
Hürriyet yazarı Ayşe Arman yazar Elif Şafak'la röportaj yaptı. Yeni doğum yapan Elif Şafak, aynı zaman da yeni kitabının doğumuna hazırlanıyor. Ayşe Arman, son kitabında "Mevlana ile Şems'in aşkını anlatıyorum" diyen Elif Şafak'a MEVLANA EŞCİNSEL Mİ diye sordu
MEVLÁNÁ İLE ŞEMS'İN AŞKINI YAZIYORUM
Bir tarafta koca, bir tarafta iki çocuk ve yazar Elif Şafak...
- Evet bölünüyor insan, ama oluyor. Bir formül bulunuyor. Anne olduktan sonra yazı tarzlarını değiştiren kadın yazarlar var. Alice Munro mesela. Hiç aklında yoktu kısa hikayeler yazmak. Ama üç çocuk annesi olunca romancılıktan kısa hikayeciliğe döndü ve çok da başarılı oldu.
Siz?
- Kalıplarla bakmıyorum ben, daha esnek olmak gerektiğine inanıyorum. İnsanın kendisi değişir, hayatı değişir de kalemi değişmez mi? Ben yerinde saymayı seven bir yazar değilim. Bir süredir başka sanat dallarıyla kesişmelerden çok keyif almaya başladım. Şarkı sözü yazıyorum mesela.
Kime?
- Teoman'a. "Uçurtmalar" diye bir şarkı yazdım, çok da hoşuma gitti. Şimdi yeni bir şarkı üzerine çalışıyorum. Sonra televizyona hikayeler yazıyorum, geçen sene Menekşe ve Halil'in hikayesini yazmıştım. Şimdi Sinan Çetin'le hayata geçirmek istediğimiz bir proje var.
Nedir o?
- Bitirmek üzere olduğum romandan uzun metraj bir film yapmak istiyor. Prodüktörü kendisi olacak, filmi de yabancı bir yönetmen çekecek.
A müthiş haber! Dünya için bir film yani...
- Evet. Bu romanı çok önemsiyorum.
Romanın konusu...
- Bir tarafta Mevláná ile Şems'in, bir tarafta Aziz ile Ella'nın hikayesi. İki paralel zamanda geçiyor. 1244'ün Konya'sında ve 2008'in Amsterdam ve Boston'unda. Mevláná, bugünün insanına ne veriyor? Biz Mevláná'yı biliyoruz ama son derece yüzeysel bir biçimde. Şems'i tanımıyoruz, anlamıyoruz. Oysa onu anlamadan Mevláná'yı anlayabilmek çok mümkün değil. Önce Şems'den geçmek lazım. Aşkı anlamadan, aşkın şairini anlamak söz konusu değil.
Eşcinselliğe giriyor musunuz?
- Hayır hiç. Ben onların aşkını öyle görmüyorum ki. Çok özel, ruhani bir ilişki. Ayın iki yüzü onlar. Rumi aydınlık tarafı, Şems karanlık. Ama sonuçta ikisi de dolunayı tamamlıyor. Önce varlığıyla, sonra yokluğuyla Rumi'yi baştan aşağı dönüştüren bir aşk bu. Aşk bir bütün, kainat bir bütün. Mevláná bugünün insanına ne diyor? 800 sene sonra hálá tüm dünyada en çok okunan şairlerden biri, bu nasıl oluyor? Üstelik Avrupa'da, Amerika'da bizden daha çok ilgi var. Hakikaten neden bu kadar ilgililer? Ne diyor Mevláná onlara? Bostonlu bir ev kadınını, 1244'te yaşamış bir Mevláná Celaleddin Rumi nasıl yakalıyor? Hepsinin cevabı bu romanda. Tam da bunları anlatıyorum.