Bülent Ortaçgil'in son şarkısı Denize doğru

Türkiye'de şehir müziğinin önemli isimlerinden Bülent Ortaçgil'in 'Sen' isimli yeni albümü, Ada Müzik'ten çıktı. Her zamanki gibi tüm söz ve bestelerde sanatçının imzasını taşıyan 'Sen', çok özel Ortaçgil şarkılarıyla bezeli. Radikal'den Eray Aytimur usta sanatçıyla yeni albümünü konuştu..

ORTAÇGİL'İN SON ŞARKISI DENİZE DOĞRU'YU DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Bülent Ortaçgil - Denize Doğru
Bülent Ortaçgil - Denize Doğru

Bu albümde sorular yanıtlarını, yanıtlar sorularını bulmuş. 2003'ten bu yana sessizce oturduğunuz kaptan köşkünde aklınızdan geçen sorular, gönlünüzden geçen yanıtlar nelerdi?
Acayip bir iş yapmışım değil mi? Filozofik anlamda çok soru sormadığımı itiraf edeyim. Çünkü yaşım gereği daha fazla kabullenmeye yönelik bir hayata doğru gidiyorum. ‘Ulan değmez' filan diyorum. Bunlar popüler olmayacak parçalar ama müzik ve edebiyat seven, Batı'daki müzik akımlarını takip eden dinleyiciler için bence acıtıcı olacaktır. Eskiden sözü-müziği paralel yazmak benim için en pratik olandı. Ama şimdi müziğiyle şarkı formatını bulsa da sözlerini bir türlü bulamayan parçalar var. Bu albümün de masa başı çalışması iki yıl filandır. Kendime bir defter aldım. Bazı şarkıların 500 kere filan üstünden geçtim. Bir de şöyle düşün, yıllardır şarkı yazıyorum ve bir şarkıyı yazıp beğenebilmek için çıtam yükseliyor. Kendimi ikna etmek son derece zor. Ancak işte ikna edebildiğim zamanlarda bir şey yayımlıyorum o da en son yedi yıl önceydi. Yedi yılda bir popüler müzikçi kaç albüm yapardı kim bilir. Biz ise çocuk doğurur gibi albüm yaptığımız için zor.

bulent.jpg

Yaylı düzenlemeler fikri nasıl belirdi?
Sözler, müzikler benim. Ben söylüyorum. İster istemez iyi düşünmek zorundasın ki müzikal olarak kendini tekrarlamayasın. Nasıl bir format üzerinde çalışacağımızı üç beş yıldır düşünüyordum. Elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanma açısından. Mesela Baki (Duyarlar) konservatuvarda okumuş, klasik müzik yazabilen birisi ve benim hep gitarımla yaylıları birleştirebilme hayalim vardı. ‘Sen' için bu bileşkenin itici güç olabileceğini düşündük. Önce Türkiye'deki yaylılarla ilgili karşımıza çıkacak problemlere kafa yorduk. Çünkü sağlam prova olmuyor, vakit yok, iyi çalınamayabiliyor. Düzeltmek için harcadığımız vakit çalmak için harcadığımızdan fazla. O zaman bir bütçe taraması yaptık ve aslında yurtdışında böyle bir şey kaydetmenin Türkiye'dekinden ucuza geleceğine karar verdik. Aşağı yukarı bir yıl boyunca Macaristan'daki bir oda orkestrasıyla yazıştık fakat o insanlarla çalıştığımız takdirde bir yıl atma ihtimali belirince Baki'nin eğitim aldığı Hollanda'da yapalım dedik. Oradaki senfoni orkestrasının baş kemancısı Serdar (Erkmeniş) ve arkadaşlarıyla hazırlığımızı yaptık ve enternasyonal bir yaylı orkestrası çıktı ortaya.
Yaylıların ciddi olarak imzasını attığı ‘Ayrıntılar' adlı şarkı, bu albümde benim favori parçam, senfonik bir balad gibi.
Aynen öyle. Eşim isteğini yerine getirmediğim için bana kızgın. Çünkü albümün adının ‘Ayrıntıları içimde' olmasını istiyordu o. Kabul etmedim. O şarkı onu da darma duman etmiş. İnsan kendi şarkısından etkilenir mi, ama beni de öyle yapıyor. Bir süredir yabancılaştığım için artık etkilenmez oldum ama ilk kurguladığım zamanlarda kendi kendime ağlamak üzereydim. Bir orta yaş parçası o. Biraz muhasebe yapmak isteyince biraz trajik oldu.


Ego ve farklılıklar üstünden insanlık trajedimizi tokatlayan ise ‘İstediğini yap'. "Senin yargıların en doğru/ Benimkiler tabii ki en en doğru/ Sana bir şey söyliyeyim mi? Doğru yanlış yoktur/ Başka yerlerden bakan insanlar var".
Tabii yani doğruluk ve yanlışlık üstüne 36 yıldır filan düşünüyorum. Ortada bir olay vardır. Üçümüz birden bakar, ayrı yorumlar, ayrı anlatırız. Halbuki de facto bir şeydir. O ayrı yerlerden bakma hali kadın-erkekten tut, yaşımıza, eğitim seviyemize kadar kendisini gösterir. Dolayısıyla doğrular ve yanlışlar farklı yerlerden baktıktan sonra kolayca karışabilir. Aslında bunlar benim ilgi alanlarım ve demek ki o alanların şarkıları artık çıkmaya başladı. Sonuçta şunu diyor "Kardeşim herkes kendince bir durumda olduğuna göre sen en iyisi istediğini yap". Ben mühendislik eğitimi aldım. Babam doktordu. Ve orta sınıf ahlak değerleriyle büyüdüm. İnsan aileden zengin olmayınca insanın zenginliği mesleğindedir diye büyütüldüm ama sonunda istediğimi yaptım.

Albüme indeks yapılsa en çok tekrarlayan sözcük ‘deniz'dir herhalde. Takipçileriniz açısından bu şaşırtıcı değil ama deniz etkisinden öte bir Mare Nostrum durumu da var sanki.
Var mutlaka. O benim için bir kurtuluşun yolu. Denizin kıyısında yaşıyor olmak bir özgürlük duygusu. Yılın altı ayı denize bakıyorum. Sabah ilk uyandığımda denize giriyorum. Sözü geçen Şaman isimli tekneyle mutlaka 3-5 gün yelken yapıyorum. Yaşlanıyoruz artık bir daha gidemeyebiliriz. Ama denize bakmak bile beni sakinleştiriyor. Onu anlatırken ‘Kabuk yumuşaklığı' gibi ifadeler bana uygun geliyor. Balık tutmayı sevmem ama denizle çok iç içe bir yaşamım var. Ben ‘Denize doğru'yum.

‘Niçin' ise 41 yıl öncesinin parçası. ‘Niçin' için niçin bu kadar geciktiniz?
Niçin'i bana İzmir'deki bir konserde Ümit Tunçağ hatırlattı. Niçin bunu bugüne kadar çalmadın hiçbir yerde dedi. İyi bari bu set-up'ta çalalım dememle geri gelmiş oldu. En çok uğraştığımız parçalardan da biridir hani.

Ümit Tunçağ'ın kulakları çınlamışken, "Bu Bülent Ortaçgil'in 40. değil 41. sanat yılıdır" demişti. Bir yıllık fark nereden kaynaklanıyor?
İzmir Radyosu'nda bir yanlarına gidip kaldım 10-15 gün. Çok hoşlandık birbirimizden. Radyocuların müziği bu kadar bildiği bir ortamda ilk defa bulunuyordum. Müziğin her türlüsünü çok yakından takip eden, benim bilmediğim şeyleri bilen insanlar. Biz de kendimizi bir şeyler biliyor zannediyoruz. Hülya (Tunçağ) da aynı şekilde. Malum şu anda da Türkiye'nin caz otoritesi. Birbirimizi sevdik ve onlara TRT'de kayıtlar yaptım. Sonra Ümit o kayıtları bana hediye etti. Düşün ki 69 yılından kalma. Ortada daha hiçbir şey yoktu benim için...

O konserde seyircilere ‘beni bir tek siz bir de müzisyenler sevdi' demiştiniz ya, o gecenin ruhuna göre bir espiri miydi sadece yoksa kendinizi az sevilir hissediyor musunuz?
O biraz espri, biraz laf sokuşturmacaydı Türkiye'ye. İnsan kendine yalan söyleyemez. Ne isen osun. Belki birkaç yıl bunu kendinden saklayabilirsin. Ama zordur. Mesela hedef şarkıları veya doğru-yanlış müzik tanımları. Bunlar hiçbir zaman tercihim olmadı. Bundan 15 yıl önce politik olarak doğru ya da yanlış müzik tanımı vardı. Oysa müziğin doğrusu yanlışı yoktur. Güzeli ya da çirkini olabilir. Ama şurası kesin ki bu şarkılar benim kitlesel olmak, popüler olmak, herkesin benden söz etmesini sağlamak amacına yönelik değil. Ben sakince bir hesap soruyorum. Çalakalem hiçbir şey yayınlamadığım için de insanlar bir türlü eritip tüketemiyor. Popüler dünyanın starlarıyla aşık atmaya kalksam şimdiye boğulmuştum. O dünyanın yasalarına zaten karşıyım ama uymak da başka bir ekol olmayı gerektirir. Böyle bir müziğin Türkiye'de yayılmasını umanlara hafiften gülümsüyorum açıkcası. Kitlesel hale dönüşmem pek olası değil.

Ne diyeyim, kitlesel mitlesel. ‘Sen'in konserleri ne zaman başlayacak?
Orijinaline yakın biçimde dört beş tane büyükşehirde konser hedefliyorum, Şubat gibi. İnsanların aklında o şekilde kalsın istiyorum. Yaylılar, gitarlar, vurmalılar, klavye ile. Ama o konserleri verdikten sonra şarkıları bizim çekirdek gruba göre düzenlememiz gerekiyor. Üç beş yıl sonra o şekilde çalacağız çünkü.

Son olarak tüm konuştuklarımızdan bağımsız, insanlar ‘Benimle Oynar mısın' albümünü neden bu kadar seviyorlar?
Çünkü üstesinden gelemiyorlar. O kadar az sözle o kadar çok şey anlatıyor ki tüketemiyorlar. Bu acıklı bir şey mi, onu da bilemiyorum.

1 Mart 1950'de Ankara'da doğdu

1963-
İlk grubu Damlalar'ı kurdu, Bülent Ortaçgil davul çalıyordu.

1971-
‘Anlamsız / Yüzünü Dökme Küçük Kız' adlı ilk kırkbeşliğini yayımladı. Hey dergisinin ‘Ümit Veren Erkek Sanatçı' anketinde beşinci oldu.

1974-
Bülent adıyla ilk albümü ‘Benimle Oynar Mısın'ı yayınladı. Sadece 2000 sattı

1976-
Üç Şarkı adlı albümünü çıkardı. Ardından on yıl kadar müziği bırakıp mühendislik yaptı.

1984-
Fikret Kızılok'la Çekirdek Sanatevi'ni kurdu. Rüzgara Söylenen Şarkılar albümü çıktı.

1985-
Fikret Kızılok'la birlikte ‘Biz Şarkılarımızı' albümünü yaptılar. Bir yıl sonra da ‘Pencere Önü Çiçeği' çıktı.

1990-
Bütün enstrümanları Onno Tunç'un çaldığı, Bülent Ortaçgil albümü ‘2. Perde' yayınlandı. Bu İş Çok Zor Yonca, en sevilen şarkısı oldu. Hemen ertesi yıl ‘Oyuna Devam'ı yaptı.

1994-
‘Bu Şarkılar Adam Olmaz' albümü 1994'te yayınlandı.

1998-
‘Light'

2000-
Şebnem Ferah, Sezen Aksu, Levent Yüksel, Teoman gibi isimlerin katıldığı ‘Bülent Ortaçgil Şarkıları' çıktı.

2003-
Bir önceki albüm, Gece Yalanları

BÜLENT ORTAÇGİL İLE 3 SAAT
Bazen iyi şeyler oluyor hayatta. Ada Müzik etiketli yeni albümü ‘Sen'i vesile bilip ozan, besteci, şarkıcı, gitarist Bülent Ortaçgil'le sohbete gittim. Hem de kendisiyle görüşeceğim için heyecandan uyuyamadığım bir gecenin ertesinde. Albümü ilk kez onun yanında dinleyecektim ve ayıptır söylemesi ilk dinleyenlerden biri olacaktım. İşin kötüsü, bu bilginin sarhoşluğundan kurtulamazsam ‘Dur tutma öpüjem' de yapamazdım, adam koskoca Ortaçgil. Fakat nasıl geçtiğini anlamadığım üç saat boyunca parçalardan hayata, hayattan parçalara öyle batıp çıktık ki, hani kahkaha skoru da fena değildi, sonunda ‘Dur tutma' bile değil ‘Öpüjem abi' kafasında çıktım söyleşi mahalinden.
İşte tam o andır hakkında cuk oturan kelamı hatırlamam. 40. Sanat Yılı konserinde gazeteci Cem Dizdar demişti ki (üstünden aylar geçti, biraz deforme edersem lütfen kusura bakmasın), "Hayatın hızıyla benim bedenin hızı hiç örtüşmedi ama Bülent Ortaçgil hayatta şanslı olduğumu hissettiren abiler ordusunun bir ferdidir". Aynen öyle. O yüzden de diyorum ki ‘Sen' yarın raflarda. İşte o kadar...