Ümit Yenişehirli yazdı! CHP ekonomisi: Üretmez, batırır, boykot eder
Haber Merkezi

CHP’nin, yolsuzluk ve terör soruşturmaları kapsamında tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin görevden alınan başkanı Ekrem İmamoğlu için sergilediği eylemlerin içerisinde bazı şirketleri boykot da yer alıyor.

Başta Genel Başkan Özgür Özel olmak üzere CHP yönetimi; milyarlarca liralık üretim yapıp, devlete milyonlarca lira vergi veren, on binlerce istihdam oluşturan şirketleri ekonomik yönden zor duruma sokmaya çalışıyor. CHP, çarpık bir ideolojik bakışla “iktidara yakın olan – olmayan şirketler” ayrımına soyunuyor.

EKONOMİ, CHP’NİN EN BİLMEDİĞİ VE HAZETMEDİĞİ İŞLERDEN

Kurulduğu ilk günden itibaren devletin ve milletin kaynaklarını kullanmaya başlayan, tek parti idaresi sona erene kadar 27 yıl boyunca da bu gücü mutlak bir seviyede elinde tutan CHP, muhtemelen bu kolaycı alışkanlığın bir sonucu olarak serbest girişim, üretim, istihdam, ekonomik değer gibi alanlara hemen her zaman şaşı baktı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında zaten yetersiz olan ekonomi ve sanayi alanında – Alkol ve sigara alanındaki girişimler hariç – fazla bir atılım sergileyemeyen CHP iktidarı, Osmanlı’dan devralınan sanayi tesisleri ile kurulan bazı yeni fabrikaları ise verimsiz yönetti.

Geniş ve maliyetli bir bürokratik yönetici kadro ile şişkin alt kadro, kuruluşları zora sokmaktaydı. Ayrıca, bugün bile hangi saiklerle yapıldığı tam olarak anlaşılamamış (!) özellikle savunma sanayiindeki fabrika kapatmalar da bir realiteydi.

ONUNCU YIL MARŞINA İLHAM VEREN SANAYİCİYE BOYKOT

Cumhuriyetin ilk yıllarının önde gelen sivil girişimcilerinden birisi olan Nuri Demirağ, büyümesini demir yolu yapımıyla gerçekleştirmişti.

Demirağ, bin kilometreyi aşan ölçekte demiryolu üretip, döşeme işini tamamlamıştı. CHP’ilerin çok sevdiği Onuncu Yıl Marşı’nın güftesindeki “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.” mısrası Nuri Demirağ’ın demir yolu üretimindeki başarısından alınan ilhamla yazılmıştı.

Buna rağmen Nuri Demirağ, kısa bir süre içerisinde CHP iktidarının gizli, açık engellemeleriyle boğuşmak zorunda kalacaktı. Devlet yönetimi, çok çeşitli alanlarda üretim yapan Nuri Demirağ’a karşı, ürettiği mamulleri almayarak boykot da uygulamaktaydı.

BAŞBAKANLIK RAPORU: UÇAK FABRİKASI DEVLETLE ÇALIŞMASIN

CHP Hükümetleri, silsile halinde havacılık ve savunma alanında yapılacak girişimlere sekte vurmaktaydı.

Başbakanlık müfettişlerince 1949 yılında hazırlanan bir raporda, Demirağ’ın uçak şirketi ile sahaya yönelik çalışan irili ufaklı bazı küçük imalathanelerin, dönemin havacılık alanında kamu temsilcisi durumunda olan Türk Hava Kurumu ile alakalarının kesilmesi istenmişti.

Türk Hava Kurumu kısa bir süre sonra sipariş ettiği uçak ve planörleri satın almaktan vazgeçerek şirketi zor duruma sokmuştu.

CHP, ÖNCE UÇAK İHRACATINI YASAKLADI, SONRA FABRİKAYI KAPATTI

Havacılığa tutku derecesinde bağlı olan işadamı Nuri Demirağ’ın gerek sivil gerekse askeri alandaki girişimleri hemen her defasında CHP’nin engellemelerine takılmıştı. Öyle ki, CHP hükümeti, uçaklar yurt dışına satılmaması için kanun bile çıkartmıştı. Her şeye rağmen yılmayan Demirağ, havacılığa geniş bir kompleks anlayışıyla yaklaşıyordu. Bu çerçevede uçuş denemeleri için satın aldığı Yeşilköy’deki bir çiftlik sahasına kurduğu havaalanı (Yeşilköy Havaalanı), Avrupa’nın en büyük havaalanı olan Amsterdam Havaalanı ile aynı büyüklükteydi. CHP, havaalanını bir dizi usulsüz işlemle Demirağ’ın elinden almıştı. Nuri Demirağ ayrıca pilot okulu da açmıştı.

Ancak zaman içerisinde Nuri Demirağ da pes edecekti. Uçak fabrikasını 1936 yılında kuran Nuri Demirağ, CHP iktidarının önce ilgisizliği sonra baltalamaları ve nihayet kapatma kararıyla karşı karşıya kalmıştı. Demirağ, dönemin Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’yle bütün çabalarına rağmen görüşememiş, sonunda kendisine mektup yazmış, ancak bundan da bir sonuç elde edememişti. Nuri Demirağ’ın havacılık merkezli baltalamalara maruz kalmasının benzerleri, yine bu alana aşkla düşkün olan Vecihi Hürkuş ve Selahattin Ayan’ın da başına gelmişti.

Mehmet Nuri Demirağ ayrıca, havacılık dışında çok değişik alanlarda da üretim yapmak istemiş fakat yine CHP engellemelerinden dolayı ilerleme sağlayamamıştı. Mehmet Nuri Demirağ, Keban’a baraj yapılmasını gündeme getirmiş, yerli sigara kâğıdı üretimi için de girişimlerde bulunmuştu. Nuri Demirağ, 1939’daki Erzincan depreminde de ön plana çıkmıştı. Demirağ önce depremzedelere büyük maddi yardımda bulunmuş, sonrasında da prefabrik konutlar üretip, teslim etmişti.

ESKİ TESİSLERİ CHP YAPMIŞ GİBİ ANLATTILAR

CHP idarecilerinin üretim ve sanayi alanındaki yaygın bir tutumu da Osmanlı İmparatorluğu devrinde yapılmış fabrikaları, CHP hükümetleri zamanında kurulmuş gibi gösterme gayretleriydi. Bugün bile CHP cenahında bu çarpıtma revaçta. Bu çerçevede Osmanlı zamanında kurulan kömür İşletmeleri (TKİ), barut imalathaneleri (MKE), tersaneler, şişe cam üretimhaneleri, santraller, havagazı tesisleri, kumaş fabrikaları (Merinos, Sümerbank), şeker fabrikaları yeni isimler takılıp, CHP idaresinin sıfırdan kurduğu tesisler olarak anlatıldı, hala da anlatılıyor.

TEK BAŞINA İKTİDARA GELEMEDİĞİNDE DE GENE AYNI ZİHNİYET

CHP, çok partili hayata geçildikten sonra bir daha tek başına iktidara gelememişti. 1977 yılında emekli amiral olan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün tek başına iktidar için yeterli milletvekili sayısına sahip olmamasına rağmen usulsüz bir şekilde verdiği görevle Bülent Ecevit tarafından kurulan azınlık hükümeti güvenoyu alamamıştı.

Zaman içerisinde ancak koalisyon hükümetleriyle iktidar ortağı olabilen CHP ya da darbe dönemlerinde muvazaayla başka isim altında kurulan partiler, kuruluş ve tek parti dönemindeki bu zihniyeti belli ölçülerde gene hayata geçirmişti.

28 ŞUBAT’IN ŞİRKET BOYKOTLARINA CHP’DEN DESTEK

Bu doğrultuda 12 Eylül darbesiyle kapatılan CHP’nin yerine yine CHP’liler tarafından kurulan SHP, önce DYP-SHP koalisyonunda birçok kamu iktisadi teşekkülünün kapanması ya da satılmasına onay vermişti. Bir süre sonra SHP yeniden açılan CHP’ye iltihak etmiş, “Yeni CHP” de 28 Şubat darbesi sürecinde askerler tarafından kurdurulan hükümetlere ya dışarıdan destek olmuş ya da dönemin iktidarlarına yönelik muhalefetini en alt seviyeye indirmişti.

Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 tarihinde yayınladığı bildiride “irticai sermaye”ye kısıtlama getirilmesi, ”irticai yayın” yapan basın kuruluşlarının da çok sıkı denetlenmesi istenmişti. Böylece Anadolu sermayesini hedef alan maliye kıskacı, boykot, medya infazı ve benzeri engellemeler CHP’nin büyük desteğini görmüştü.

CHP, GELİRİNİN YÜZDE 87’Sİ FAİZDEN OLAN TÜSİAD’LA KOL KOLA

Kartel medyası, darbe yöneticilerinden aldıkları “irticacı şirketler” listelerini yayınlıyor, CHP milletvekilleri ve teşkilatlar da bu listeler ellerinde gösteriler yapıyor, açıklamalarda bulunuyorlardı. 28 Şubat sürecinde, o yıllardaki faaliyetlerinin yüzde 87’sini faizden elde eden TÜSİAD da CHP tarafından boykot listeleriyle yapılan gösterilere, açıklamalara destek veriyordu.

Bütün bu kaotik ortamda ayrıca 25 banka hortumlanmış, net 100 milyar dolar çalınmış - paraları çuvallara doldururken güvenlik kameralarınca görüntülenen banka sahipleri vardı - muhtelif etki hesaplamalarıyla Türk ekonomisine verilen zarar miktarı ise 300 milyar dolara ulaşmıştı. Bu arada, dönemin hortumlanan birçok bankasında, 28 Şubat veya daha önceki darbelerde rol alan, CHP’liliğiyle de meşhur pek çok emekli general ve amiral yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştı.