Büyük Rus tiyatro yazarı ve modern öykünün en önemli ustalarından olan Çehov, Rus Gerçekçilik okulunun önde gelen temsilcisidir. Taganrog’da dünyaya geldi. Lisede Yunan ve Latin klasiklerini temel alan bir eğitim gördü. 1879’da Moskova’ya giderek tıp fakültesine yazıldı ve 1884’te doktor oldu.
Alacakaranlıkta adlı öykü kitabıyla 1887’de Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin Ödülü’nü kazandı. Yaklaşık bin sözcükten oluşan komik kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline getirdi. Ancak 1888’de yayımlanan Bozkır adlı yapıtıyla komik öykülere sırt çevirmiş oldu. Önemli oyunları arasında Ayı (1888), Evlenme Teklifi (1889), Martı (1896), Vanya Dayı (1899), Üç Kız Kardeş (1900) ve Vişne Bahçesi (1903) sayılabilir.
HİKÂYEDE ÇIĞIR AÇAN BİR İSİM
Büyük Rus Edebiyatının hikâyecilik alanında çığır açan gerçekçi satırlarıyla tanıdığımız Anton Çehov’un Altıncı Koğuş kitabı dönemin Rus toplumuna yönelttiği eleştirilerle hikâyenin ana taslağını oluşturur. Kaleme aldığı öykülerle dünya edebiyatında yankı uyandıran yazarın Altıncı Koğuş kitabını bir çırpıda okudum. Rus Edebiyatıyla tanışmam lise yıllarımda başladı. O dönem edebiyat öğretmenimizin tavsiyesi üzerine Dostoyevski’nin ölümsüz eseri Suç ve Ceza romanını okuduktan sonra artık bu büyülü yazarları keşfetmem gerektiğini düşündüm.
Anton Çehov
REALİZMİN ÖNCÜ YAZARLARI
Odamda Tolstoy, Turgenyev, Puşkin, Gogol, İvan Gonçarov ve daha birçok yazarın kitaplarıyla yatıp kalkmaya başladım. Realizmin öncü kalemleriyle tanışmam ve onları okuma köşemin her daim müdavimi olmaları benim için bir sevinç kaynağıydı. Geçen gün kitaplığımı karıştırırken elime Çehov’un Altıncı Koğuş adlı incecik kitabı geçti. Okumak için aldığım kitabı tozlu raflara mahkûm ettiğim için üzüldüm. Sayfalarını karıştırırken kitabı bitirmişim; zaten oldukça az hacimli olan kitap felsefi tartışmalar ışığında okurları tartışmaya davet ediyor. Rus devlet adam Lenin’in, “Kendimi Altıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim.” dediği rivayet edilir.
Çehov ve Tolstoy
TAŞRA KASABASINDA BİR AKIL HASTANESİ
Altıncı Koğuş, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaları konu edinir. İvan Dmitriç diğer hastalara göre daha duyarlı ve çevresindeki sorunlara karşı bilinçli ve tabiri caizse mürekkep yalayan bir karakterdir. Akıl hastanesinde doktor olan Andrey Yefimiç arasında başlayan politik ve felsefi tartışmalar okuyanları bu tartışmalara dâhil eder. Dmitriç, toplumun benliğini kaybettiğini, güçlü siyasi otoriteden korktuklarını eleştirirken, doktor ise aynı fikirde değildir. Dmitrıç lümpen toplumu sert bir şekilde eleştirir.
Dmitriç ve Yefimiç
ELİT RUS AYDINI
Yefimıç, altınca koğuşta yatan bu sıra dışı hastayla yakınlık kurmak için her akşam ya da günün belli saatlerinde Dmitriç ile konuşmak için yanına gelmeye başlar. Aksi ve ilk izlenimde insanlara sıcak gelmeyen Dmitriç, doktordan pek hoşlanmaz.
Doktor ise, Dmitriç ile konuşmak için adeta can atmaktadır. Dmitriç, doktorla olan konuşmalarında elit Rus entelektüellerin duyarsızlıklarını ve olayları uzaktan izlemelerini yadırgıyor bu durumdan pek hoşlanmadığını ifade eder. Ona göre, bürokrasiyi eleştirmek ve buradan çıkartılan sonuçları topluma aktarmak aydınların yegâne vazifesidir.
Aydınların sinmiş ve korkak tavırlarını büyük bir bilinçsizlik olarak görür. Yeri gelmişken şunu hemen belirtelim; o dönemlerde Çarı eleştirmek ya Sibirya’ya sürgüne gönderilmekti ya da kürek cezasıydı. Büyük yazar Dostoyevski’nin kürek cezasıyla cezalandırıldığını da not düşelim.
Tiyatroya uyarlanan Altıncı Koğuş
"YÜZLERCE DELİ DIŞARIDA ÖZGÜRCE GEZİYOR"
İvan Dmitriç doktorla olan tartışmasında şu sözleri dikkate değer; “Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülemeyecek derecede aşağı konuşmasının. Neden burada siz değil de biziz? Mantık bunun neresinde?” (syf 22)
ÇEHOV ÜYKÜCÜLÜĞÜ
Hem tiyatro hem de hikâyecilikte önce isimlerden olan Çehov büyük Rus gerçekçi kalemlerindendir. Onun karakterleri günlük hayatımızda sık sık karşılaştığımız insanlara benziyor. İnsan ruhunun derinliklerine hitap eden büyülü satırlarında realizmin öğeleri sürekli ön plandadır. Edebiyatı, psikolojiyi, felsefeyi bir arada harmanlayarak öykü türünün dünya edebiyatı için hazırlayıcılarından olmuştur.
Kitap sayfası için iletişim: ergul.tosun@ensonhaber.com
.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış