Kapatma davasında cinayet izi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) ''temelli kapatılması'' istemiyle açılan davanın iddianamesinde, ''DTP'nin terör örgütü PKK ile bağlantısını kanıtlayan bir olay da DTP'nin kuruluşu aşamasında gerçekleşen Hikmet Fidan cinayetidir. DTP'nin daha kuruluşunda kan ve terör örgütü PKK'nın emirleri üzerine oturtulduğu, hiçbir şekilde ve hiçbir kaynaktan muhalefete imkan tanımadığı, adında 'Demokratik Toplum' ibaresini kullanmasının dahi trajikomik olduğu ortaya çıkmıştır'' denildi.

İddianamede, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın, terör örgütü PKK üzerindeki etkinliğini devam ettirdiği ve örgütü verdiği talimatlarla yönettiği ifade edildi. İddianamede, ''Hatta talimatları kimi zaman örgütün kadrosunu tehdit etme şeklinde gerçekleşmiştir. Öcalan, 19 Mayıs 2004 tarihli görüşmede örgütün yönetici kadrolarına talimatlar vermiş, istediklerinin yapılmaması olasılığına karşı da ilgilileri tehdit etmekten geri durmamıştır. Tüm bu bahsi geçen görüşmelerde geçen talimatların ne kadar etkili olduğu zaman içinde gözlenebilmiştir. Terörist başının hem terör örgütünü, hem de DTP (öncesinde DEHAP'ı) talimatları ile yönetip, yönlendirdiği kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkmıştır'' denildi.

Hürriyet gazetesinde 16 Temmuz 2004 tarihinde yer alan ''Örgütte hortum zabıtları'' başlıklı habere atıfta bulunulan iddianamede, terör örgütünün eski Avrupa sorumlusu Rıza Altun'un, habere konu edilen açıklamalarına yer verildi. İddianamede, haberdeki iddialara ilişkin, DTP ile terör örgütü elebaşı Öcalan'ın talimat doğrultusunda birleşen, DEHAP tarafından hiçbir açıklama veya yalanlama getirilmediği, haberde adı geçen belediye başkanları dahi hiçbir kimsenin yalanlama yapmadığı kaydedildi.

''Yayımlandığı gazete, haberin yeri ve içeriğinde geçen atıfların son derece ciddi nitelikte olması nazara alındığında parti tarafından söz konusu habere bir tepki verilmemesi olgusu dahi 'DEHAP'ın ve sonrasında DTP'nin terör örgütünün kontrol ve güdümünde faaliyet gösterdiğini kanıtlamaya yeterlidir'' denilen iddianamede, şu tespitlere yer verildi: ''Nitekim sonraki tarihlerde DTP bünyesine katılan ve halen görevde olan belediye başkanlarının eylemleri, PKK tarafından atanmaları konusunda kuşkuya yer vermeyecek boyutlarda ortaya çıkmıştır. Bu durumda Anayasa ve yasaların öngördüğü demokratik, hukuka saygılı bir siyasi partiden bahsetmek imkansızdır.

DTP'nin terör örgütü PKK ile bağlantısını kanıtlayan bir olay da DTP'nin kuruluşu aşamasında gerçekleşen Hikmet Fidan cinayetidir. Olayda öldürülen Hikmet Fidan geçmişte Anayasa Mahkemesi kararı ile temelli olarak kapatılan HADEP'te başkan yardımcılığı yapmış, parti içinde aktif çalışmalarda bulunmuş bir kişidir. Öcalan'ın DTP'nin kurulması talimatı üzerine DEHAP yönetimi ve diğer unsurlar tarafından başlatılan çalışmalar sırasında Hikmet Fidan'a da yeni parti (DTP) için çalışması teklifi iletilmiştir. Ancak Hikmet Fidan o tarihlerde Abdullah Öcalan'la ilgili oluşan kişisel düşüncelerinin etkisi ile PKK terör örgütünden kopma noktasına gelmiş, bu bağlamda daha önce PKK terör örgütünden ayrılarak Irak'ın kuzeyinde üslenen ve PWD (Partiya Welatparezen Demokraten Kurdistan) adı altında kurulan yasa dışı örgütle temasa geçmiştir.''

''HİKMET FİDAN'I PKK'LI TERÖRİST ÖLDÜRDÜ''

PWD'yi kuruluşunda ve halen destekleyen ülke veya şahıs gibi kaynakların kendilerini ve amaçlarını deşifre etmediği ifade edilen iddianamede, PWD konusunda yanıtlanamayan soruların olduğu kadar, bazı gelişmelerin de açık olarak gerçekleştirildiği belirtildi. Açık olarak gerçekleştirilen eylemlere, terör örgütü PKK'dan ayrılıp PWD'ye katılan Kani Yılmaz, Serdar Kaya, Sabri Tori gibi kişilerin PKK militanlarınca, ''bir anlamda iç hesaplaşma adına öldürülmelerinin gösterilebileceğine'' yer verilen iddianamede, Hikmet Fidan'ın da bu aşamada ''Demokratik Toplum Hareketi'' adı altında faaliyete başlayan partililerin çalışmalarına katılmayı kabul etmediği, PWD ile ilişkisi ortaya çıkınca da Diyarbakır'da tuzağa düşürülerek bilinmeyen bir PKK mensubu terörist tarafından ensesine ateş edilmek suretiyle öldürüldüğü ifade edildi. Hikmet Fidan'ın öldürülmesi olayına DTP'nin yaklaşımının, başlı başına ele alınması gereken bir konu olduğu belirtilen iddianamede, hiçbir DTP'linin (DEHAP) olayı kınayamadığı, hatta cenazenin kaldırılması için Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden talep edilen ambulansın ''deposu delik'' gerekçesiyle karşılanmadığı kaydedildi.

''DEMOKRASİ AYIBI''

İddianamede, ''Tüm bu hususların değerlendirilmesinde DTP'nin daha kuruluşunda kan ve terör örgütü PKK'nın emirleri üzerine oturtulduğu, hiçbir şekilde ve hiçbir kaynaktan muhalefete imkan tanımadığı, adında 'Demokratik Toplum' ibaresini kullanmasının dahi trajikomik olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçekten sadece Hikmet Fidan olayı dahi Öcalan'ın emriyle kurulan ve terör örgütünün destekçisinden öte bir organı gibi çalışan DTP'nin ulusal ve uluslararası hukuk alanında siyasi parti olarak tanımlanmasını bir 'demokrasi ayıbına' dönüştürmektedir'' denildi.

Bazı köşe yazarlarının, DTP ile terör örgütü PKK arasındaki organik bağlantıyı işledikleri yazılarına da yer verilen iddianamede, partinin terör örgütüyle ilişkisi olduğuna dair bir başka örnek olarak da İnsan Hakları Derneği (İHD) kurucu üyelerinden yazar Adalet Ağaoğlu'nun, ''derneğin Emin Galip Sandalcı'nın İstanbul Başkanlığından düşürülmesinden sonra terör örgütü PKK yanlısı politika izlediği, tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını'' gerekçeleriyle İHD'den istifa etmesi gösterildi.

İddianamede, İHD'nin, davalı DTP (ve terör örgütü PKK) ile hemen her platformda ortak görüş bildirmesinin altında yatan sebebin yazar Adalet Ağaoğlu'nun tespitleri olduğu ve ''İnsan Hakları Derneği'nin tamamen terör örgütü PKK'nın kontrolünde faaliyet gösterdiğinin anlaşıldığı'' görüşüne yer verildi.

AA