Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Belçika sömürgesi olduğu dönemde, Portekizli bir baba ve Kongolu bir annenin kızı olarak dünyaya gelen Lea Tavares Mujinga, 78 yıllık hayatında birçok zorlukla karşılaştı. Henüz 2 yaşındayken Belçika koloni idaresi tarafından ailesinden koparılan Mujinga, “utanç çocuğu” olarak damgalanarak Katolik Kilisesi’ne ait bir yurda yerleştirildi.
Irklar arası birliktelikleri ve bu birlikteliklerden doğan çocukların Belçika ile bağlarını kesmeyi hedefleyen bu sert izolasyon politikası, onu bir ömür boyu süren bir travmaya sürükledi. Ancak Mujinga, yıllar sonra başlattığı hukuk mücadelesiyle Belçika’yı insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle mahkum etmeyi başardı.
ZORLA KOPARILAN BİR ÇOCUKLUK
Mujinga, babasının Portekiz’e gidip bir bebeği olduğunu ailesine bildirdiği sırada, annesinden zorla alınarak bir Katolik misyonunda yaşamaya mahkum edildi. Babasının dönüşünde onu aramasına rağmen hiçbir bilgi edinemediğini anlatan Mujinga, bu süreçte yaşadığı izolasyonun hayatını nasıl etkilediğini şöyle dile getirdi:
Koşullar dayanılmazdı. İnce bir kumaştan elbise, ayakkabısız günler, tahta bir yatak, yetersiz beslenme… Sabahları ne sütümüz ne de ekmeğimiz vardı, sadece pirinç lapasıyla hayatta kalmaya çalışıyorduk.
Yıllar boyunca yaşadığı bu insanlık dışı ortamda ayakta kalmayı başaran Mujinga, 8 yaşında uzun ve zahmetli bir yolculuk sonrası annesini bir kez görme izni alabildi:
"Günler süren o yolculuk sonunda anneme sarılabilmek büyük bir mucizeydi."
Ancak bu kısa görüşme, yıllardır biriktirdiği acıları dindirmekten çok uzaktı.
GENÇLİK YILLARI VE YENİ BİR HAYAT
15 yaşında öğretmen olarak mezun edilen Mujinga, bu sayede yurttan ayrılabildi. Bir yıl sonra, Belçikalı bir pilotla tanıştı ve Brüksel’de kurduğu ailesiyle yeni bir hayata başladı. Ancak geçmişin izleri ve sorularıyla yüzleşmekten asla kaçmadı.
2018 yılında, benzer kaderi paylaşan arkadaşlarıyla birlikte bir hukuk mücadelesi başlatmaya karar verdi. Arkadaşlarının anlattığı korkunç anılar, özellikle çocuk yaşta cinsel istismara uğrayanların hikayeleri, bu mücadelede kararlılığını artırdı. Mujinga, bu süreçteki hedeflerini şöyle özetliyor:
"Bizi ailelerimizden hiçbir gerekçe olmadan kopardılar. Bu travmaların hesabını sormak zorundaydık."
HUKUKİ SÜREÇ VE TARİHİ KARAR
İlk dava, 2021’de Brüksel İlk Derece Mahkemesi’nde görüldü ancak delil yetersizliği ve zaman aşımı gerekçesiyle reddedildi. Yılmadan mücadeleye devam eden Mujinga ve arkadaşları, davayı temyize taşıdı. 2 Aralık 2023’te gelen karar, bir dönüm noktası oldu. Mahkeme, bu uygulamaların uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirtti.
"Bu karar, Avrupa’da bir ilk. Belçika tarihinde ilk kez bir mahkeme, devletin insanlığa karşı suç işlediğini kabul etti." diyen Mujinga, bu zaferin önemini vurguladı.
BİR UYANIŞ BAŞLIYOR
Belçika’daki sömürgecilik geçmişine dair farkındalık giderek artarken, Kongo’nun kaynaklarıyla inşa edilen yapılar ve Kral II. Leopold’ün heykelleri tartışmaların odağında yer alıyor. Ancak Mujinga, devletin hala bu karanlık tarihle yüzleşmekte yetersiz kaldığını düşünüyor.
"Bugüne kadar yalnızca bir özürle yetindiler. Fakat bu karar, değişim için bir adım olabilir." diyor.
Belçika’nın sömürgecilik tarihine karşı alınan bu karar, sadece Mujinga ve onunla aynı kaderi paylaşanlar için değil, aynı zamanda dünya genelinde adalet arayışında olan birçok insan için ilham verici bir örnek olarak tarihe geçti.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış