Kütüphaneler ve kitaplar uygarlıkların sanat ve sosyal yaşamında önemli katkılar sunmuştur.
Kütüphaneler Osmanlı’da 15. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürmeye başlamıştır. İmparatorluğu’nun sürekli yaşadığı savaşlar ve iç kargaşalar sebebiyle toplumda kütüphanelere karşı ilgi azalmış olsa da, daha sonraki evrelerde tekrar eski seviyesine ulaşmıştır.
Dolasıyla kütüphanecilik sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarla beraber değişimler yaşamıştır. Araştırmacı İsmail E. Erünsal’ın Orta Çağ İslam Dünyasında Kitap ve Kütüphanecilik çalışması bu alanda yazılmış harika bir başucu kitabı.
Zira, bu dönemle ilgili kütüphanecilik kültürünü merak ediyorsanız, kitabı mutlaka edinmelisiniz. Timaş Yayınları tarafından yayımlanan kitap, zengin kaynak özelliğiyle ön plana çıkıyor.
Kitabı satın almak için linki tıklayın:
SARAY KÜTÜPHANELERİ
Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıllık ömründe okumaya ve kültürlenmeye Avrupa medeniyetleriyle kıyasladığımızda geriden geldiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Buna rağmen imparatorluk içinde fazlasıyla mürekkep yalamış münevverler çoğunluktaydı.
Bu bilgiden yola çıkarsak bunun zengin kitaplar ve geniş bir kütüphane kültürüyle mümkün olacağını dile getirmek gerekir. Halkın hizmetinde olan kütüphaneler de elbette mevcuttur ama özellikle Fatih Sultan Mehmet devrinde saray kütüphanelerinin oldukça zengin olduğunu belirtmekte fayda var.
Kütüphanelerde İslam devletlerinin mektuplaşmaları ve yazışmaları dışında farklı dillerde yazılmış kitaplar da yer alıyor. Sultan Fatih’ten sonra gelen padişahların devrine baktığımızda kütüphane alanında durgunluk ve ilgisizlik olmuş.
Bu durgunluk daha çok padişahların askeri seferlere çıkmasıyla diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere fazla zaman ayırmadığından kaynaklanıyor.
Osmanlı’da “Muhteşem Çağ” olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman hükümdarlığının ilk yıllarında İstanbul dışında açılan birkaç kütüphane beklenen ilgiyi görmemiştir.
Bağımsız kütüphanelerin ortaya çıkmasına kadar kitap ihtiyacı camilerde ve medreselerde gideriliyordu. Buradaki kitaplar da ağırlıklı olarak İslam dünyası ve felsefesine hitap ediyordu. Dolasıyla, dünya kitaplığı açısından zenginlik arz etmiyorlardı.
MÜSTAKİL KÜTÜPHANELERİN KURULMASI
Medreselerde olan kitapları okumak isteyenler ödünç olarak alamıyordu. Belli saatlerde medresede kitabı okuyup, yerine bırakma zorunluğu vardı. Ertesi gün tekrar gelip kaldığınız yerden kitabınızı okuyabiliyordunuz.
Lakin, bağımsız kütüphanelerin yavaş yavaş ortaya çıkmasıyla beraber halk medrese ve camilerden kitap almayı bırakarak buralara yönelmiştir. Müstakil kütüphaneler hem vakıflara hem de halka ödünç kitap verme konusunda iyileştirici hamleler yaptı.
Bu kütüphaneler daha çok vakıf yöneticilerine, ulema sınıfına ve medrese öğrencilerine hizmet vererek iyileştirici politikalar yürütmüştür. Kütüphanelerde edebiyat eserlerine rastlamak pek mümkün değildi.
Kitaplar daha çok dini ve ders kitaplarından oluşmaktaydı. Bu koleksiyonlar ulemalar için yeterliydi. Kitapların hepsinin Arapça olduğunu da belirtelim.
Sultan Mahmut Bey tarafından Cihangir Camisi içinde 1593’te kurulan kütüphaneler de mevcuttur. Öte yandan III. Murat devrinde rasathane bünyesinde kurulan kütüphanelerde yer alan kitaplar birkaçı dışında hepsi Türkçeydi. İlk bağımsız kütüphane İstanbul’da Köprülü Fazıl Mustafa Paşa tarafından 1678 yılında inşa edildi.
Fakat Sultan I. Mahmut zamanında kurulan kütüphanelerin sayısında belirgin bir artış olmuş. Fatih ve Galatasaray kütüphaneleri bu dönemde kuruldu. Beri yandan II. Mahmut’un padişahlığı sırasında kütüphaneleri devlete bağlamak gibi bir düşünceye hâkimdi.
Padişahın kütüphanelere müdahale etme fikri sınırlı olmasıyla beraber, 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’yla bu düşünce tamamıyla bertaraf edilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet, 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra Bizanslardan kalma belli kilise ve kültür merkezlerini kütüphanelere çevirerek, kendi kişisel kitaplarını da buraya bağışlamıştır.
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim: ergul.tosun@ensonhaber.com
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış