AA & Ensonhaber

Trabzon'da dedesi ve babasının izinden giderek henüz 18 yaşında kemençeyle tanışan Sebahattin Yanık, bu yörenin en önemli enstrümanlarından biri olan kemençeyi ustalıkla çalmaya başladı. Gençlere de bu sanatı aşılamayı hedefleyen Yanık, 19 yıl boyunca çeşitli ilçelerdeki halk eğitimi merkezlerinde kemençe dersleri verdi.

KEMENÇEYİ GELECEK NESİLLERE AKTARMAK İSTİYOR

1990'lı yıllarda çıkardığı yaklaşık 30 kasetle bölgenin tanınan isimlerinden biri haline gelen Yanık, yaşadığı her olayı yöresel bir dille notalara döktü. Kemençeyi sadece çalmanın ötesinde, onun tarihine sahip çıkmanın daha önemli olduğunu vurgulayan Yanık, bu kültürel mirası gelecek nesillere aktarmayı görev edinmiş durumda.

65 yaşındaki Yanık, son nefesine kadar kemençe çalmaya devam edeceğini vurgulayarak,

Kemençe nereden gelmiş, bilen var mı yok. Kemençe nereden kalmış, bilen var mı yok. İncelemiş mi incelememiş. 'Ayşe çıkalım yaylaya, Fadime inelim köye.', bitti. Ben buna çok karşıyım. 47 sene hayatımı verdim ben buna. Hala 'Ben sadece ozanım.' diyorum.

ifadelerini kullandı.

"ELLERİMİZ HEP NASIR"

Kemençenin Karadeniz insanının gönlünde çok farklı yeri olduğunu belirten Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kadırga Şenliği yapıyorduk rahmetli babamla. Birkaç sanatçı arkadaşları daha vardı. Kemençelerimizi ayarlıyorduk. Kadırga'da öyle horon oynardık ki dört kemençe hep beraber çalardık. Millet horonunu oynardı. Şimdi her şey cihaza bağlandı, her şey müzik setlerine bağlandı. Org arkanda, sanki bir yavanlık var. Cumartesi akşam gidiyorduk, pazar akşam geliyorduk. Bu ellerimizde hep nasır var. Niye? Oradan nasırlar kalır, patlardı ellerimiz çünkü bizim arkamızda bir şey yoktu ki sade bir kemençe, türkü devam ediyordu.

"ORADA HER ŞEYİN HASRETİ VAR"

Sebahattin Yanık, yıl içerisinde, çoğunlukla yaz aylarında yurt dışına, özellikle Almanya'ya sürekli gittiğini belirterek,

Mesela 2 gün, 3 gün, hiç böyle durmadan kemençe çalarız orada. Büyük bir alan buluyorlar, çadırını kuruyorlar. Orada her şeyin hasreti var. Adam 12 ayın 11'inde çalışıyor. Bir ayın da 2 gününü, 3 gününü oraya ayırıyor.

dedi.

Hayatta yaşanılanların kemençe ezgileriyle aktarıldığını kaydeden Yanık, "Yaşanmadan hiçbir şey olmaz, gerçekten yaşanmıştır. Karadeniz budur. Yani yaşanmış şeyler söylenir." diye konuştu.