhurbaşkanını sen seçme, ben seçeyim” diyemeyecekleri için, “sen seç ama biz onu ıskartaya çıkaralım, yürütüme yine (sana alternatifmiş gibi sunduğumuz ama esasen daha başında bizim) seçtiğimiz milletvekillerinin elinde kalsın” demişler. “Senin adam da yine Çankaya’da otursun. Hatta öyle bir otursun ki, kalktığında bir daha seçilemesin, bir sonraki seçimde yeniden gelip partimizi elimizden alamasın…”
Bu tür “dalavereler” altılı ganyan masasına çok yakışıyor olabilir. Ama siyasetin “s”sini bilenler dahi hemen fark edeceklerdir ki halkın yüzde 50+1 oyunu alan, yani sokaktaki iki kişiden birinin oyunu alan popülaritede bir insanı “yetkisizleştirip”, yüzde 20-25 almış birinin emrine sokamazsınız. Seçimle yetkisiz birini seçmek de siyasi tarihte bu bizim muhalefete düştü ya…
Yahu, yetki vermeyeceksen neden adamı en büyük yetki kaynağına, en büyük meşruiyet kaynağına, yani halka seçtiriyorsun?
Neden daha işin başında meşruiyet çelişkisi başlatıyorsun? Neden karmaşa ve istikrarsızlık tohumları ekiyorsun?
İnsanlar sizin geri getirmek istediğiniz sistemi 90 sene denedi, artısını eksisini gördü ve kendilerine sorulduğunda başkanlık sistemine evet dedi.
Başkanlık sisteminden memnunlar mı? Sorulabilir, ölçülebilir.
Neresinden şikâyetçiler? Tespit edilebilir.
Düzeltilebilir mi? Düzeltilebilir.
İktidar buna açık mı? Açık
Eski sisteme geri dönmek istiyorlar mı? O da sorulabilir.
Ne yapılamaz?
Eski sisteme dönmüyorum ayağına yeni sistemin kalbi olan yetkili başkanlık yerinde bırakılarak daha az oy almış biri daha yetkili bir başbakan yapılamaz.
Bu noktadan sonra geri kalan 83 maddeyi tartışmanın bir anlamı kalmıyor tabii.
Özetle, birtakım “uyanıklıklarla”, halkı tezgâha getirerek elinden kazanılmış hakkını almak sonra da cumhurbaşkanı diye toplama altılının her dediğine evet diyecek birini seçmek; anayasa değişikliği, demokratik atılım falan değildir. Düpedüz organize üçkâğıtçılıktır. Üstelik yürütemeyeceğiniz bir dümendir.
Termometreyi kasten ısıtıp yanlış göstermesini sağlamaya çalışan yedinci ortağınıza da o kadar güvenmeyin. Toplumda olmayan dengeler üzerine sistem inşa etmeye kalkmayın. Üstelik şu kara harekâtı gerçekleştikten sonra o termometre kimler için -273 dereceyi gösterecek göreceğiz…
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış