Ve İstanbul bütün görkemiyle eğlenmeye başladığında yukarıdakilerle aşağıdakilerin mücadelesi de başlar. Nefes nefese bir Osmanlı macerası, İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…
Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu bir dönem. Tahtta kudretli bir padişah. Zafer kazanmış ve payitahta dönmek üzere olan bir ordu. Böyle bir atmosferde yapılacağı ilan edilen şehzadelerin sünnet düğünü.
İmparatorluğun halkla kucaklaşmasını sağlayacak bu etkinlik öncesinde alınan acı bir haber. Muzaffer ordunun başındaki sadrazamın beklenmeyen ölümü.
Fakat zaman durmaz. Hayat akar. Güçlü padişah, düğün hazırlıkları için defterdarı görevlendirir. Kazasker’e de denetleme ve yardımcı olma vazifesi verilir. Yüksek dağların başında bilinen, bilinmeyen nice rüzgarlar eser. İktidar dediğin güç ve siyaset oyunudur.
Başta Kazasker ve Defterdar olmak üzere herkeste ölen sadrazamın yerine geçme isteği kabarır. Amaca ulaşmak düğünün başarıyla yapılmasına bağlıdır. İkbal beklentisi herkesin kanını hızlandırır.
İstanbul hemen her güzelliğin, nimetin, beklentinin, aşkın ve kavgaların da şehridir. Görünenin arkasında bir yığın saklı sebep çarpışır payitahta. İskender Pala, Osmanlı’nın çok yönlü, çok katmanlı ve bir o kadar da renkli ve şenlikli dünyasına bu kez ‘Bir Osmanlı Macerası’ mottosuyla yaklaşıyor.
Saat imgesi üzerinden devrin ruhunu ve arkada dönen çarkları kendisine özgü üslup ve kurguyla aktarıyor. Bir yanda Osmanlı’daki değişme ve yenilik isteğini dillendirirken daha derinde yatan insan ve şehir hikayelerine, güç ve iktidar çekişmelerine odaklanıyor. Zaman fikri ile beraber akan aşk, Osmanlı toplumunun kültürel ve sosyal ikliminde yoğrulup yorumlanıyor.
Sürnâme, roman sanatının bütün imkanları içinde toplumsal katmanlara heyecanlı, şenlikli, eğlenceli, içinde polisiye ve entrika unsurları da barındıran usta işi bir eser. 21. yy okuruna Türkçe romanın yıllar içinde elde ettiği yazım kıvraklığı ve kurgusal imkanlarla beraber düşünülmüş rüya gibi bir yeni zaman armağanı.
Perde sıyrılıp sayfalar çevrildiğinde saatin tiktakları da işlemeye başlıyor.
Üzücü bir hadise...
Osmanlı sultanı, şehzadeleri için bir sünnet düğünü tertiplemiştir. İstanbul’da eski saraylarla birlikte Atmeydanı, Okmeydanı ve Divanyolu gibi mekânlar seyirlik alan olarak belirlenir. On beş gün sürecek düğünün dillere destan olması istenmektedir. Her vilayetten ve her ülkeden insanlar davet edilir. Bu sırada üzücü bir hadise meydana gelir.
Şehit olan bir sadrazam
Sadrazam şehit olur… Sultan, düğün neşesini siyasete boğdurmamak adına yeni sadrazam ataması yapmaz. Mühr-i Hümayûnunu kime vereceğini düğünden sonra açıklayacağını söyler. Bu durumda on beş günlük düğün süreci devletlular ve davetliler için acımasız ve ölümcül bir iktidar mücadelesine dönüşüverir.
Sayfa: 408
Sarayda entrikalar
Sarayda bunlar olurken sokaktan birkaç öksüz ve yetim delikanlının kaderleri iktidar yarışındaki devletlularla kesişir. Gençler, önce kalpazanlık yapmak, sonra da el altından düğün hediyelerini çalmak zorundadır. Üstelik içlerinden biri de zihinsel engellidir.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış