İzmir'de TikTok akımı deneyen çocuk hayatını kaybetti! Uzmanlar aileleri uyardı
Seçil Selen Balık

Sosyal medyanın kontrolsüz kullanılması bir çocuğu daha hayattan kopardı. Çok sayıda ülkede kullanımı yasaklanan veya yaş sınırı getirilen sosyal medya uygulaması TikTok, İzmir'in Bornova ilçesinde can aldı.

TİKTOK AKIMINI DENERKEN KENDİNİ YAKTI

Olay, 17 Aralık günü Bornova ilçesi Yıldırım Beyazıt Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evde tek başına olduğu öğrenilen 10 yaşındaki Mert Yetiştiren, TikTok’ta kolonya yakma akımı videolarını izleyerek deney yaptı.

Üzerine kolonya döken ve çakmakla ateşe veren küçük çocuk daha sonra alevleri söndüremedi ve vücudunda yanıklar meydana geldi. Zor çabalarla ateşleri söndüren çocuk, daha sonra durumu telefonla ailesine bildirdi. Eve gelen anne daha sonra Mert Yetiştiren’i hastaneye kaldırdı.

KÜÇÜK MERT 16 GÜNLÜK YAŞAM SAVAŞINI KAYBETTİ

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Mert Yetiştiren, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.

İzmir Adli Tıp Kurumunda yapılan incelemenin ardından küçük çocuk, yakınları tarafından toprağa verildi.

Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

SOSYAL MEDYADA YAŞ DÜZENLEMESİ GÜNDEMDE

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, düzenlediği basın toplantısında dijital gündemle ilgili çalışmalarına dair önemli açıklamalarda bulundu.

Yayman, sosyal medyaya giriş yaşı ve dijital telif yasası gibi konularda yapılacak düzenlemeler hakkında bilgi verdi.

Bu konuda hükümetin, sosyal medyaya giriş yaşını belirleme noktasında bir düzenleme yapacağını açıklayan Yayman, 13 yaşın öne çıktığını ancak uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda kararın şekilleneceğini belirtti. Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile iş birliği yaparak yapılan çalışmaları aktaran Yayman, “Aileyi, çocuğu korumak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

TİKTOK ALGORİTMASI MEYDAN OKUMA VİDEOLARINI ÖNE ÇIKARIYOR

Özellikle aileleri çocukların sosyal medyayı nasıl kullanacakları konusunda bilinçlendiren yayınlarıyla tanınan Dijital Baba Orhan Toker, Ensonhaber'e özel açıklamalarda bulundu.

Toker, "TikTok algoritması kullanıcının çocuk olduğunu, izlediği ilk 3 videodan anlıyor. Ve bundan sonra önüne meydan okuma videolarını çıkarıyor. Bunu Indian Times'ın iki muhabiri bir deneyle kanıtladı." ifadelerini kullandı.

"Tiktok yetişkin bir kullanıcıya bu tür içerikler göstermez. Hatta gayet normal ve eğlenceli içerikler gösterir" diyen Toker, "Yetişkinler bu nedenle, çocukların TikTok kullanması konusunda yanılgıya düşer." ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYANIN TEHLİKELİ DÜNYASINA DİKKAT

Çocukların sosyal medya kullanımında ortaya çıkan tehlikelerden bahseden Uzman Psikolog Tuğana Akyürek, Ensonhaber'e özel açıklamalarda bulundu.

Akyürek'in açıklamaları şu şekilde:

ÇOCUKLAR SOSYAL MEDYADA NEDEN BU TÜR AKIMLARA YÖNELİR?

Çocukların sosyal medyada bu tür tehlikeli akımlara yönelmesinin ardında gelişimsel, çevresel ve bireysel birçok faktör yer alıyor. Çocukluk dönemi, merak ve keşfetme arzusunun yoğun olduğu bir süreçtir. Özellikle 7-12 yaş arasında çocuklar, bilişsel gelişimlerinin “somut işlemler dönemi”nde olduklarından, gördükleri içerikleri gerçeklikten bağımsız bir şekilde değerlendirme eğilimindedir. TikTok gibi platformlarda riskli davranışların eğlenceli bir etkinlik gibi sunulması, bu yaş grubu için oldukça çekici hale gelir. Akımı deneyerek popüler olma arzusu, beğeni ve onay alma ihtiyacı gibi sosyal medya dinamikleri, çocukların grup aidiyeti hissetme ve yaşıtları tarafından kabul görme isteklerini tetikler. Bu psikolojik ihtiyaçlar, çocukları tehlikenin farkında olmadan riskli davranışlara yönlendirebilir.

"İDEAL ROL MODELLER TEHLİKELİ BİR ALGI YARATABİLİR"

Sosyal medya, çocuklar için yalnızca bir eğlence veya bilgi kaynağı değil, aynı zamanda bir “ideal dünya” simülasyonu sunar. Bu platformlarda popüler olan kişiler ve akımlar, çocukların rol modelleri haline gelebilir. Ancak bu, tehlikeli bir algı yaratır. Sosyal medya, çocukların “anlık ödüller” (beğeni, yorum, paylaşım) alarak kısa süreli bir mutluluk hissetmesine neden olurken, uzun vadede riskleri görmelerini engelleyebilir. Bu da çocukların düşünmeden hareket etmesine ve telafisi olmayan sonuçlara yol açabilecek tehlikeli davranışlar sergilemesine zemin hazırlar.

AİLELER DİKKAT!

Bu süreçte ebeveynlerin rolü oldukça kritik bir önem taşır. Çocukların sosyal medya kullanımına rehberlik edilmesi, bu tür trajedilerin önüne geçmek için bir zorunluluktur. Ancak çoğu ebeveyn, çocuklarının dijital dünyada karşılaşabileceği tehlikelerin farkında değildir veya bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir. Bazı ebeveynler, çocuklarını ya tamamen serbest bırakarak ya da aşırı kontrol ederek onların sosyal medya deneyimlerini yaşıtlarından kopuk veya güvensiz hale getirebilir. Her iki durumda da çocuk, kendi başına tehlikeli içeriklerle karşı karşıya kalabilir. Burada doğru dengeyi kurmak, çocuklarla sağlıklı ve açık bir iletişim geliştirmekle mümkündür. Çocuğun gördüğü içerikleri ebeveynle paylaşması teşvik edilmeli, sosyal medyada karşılaşabileceği riskler ona anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır.

"BU TÜR TRAJİK OLAYLARIN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN TOPLUMSAL BİLİNÇLENME ŞART"

Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkileri yalnızca fiziksel zararlarla sınırlı değildir. Bu platformlar, çocukların benlik algılarını ve özgüvenlerini de derinden etkileyebilir. Kendini sosyal medyada gördüğü “ideal yaşamlar”la kıyaslayan çocuk, yetersizlik duygusu geliştirebilir. Ayrıca, platformların sürekli erişilebilir olması, dijital bağımlılığa ve buna bağlı psikolojik sorunlara yol açabilir. Tehlikeli akımların etkisi altında kalan bir çocuk, sadece merak duygusuyla değil, aynı zamanda fark edilme ve kabul edilme ihtiyacıyla hareket ediyor olabilir. Bu psikolojik ihtiyaçlar, çocuğun tehlikeyi görmezden gelmesine neden olabilir.

Bu tür trajik olayların önüne geçmek için toplumsal düzeyde bilinçlendirme şarttır. Sosyal medya okuryazarlığı, çocukların bu tür içeriklere karşı eleştirel bir bakış geliştirmesini sağlayabilir. Okullarda, çocukların yalnızca teknolojiyi kullanmayı değil, aynı zamanda onun risklerini anlamayı öğrenebileceği eğitim programları düzenlenmelidir. Sosyal medya platformları da bu süreçte sorumluluk almalıdır. Tehlikeli içeriklerin yayılmasını önlemek için algoritmalar geliştirmeli, çocukların erişimine uygun güvenli alanlar oluşturulmalıdır.

İzmir’de yaşanan bu acı olay, sosyal medyanın kontrolsüz kullanımının çocuklar için ne denli tehlikeli olabileceğini göstermiştir. Çocukların sosyal medya dünyasında yalnız bırakılmaması, ebeveynlerin rehberlik yapması ve çocuklarını anlamaya çalışması hayati önem taşır. Bu tür trajedilerin tekrar yaşanmaması için bireysel, ailevi ve toplumsal düzeyde farkındalığın artırılması gereklidir. Çocuklarımızı korumak, yalnızca fiziksel dünyada değil, dijital dünyada da onların yanında olmaktan geçer. Bu, onların hak ettiği güvenli ve sağlıklı bir gelecek için atılması gereken en önemli adımdır.