Seda Ünsar'ın sevilen romanı: Düşüş
Haber Merkezi

Edebiyata hızlı bir giriş yapan Seda Ünsar'ın Düşüş romanı çok çarpıcı. Geçtiğimiz yılın son aylarında kitap raflarındaki yerini alan Düşüş, yazarın üstün başarısından ileri gelmektedir.

Aynı zamanda akademisyen olan Seda Ünsar, farklı üniversitelerde araştırmalarına devam ederken, bir yandan da edebiyatla ilgileniyor.

Seda Ünsar, sadece akademik kariyeriyle sınırlı kalmadı, oturdu Düşüş romanını yazdı. Aşk, felsefe ve politika üçgeniyle işlenen roman, okurlardan büyük beğeni aldı.

Düşüş, hayatın anlamını, çocukluk arkadaşı iki ana karakterin İstanbul'dan Los Angeles ve San Fransisko'ya sürüklenen hayatları üzerinden felsefi, edebi, politik ve tarihi bir çerçeveye eşlik eden derin kurgusuyla sorguluyor.

Bu varoluşçu sorgulama, karakterlerin yazdıkları öyküler ve izledikleri filmlerle, gördükleri rüyalar ve platonik felsefeden postmodernizme, aydınlanma'dan İbn-i Rüşd'e uzanan çarpıcı diyaloglarla gerçekleştiriliyor.

GERÇEK VE KAYIP ZAMAN

Gerçeğin ve kayıp zamanın peşine düşme, özgürlük, erdem, bilgi, ölümsüzlük, sıradanlık, hayal kırıklığı, aşk ve yalnızlık metaforlarının satırlara başarılı bir şekilde nüfuz etmesinin yanında; Doğu-Batı karşılaşması kitabın temel çerçevesinde derin bir şekilde hissedilirken, okuyucu üst kurmaca tekniği ile roman içinde bir romanla karşılaşıyor.

Roman bir yandan Batı felsefesiyle örülmüşken, bir yandan Doğu düzleminde oryantalizm, modernleşme ve Batılılaşma kavramlarına teorik olarak yeni bir bakış sunuyor.

Seda Ünsar'ın sevilen romanı: Düşüş

Sayfa: 464

SEDA ÜNSAR'DAN İLK ROMAN

Yazarın yayın dünyasına attığı ilk adım olan Düşüş, karakterlerin kendilerini keşfetme yolunda sarsıcı, umutsuz aşk hikâyeleriyle birlikte; okuyucuyu düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya iten sürükleyici kurgusuyla ve buna eşlik eden başarılı üslubuyla derin araştırma, çalışma ve akademik bir birikimin ürünü olduğunu gözler önüne seriyor.

Seda Ünsar'ın sevilen romanı: Düşüş

"ZAMANI ELLERİYLE TUTMAYA ÇALIŞMAK"

"Boşa geçen zamanın anlamını hangi sözcükler anlatabilirdi ki? Bu basit ama keskin düşünce, bütün diğer düşüncelerinin birbirine kenetlendiği ağlara bir bıçak gibi düştü ve bütün düşünce bağlarını koparıp attı. Öyle umutsuz, öyle kaçınılmaz bir düşüştü ki bu, birden nefesinin kesildiğini ve dizlerinin tutmadığını hissetti. Duvara yaslandı. Çiseleyen yağmurun ıslattığı bir kedi bacaklarına sürtündü. Şakaklarındaki zonklama, zamanı, yere dökülen yağmur tanelerine hapsederek yavaşlatmıştı. Bu taneler alnına damlıyor, burnunun kavisinden, birkaç günlük sakalına süzülüyor, kaybolup, yok olup gidiyordu. Zamanı elleriyle tutmayı denedi. Olmadı..."