Uṣfûr Mine’ş-Şarḳ, Şarkın Serçesi; bir dönem romanı. Tevfîk el-Hakîm, 1938 yılında Paris’te yazdığı bu romanda, yirmili yaşlarında bir Mısırlı gencin gözünden Doğu-Batı mukayesesi yapıyor. Otobiyografik özellikler de içeren romanın omurgasını Doğu-Batı karşıtlığı oluşturuyor.
Yazıldığı yıllarda Avrupa edebiyatı seviyesindeki ilk romanlardan biri olarak değerlendirilen Şark’ın Serçesi; Fransa başta olmak üzere Batı’nın yaşadığı modernleşme kaynaklı buhranı ve uzun yıllar süren işgal ve sömürge uygulamalarının Doğu kültüründe sebebiyet verdiği yozlaşmayı gözler önüne seriyor.
1900’lü yılların başlarında Mısır’da dünyaya gelen Tevfîk el-Hakîm, ilk gençlik yıllarında İngilizlerin Mısır’ı işgaline şahitlik eder. Annesinin etkisiyle edebiyata özellikle de tiyatroya ilgi duyan lise öğrencisi el-Hakîm, ilk tiyatro eserini 1919 yılında kaleme alır.
Bu oyununu sahnelemek için günümüzde Mısır’ın ilk tiyatrolarından biri kabul edilen Tevfîk el- Hakîm Tiyatrosu’nun çekirdeğini oluşturacak küçük topluluk meydana getirir.
El-Hakîm, babasının ısrarı neticesinde üniversitede hukuk eğitimi alsa da edebiyatla ve tiyatroyla ilgilenmeyi sürdürür. Hukuk doktorası yapmak için gittiği Paris’te Fransızca öğrenir ve bir yandan Fransız kültürünü incelerken öte yandan tiyatro eleştirileri okumaya başlar.
Sayfa: 152
GERÇEK KÜLTÜRÜN KAYNAKLARI
Günümüzde çokları tarafından Mısır tiyatrosunun kurucusu kabul edilen Tevfîk el- Hakîm Fransa’da kaldığı süre boyunca Shakespeare, Goethe, Maeterlinck, İbsen ve Pirandello’nun oyunlarını takip eder.
1927’de, Batı’yı tanımış ancak doktorasını yarım bırakmış olarak ülkesine döner. Yazarlık macerasının "Gerçek kültürün kaynaklarından içebildiği Avrupa’ya ulaşmasından sonra başladığını” söyleyen Tevfîk el-Hakîm’in bu tarihten on yıl kadar sonra kaleme aldığı, öğrencilik yıllarında edindiği izlenimleri de içeren Şark’ın Serçesi; Doğu’yu seven ve Batı’yı anlamak isteyen bir gencin hikâyesini konu edinmektedir.
Tevfîk El-Hakim
ROMANA DAİR...
Roman yağmurlu bir Paris gününde, Comedie Française Meydanı’nda başlar. Sağanak yağmura aldırış etmeksizin Şiirin Prensi Alfred de Musset’nin heykelinin önünde dikilen genç adam, heykelin kaidesindeki cümleyi kendi kendine tekrarlamaktadır; “Bizi büyük yapan ancak büyük acılardır.” Batı’da acıyı tanıyan ve onun olgunlaştırıcı bir öğretmen olarak takdir edenlerin varlığı karşısında şaşkındır.
Duyduğu her cümleyi, şahit olduğu olayları, koridorlarında dolaştığı yapıları Doğu’nun lügatine tercüme eden bu delikanlı, bize kitap boyunca eşlik edecek olan Muhsin’den başkası değildir.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış