Jane Austen'ın 200 yıllık kitabı olan Gurur ve Önyargı sahneye taşındı
AA & Ensonhaber

Yazar Jane Austen'in 200 yıllık Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı)" romanından uyarlanan oyun, DOT'un sanat yönetmeni Murat Daltaban'ın yönetmenliğinde sahnelendi.

İki perdeden oluşan ve Regency dönemi İngiltere'sinde geçen oyun, Jane Austen'in tanınmış karakterlerini arka planda çalışan 5 hizmetçinin gözünden anlatıyor.

Oyuncu Birce Akalay, oyuna dair basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Aslında Gurur ve Önyargı romanının içindeki ana karakterleri başka bir perspektifle hicveden hizmetçilerinin gözünden bir oyun." dedi.

Oyuncu Nergis Öztürk, oyuncuların sahnede birçok karakteri canlandırdıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:

"İYİ OYUN..."

"O yüzden tek tek anlatamayacağım. Oyunumuzda 5 hizmetçi Jane Austen'in romanındaki o karakterleri canlandırıyor. Aslında oyunumuzu en basit cümleyle böyle anlatabilirim. Ama hizmetçilerle oynuyoruz hepsini. Aslında böyle bir evcilik gibi bir şey. Oyun içi oyun diyebiliriz"

GURUR VE ÖNYARGI

Gurur ve Önyargı, Jane Austen’ın kısa yaşamına sığdırdığı altı romanı arasında en bilinenidir. Ve roman kahramanları arasında, daha ilk planda neşesi, ışıltısı ve zekâsıyla dikkat çeken Elizabeth, Austen’ın kadın karakterleri arasında en sevilenidir.

Eserin romantik anlatımdan uzak, gerçekçi ve ironi barındıran bir dili vardır. Böylelikle eserde yer alan gönül ilişkileri, evlilikler, tutkular, çatışmalar, bağımsız karakterler Jane Austen’ın edebî evreninde kendine özgü bir iklime ve lezzete kavuşur.

TAŞRA HAYATINDAN ZIT AİLELER

Taşra hayatında birbirine zıt iki aile arasında geçen olaylarda hayatın cilveleri birbirini izler. Bir yanda kızlarının talihi peşinde tutkuyla koşan bir anne, onun bitmek bilmeyen yakınmalarından usanmış kocası ve birbirlerinden farklı karakterlerdeki beş kız kardeşten oluşan bir aile; diğer yanda ise hatırı sayılır miktarda gelire sahip ve mensup oldukları üst tabaka gereği gururlarından taviz vermeyen bir başka aile çıkar karşımıza.

FARKLI DÜNYALARDAKİ AİLELER

Gençlerin kalbi hoş tesadüflere açıktır ancak farklı dünyalardaki bu ailelerin gençlerini bekleyen muhtemel bir aşkta, tarafların birbirine duyduğu önyargılar bir yana bırakılabilecek midir?

Üst sınıfa ait olmanın getirdiği o gurur hissi kimsenin sözüne aldırış etmeden yabana atılabilir bir şey midir? Bir aşk hikâyesinde ilk izlenimlerin etkisi nedir ve ne ölçüde geçerlidir?