Özel Haber

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Rize'de Ensonhaber'in konuğu oldu.

Ensonhaber Genel Yayın Yönetmeni İlyas Efe Ünal'ın kamuoyu tarafından da merak edilen sorularını yanıtlayan Yumaklı, gündeme dair de önemli açıklamalarda bulundu.

Son zamanlarda Türkiye'de başta; İzmir, Balıkesir ve Bursa'da görülen çiftçi eylemlerini sorusuna taşıyan Ünal, "Çiftçiyi yalnız mı bıraktınız?" ifadelerine karşı Tarım Bakanı Yumaklı şu cevabı verdi;

"ASLINDA KONU AYNI"

Önce İzmir'den başlayayım. Aslına bakarsanız o günde söylemiştik İzmir'deki konu ile Bursa'daki konu ya da Balıkesir'deki konu aynı aslında.

Çünkü biz bu illerle alakalı ilk bu konu gündeme geldiğinde yani salçalık domatesle ilgili fazlalığın ya da fabrikaların almadığı konusu gündeme geldiğinde hemen bunu analiz etmeye başladık.

Nedir yani, niye böyle oluyor diye. Karşımıza en önemli unsur olarak şu çıktı: Bu sektörler büyük oranda sözleşmeli üretim yapıyor. Ancak burada bu fabrikalar bulundukları yerlerden başlayarak üreticilerle yapmış oldukları sözleşmeleri, eğer o bulundukları bölgede sözleşme yapmamışlar ise veya yapacak olan üretici olmamışsa halkayı genişleterek diğer yerlerde üretim yapan üreticilerin ürünlerini alıyorlar.

"MUHALEFETİN PROVOKASYONU BURADA DA GERÇEKLEŞMİŞ OLDU"

Buradaki konu şu, bu fabrikanın üretimle alakalı kendi üretim planında ihtiyacı olduğu kadarıyla ilgili yapmış oldukları sözleşmelerle ilgili alımlarında hiçbir problem yok.

Yani ne söylemişse, İzmir için konuşuyorum, ne söylemişse o kadarını sözleşmenin bütün şartlarını riayet ederek almış.

Ancak sözleşmeyi imzalamamış olan üreticiler ellerindeki ürünleri de farklı fabrikalara satamadıkları için orada bir huzursuzluk ortaya çıkmış ve ürünlerinin alınmasını istemişler.

Biz de bununla ilgili hemen ilgili arkadaşlarımız fabrikalar bir araya geldik ve İzmir'deki problemi çözdük. Fabrikaların daha fazla almasını sağladık.

Onların öncelikle tabii sözleşme yapmış oldukları üreticileri de mağdur etmeden çünkü onlar sözleşmelerini yapmışlar, üretimlerini yapmışlar.

Diğerlerinin de ellerindeki ürünlerin alınmasını sağladık. Tabii bu konuyu diğer şehirlerde de salçalık domates üreten şehirlere de baktığımızda aynı sorunun geleceğini düşünerek fabrikalarla iletişime geçtik.

Tam bu esnada muhalefetin son bir yıldır aşağı yukarı tarımı merkezine alarak, üreticileri merkeze alarak onların beklentilerini çok çok yükselterek ve daha sonra gerçekleşenle beklentiyi oluşturdukları beklentinin arasındaki farkı sürekli gündemde tutup ya biz işte böyle olmasını söyledik ama olmadı bakın işte hakkınız bu diyerek insanları provoke etmeleri burada da gerçekleşmiş oldu.

"Bu sözleşmeyi yapanlar aslında herhangi bir sorun yaşamıyor ama sözleşmesiz bir şekilde fiyat bekleyerek üretim yapanlar bu konuda biraz problem yaşadı sanırım."

"HER İKİ BAKANLIK AYNI ANDA HAREKET EDİYORUZ"

Aynen öyle aslında öyle başladı ama sonrasında tabii bu ortam Bu sefer bazı fabrikaların hepsi için söylemiyorum sözleşmelerine uyanların hani onlara müteşekkirim hiçbir şey söylemiyorum ama bazı fabrikaların da davranış biçimini değiştirdi. O zaman şöyle dedi sözleşmeli üretim yapmış olduğu üreticiye ben senden işte 4 tonu alacaktım sen 2 tonunu sözleşmeye göre ver 2 tonunu da sözleşme dışı ver. Şimdi böyle olduğu zaman bu sefer hem sözleşme dışı olanlar problem yaşamaya başladı hem sözleşmeli üretim yapanlar problem yaşamaya başladı. İlk etapta bu fabrikalarla, salça fabrikalarıyla Ticaret Bakanlığımız elbette hani onların alanına giriyor daha çok ama birlikte bizim süreçlerimiz birbirine geçtiği için her iki bakanlık aynı anda hareket ediyoruz. Bu fabrikalarla iletişime geçtik ve sözleşmelerine uymaları gerektiğini yani bununla ilgili bir denetime başlayacağımızı, aksi bir şey gördüğümüzde gereğini yapacağımızı söyledik."

"Mesela Bursa'da CHP'li vekilleri gördük, Balıkesir'de İYİ Parti'nin birkaç milletvekilini gördük. Kamuoyuna şöyle aktarılıyordu, 'Tarım Bakanlığı ortada yok' ama aslında bu süreç buraya gelene kadar siz arka tarafta bunu işliyordunuz."

"BİZİM İŞİMİZ BİRİLERİYLE DİDİŞMEK DEĞİL"

İzmir'den başladı. Biz şimdi açıkçası sürekli böyle birileriyle didişmek değil, bizim işimiz çalışmak. Yani onların tercihi bu. Onlar istiyorlar ki biz sürekli didişelim ama hayır biz çalışacağız. Çalışıyoruz ve üreticimizin yanındayız. Elbette sorunlar yaşanacaktır. Ancak biz bakanlık olarak üreticilerimizin yanındayız. Hep baştan itibaren söylüyoruz bunu herkes kabul ediyor zaten. Planlı üretim diyoruz. Sözleşmeli üretim diyoruz. Bunun olması için çalışırken bu şartlara uymamış, kendisini piyasanın akışına bırakmış ama sonra gerçekleşmeyince problem yaşamış üreticilerimizin yanında olacağız. Ama bir sonraki sene yaşanmaması için de ne gerekiyorsa bu tedbirleri almaya çalışıyoruz.

"GIDA KONUSUNU SİYASET ÜSTÜ TUTMAK LAZIM"

Eğer bir referans fiyat açıklanacaksa TMO tarafından, öncesinde bununla ilgili çok yüksek rasyonel olmayan bir şeyi konuşup, beklentileri yükseltip, 'bakın biz söyledik sizi dikkate almıyorlar' diyerek insanların beklentileriyle oynamak. Şimdi bunun kime ne faydası var? Belki onlar siyaseten bundan bir çıkar elde etme umudunu taşıyor olabilirler ama gıda konusunu siyaset üstü tutmak lazım. Gerçeklikten kopmamak lazım. Ben bir üretici bakanlık olarak sonsuz bir kaynağım olsun sonra da bunu dağıtayım istemez miyim?"

"BİZ TARIM BAKANLIĞI OLARAK ÜRETİCİLERİMİZİN EMRİNE AMADEYİZ"

Ben buradan bütün üreticilerimize sesleniyorum. Biz, Tarım Bakanlığı olarak onların emrine amadeyiz. 7/24. Bu şekilde yüzlere görüştüğümüz, konuştuğumuz üreticilerimiz var. Bir de bizim illere gittiğimizde bir araya geldiğimiz üreticilerimiz var. Hep bir sonraki dönemde mevcutta eğer düzeltilmesi gereken şeyler varsa bunu nasıl düzeltebiliriz onlarla konuşuyoruz. Şimdi bugün çayın üçüncü sur günü, ondan önce önümüzdeki sene, bu sene yaşanan problemler yaşanmasın diye burada bugün üreticilerle, sektörle bir araya geleceğiz. Bunu hep yapıyoruz. Ben 60'a yakın ile gittim. Bizim üreticilerimiz, eli öpülesi üreticiler. Hiçbir iklim şartına bağlı kalmaksızın, dış etkenleri düşünmeksizin, 7/24 üretim için uğraşan didinen insanlara saygı duymak lazım. Bu saygı, onları farklı yönlere yönlendirmek için provoke etmeyi gerektirmez."

"Çiftçi yalnız bırakıldı diyorlar. Siz çiftçiye hangi alanlarda ne destekler veriyorsunuz?"

"ÜRETİM İÇİN İLAVE DESTEKLER VERECEĞİZ"

Birçok üründe zaten girdi desteklerimiz var. Fark desteklerimiz var. Ancak şunu söyledik hep. Biz bu yılın tarımsal faaliyetlerinin başlayacağı dönemden itibaren hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve artı iki tane üründe ilgili bir üretim planlamasına başlayacağız.

Biz sürdürülebilir bir üretim olsun, kaliteyi artırıcı, verimliliği artıcı her bir ilaveye de standart desteklerin yanında da ilave destekler vereceğiz. Üretim konusunu baz alarak, su konusunu baz alarak desteklerimizi de, kredi desteklerimizi de bunun içerisinde toplamış olduk. Bu ürünleri üretim yapılan yerlerin şartlarına göre, pazarlama şartlarını da dikkate alarak planlayabilirsek bu sorunların hiçbiri çıkmayacak zaten. Ben inanıyorum ki bunun sonuçları alındıkça üreticilerimiz buna canı gönülden iştirak edecek. 2024 - 2027 yılları arasında 3 yıllık biz destekleri aynı hayvancılıkta olduğu gibi açıklayacağız.

Biz üretim planlamasını bu ülkenin üreticileriyle birlikte hayata geçireceğiz. Onlar ne derlerse desinler. Yüzde yüz sorun yok demiyoruz ama sorun olan her yerde biz varız zaten. Biz bütün sorunları çözerken onlar sanki ilk defa duyuyorlarmış gibi provoke ediyorlar.

"Tarlada 10, markette 50' sürekli böyle haberler gündeme geliyor. Bunun sebebi nedir?"

"BAZI MALİYETLERİN ORTADAN KALDIRILMASI GEREKİYOR"

Şimdi birçok sebebi var. Bu süreçte davranış biçimi değişti derken bunu kastediyorum. Geçen bir haber gördüm belki de sizin haber sitenizde gördüm Ensonhaber'de 1 kilo kıymayı alıyor bir tepsinin içine 3-4 tane de domates koyuyor, fırına veriyor çıkarıyor 3 bin lira. Şimdi siz bana şunu soruyorsunuz? Kıyma 400 lirayken nasıl 3 bin liraya satılıyor. Buna nasıl cevap vereceğiz? Hakikaten bazı maliyetlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun içinde 60'a yakın tarım bölgelerini hayata geçiriyoruz. Onlar büyükşehirlerin yanlarında, hem jeotermal enerjiyi kullanarak enerji maliyetleri düşecek, hem yurtiçi ihtiyacı karşılayacaklar. Biz bunları konuşuyoruz. Türkiye gibi devasa ülkede bunları genelleme gibi bir alışkanlık var."

TÜRKİYE TARIMI GÖÇMENLERE MUHTAÇ HALE Mİ GELDİ?

"Türkiye tarımı gerçekten göçmenlere muhtaç hale mi geldi?"

Tarım teknolojileri konusu çok önemli. Sektörlerin işçi bulmayla alakalı sorunu bizde değil bütün dünyada sorun. Gençler emek yoğun işlerde çalışmak istemiyor artık. Biz iki tane şey yapıyoruz; birincisi genç jenerasyonun tarımın içinde yer alması için ne gerekiyorsa bunları yapıyoruz. İkincisi, tarım teknolojileri konusunu yeni baştan ele aldık biz. Bundan sonraki dönemlerde de hem iklim şartları, hem coğrafi şartlar hem de bu bahsetmiş olduğumuz toplumun değişimi konusu elbette bizi en çok zorlayacak konulardan bir tanesi. Bu bütün dünyanın cevap aradığı sorulardan bir tanesi. Genç kardeşlerimizin, kadın işçilerimizin sektörün içinde olması için bir öncekiyle neredeyse 4 katına yakın destek vererek onları bu sistemin içerisinde kalmaya cesaretlendirmek istiyoruz. Bizim sanayimiz de uyum sağlayabilen bir yapıda."

"ÇAY LOKAL OLARAK KALMAMALI"

Son olarak çay üretimiyle ilgili konuşan Yumaklı, "Bazı ürünler bulundukları yere ruhunu veriyor. Çay da onlarda bir tanesi. 1 milyon 600 bin ton kadar yaş çay üretimi olacak. Üçüncü sürgünle beraber artık bu fasıl tamamlanmış olacak. Bi de bugün Rize'deyiz sektörle değerlendirme yapacağız. Çay lokal olarak kalmamalı, bir marka olmalı. Dünyaya katma değerli bir şekilde satmamız gerekir. Biraz da bu konulara yoğunlaşmış olacağız." ifadelerini kullandı.