
Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin’in sadece müziği ve ahengi ön plana çıkaran sembolist şiir anlayışına, semboller ve hayal unsurlarını da ekleyerek, edebiyatımızda sembolizmin en önemli temsilcilerinden biri olarak yer edindi.
Haşim, sanat ve edebiyata ilgi duymaya Galatasaray Lisesi’nde eğitim gördüğü zamanlarda başladı. İstanbul’a, annesinin ölümünün ardından babası ile geldiğinde 12 yaşındaydı. Daha öncesinde babasının memuriyeti sebebiyle düzensiz bir okul hayatı geçiren Haşim, şimdi burada pek çok şeyin ayırdına varıyordu. Aslında o yaşamı boyunca ne sebeple yola çıkmış olursa olsun, gittiği yerleri gözlemleyerek yazdı… Askerliğini I. Dünya Savaşı sırasında yaptı. Bu süreçte Anadolu’nun pek çok yerini de görme fırsatı bulmuştu. Bunun dışında 1924’te Paris’e, 1932’de de hastalığı sebebiyle Frankfurt’a gitti. Bu gidiş, ona Frankfurt Seyahatnamesi’ni yazdırdı…
Bugün Haşim’in 86. ölüm yıl dönümü. Onu, edebi yönüyle bilgilenerek anıyoruz…
ŞİİR ANLAYIŞI
Haşim, 1901’de, Mecmua-, Edebiyye’de, ilk manzumesi “Leyâl-i Aşkım”ı yayımladı. Bu dönemde Cenap Şahabettin, Muallim Naci, Tevfik Fikret ve Abdülhak Hamid’den etkileniyordu.
Haşim, Fransız şiirini ve sembolistleri son sınıfta tanıdı. Bunların yanında kendi edebi yönü oluşsun istiyordu. Bundan sebep yazdığı ilk şiirleri kitaplarına almadı. İlk şiiri Hayal-i Aşkım’ı, 1905’te yayımladı. 1905-1908 yılları arasında yazdığı şiirleri, daha sonra Piyale adını verdiği kitabında yayımladı. Bu kitapta yer alan Şiir-i Kamer serisi, özellikle Haşim’in hayal zenginliğini, ahengini ve telkin kabiliyetini göstermesi yönü ile çok beğenildi. Bugüne dek alışılmış kalıplarla yazılmış şiirlere benzemiyordu. Beğenilerin yanında elbette tepki de gördü. Haşim, kendisine bu yönde gelen eleştirilere, Piyale kitabının başında “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” başlığı ile cevap verdi. Haşim, aslında attığı bu adımla, kendi şiir görüşünü açıklıyordu.
Ona göre şiir şöyle tanımlanmalıydı:
“Şiirin asıl özelliği duyulmaktır. Şiirin dili “musiki” ile “söz” arasında sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirdeki bu dil “bir açıklama vasıtası olmaktan çok bir telkin aracı”dır. Şiirde musiki anlamdan önce gelir. Bu sözcükler şiire anlam değerinden çok musiki değerlerine göre girer. Şiirin anlam bakımından açık olması önemli değildir. Şiirin doğduğu yer şuuraltıdır. Şiir düz yazıya çevrilemeyen bir nazımdır. Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır. Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmek gibidir. En güzel şiirler anlamlarını okuyucunun ruhundan alan şiirlerdir. Şiirde önemli olan anlam değil, söyleyiş özellikleridir.
Eserlerini Milli Edebiyat Dönemi’nde veren Haşim, Yahya Kemal Beyatlı ile “öz şiir”in de en önemli temsilcilerinden biri oldu. Empresyonizmden de etkilenen Haşim, şiirlerinde özellikle sembolistlerin genellikle kullandığı “mehtap, akşam, yıldızlar, gece, şafak, güller, ormanlar” gibi hayal gücünü destekleyen temalardan yararlandı. Aşk ve tabiat şiirlerindeki en önemli kaynağı, çocukluk anılarıydı. Dış dünyada ne kadar şey gözlemliyorsa kendi içine bırakıyor, orada harmanlıyor ve gözlemlerini, hayal dünyasından şiir olarak yansıtıyordu. Kendine has üslubu ile edebiyatımızda özel bir yer edinen şair, Türk Edebiyatı’mın “Akşam Şairi” olarak anıldı.
KENDİNE HAS BİR ÜSLUP KULLANDI
Haşim, 1909’da kurulan “Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek” prensibi ile hareket eden Fecri Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini, bu topluluğun yayın organı Servet-i Fünun Dergisi’nde yayımladı. Serveti Fünun Edebiyatı’na, makaleleriyle dahil oldu.
Fecri Ati dağılınca, Haşim işte o zaman kendine has bir anlayışla yola devam etmeye karar verdi. Yaşadığı dönemde tüm edebi akımların dışında, kendine has bir edebi anlayışın tek temsilcisi oldu. Sanat için sanat anlayışını benimsediğinden toplumsal konularla ilgilenmedi. Haşim, bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazdı. Hece ölçüsünü, musiki açıdan yetersiz bulduğu için kullanmıyor, ayrıca onu, “Köylü vezni” diye niteliyordu. Bunun yanında şiirlerinde hiçbir zaman anlaşılma kaygısı gütmedi. Öyle ki dili ağırdı. Hiç çekinmeden Arapça ve Farsça sözcükleri de şiirine katıyordu. Son dönem şiirlerinde daha sade bir dil benimsedi. Şiirleri her zaman imge ve iç ahenk bakımından çok zengin oldu.
Haşim, düzyazıda da oldukça başarılı eserler verdi. Gezi, fıkra gibi türlerde de yine kendine has bir üslupta yazdı. Dili, her zaman şiirlerine göre daha sade oldu.
*
Instagram: biyografivekitap
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış