"Sana'yla beslenen, özenle büyütülen bu çocuklar..." şarkılı reklamı bilirsiniz... Ve üzerine yağ sürülmüş ekmeğini ısırarak hevesle kahvaltı eden çocuğu... Tam o sırada gelen okul servisini... Bir reklam klasiğidir. 1982 yılında o Sana'lı ekmeği ısıran 'sağlıklı' çocuğun adı Mehmet Günsur'dü işte. İleride son derece karşılıklı bir aşk yaşayacağı kameralarla ilk buluşmasıydı bu. Son olmayacağı da belliydi.
Kuantum fizikçisi Teoman Günsur ile şu an Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda öğretim üyesi olan Sibel Günsur'un oğlu Mehmet, 8 Mayıs 1975'te İstanbul'da dünyaya gelir. Bir de ablası vardır, Zeynep, ki o da şu anda koreograf ve Yıldız Üniversitesi'nde öğretim üyesi.
İlk bakışta tamamı akademisyen bir ailenin 'kara koyunu' gibi görünse de, aslında anne babası tarafından sanata yönlendirilmiş bir çocuktur Mehmet Günsur. 7 yaşındayken oynamaya başladığı reklam filmleri sayesinde Okan Uysaler'in dikkatini çeker ve ergenlik çağına adım atarken efsanevi "Geçmiş Bahar Mimozaları" dizisinde oynamaya başlar. Filiz Akın ile Rutkay Aziz'in tel çerçeveli gözlüklü oğulları Sabih olarak.
Müziğe de çok meraklıdır, babası her yurtdışına gittiğinde bir sürü plak getirir ona. İtalyan Lisesi'nde okurken ciddi ciddi müzikle de uğraşmaya başlar. Kurdukları The Dawn adlı grupla uzun süre kulüplerde şarkı söyler.
Her şeyin önemini yitirdiği an
Bir Boğa burcu insanı olarak meraklarından biri de yemektir. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde hiçbir zaman yapmayacağı reklamcılığı öğrenirken, bir yandan Taksim'de yemeklerini de kendi pişirdiği bir restoran işletir. Oyunculuk ise sadece bir hobidir belki... Sonra bir arkadaşı, "Bir film çekilecek, yönetmeni İtalyanca bilen birini arıyor" der ve kendini seçmelerde bulur Mehmet Günsur. Yıl 1997'dir ve onun için bir milattır o gün.
Beline kadar uzanan saçlarıyla kamera karşısına geçer ve hepsi hepsi iki-üç saniye sürer. İlk sözü, "Saçlarını keser misin?" olur Özpetek'in. İnanılmaz, ama bir hafta kadar düşünür Günsur bunu, "Gücünü saçlarından alan Samson gibi" hisseder kendini. Ama sonunda keser. Ve "Hamam"la beraber müzik grubu, restoran, her şey önemini yitirir, sinema vardır artık sadece.
'Umurumda bile değil'
Kadınların aklını başından alacak kadar yakışıklı ama, bir o kadar da yetenekli ve akıllı bir genç adam olarak atılır sinema piyasasına. "Hamam" filmine, özellikle meşhur 'öpüşme sahnesi'ne Hamamcılar Derneği'nden filan protestolar gelirken o son derece aklı başında açıklamalar yapar. "Eşcinsel desinler demesinler umurumda değil, homofobik değilim" der örneğin. Ve bunu bıkmadan usanmadan her röportajında tekrarlamak durumunda kalır.
Karşılaştığı ilk üç sorudan biri "Bu rolü kabul ederken eşcinsel damgası yemekten çekinmediniz mi?", diğeri de "Gay'ler de sizi beğeniyor, bundan rahatsız oluyor musunuz?" dur zira. O ise Küçük İskender'in kendisi için şiir yazmasının verdiği gururu, beğenilmekten duyduğu memnuniyeti anlatır açık yüreklilikle. Ankara Film Festivali'nden aldığı Umut Veren Oyuncu Ödülü de mutluluğunu taçlandırır.
O şimdi 'asker' olursa...
"Hamam"la beraber önünde İtalya kapıları açılır Mehmet Günsur'un. Türkiye'de Yavuz Özkan'ın "Hayal Kurma Oyunları" filminde ve kısa ömürlü "Sır Dosyası" dizisinde oynamıştır ki, "Hamam"ı gören bir tiyatro yönetmeninden aldığı teklifle kalkıp İtalya'ya gider. Sinema versiyonunda Mick Jagger'ın rol aldığı meşhur "Bent" oyunudur söz konusu olan.
"Hamam" gibi bir projenin ardından düştüğü sıkıntıya da ilaç gibi gelir bir buçuk yıllık tiyatro turnesi. Artık ikinci adresidir İtalya. İki Sicilyalı kızla aynı evi paylaştığı, sokaklarda tanındığı, sevildiği ikinci ülkesi... Oyunculuk eğitimini ise 25 yaşındayken ünlü Actors Studio'nun hocalarından birinden alır. İtalya'da, birinde Bob Hoskins'le birlikte oynadığı birkaç televizyon filminin ardından tekrar Türkiye ve "O Şimdi Asker" gelir.
Mustafa Altıoklar'ın yolladığı senaryoyu okur okumaz Nihat karakterine âşık olur Günsur. Senaryoda olmayan 400 soru hazırlayıp gönderir yönetmene, ondan aldığı cevaplarla ilmek ilmek dokur karakterini. Ve çeşitli festivallerden üç ödülle döner Nihat rolüyle.
İtalya'ya yerleşme
2004'te "Kasırga İnsanları" dizisinde, ardından "Anlat İstanbul" filminde oynayan Mehmet Günsur'un Türkiye'deki şöhreti "Beyaz Gelincik"le tavan yapar. İnternet siteleri, forumlar her yaştan kadın izleyiciden gelen hayranlık ifadeleriyle doludur. Onun fotoğraflarıyla süslü Hotiç vitrinlerinin önünde yıllanan kadınlar da cabası...
Derken bir 'felaket' haberi düşer ortaya... "Mustafa" diziden çıkacaktır, çünkü Mehmet Günsur tamamen İtalya'ya yerleşiyordur, hem de evlenmek suretiyle. Nitekim her şey kısa sürede tamamına erer. 2006 Temmuz'unda nikâh masasına oturan Caterina Mongio - Mehmet Günsur çifti, kasım ayında da oğulları Ali'yi kucaklarına alırlar.
Yola çıktığı gibi yürürse...Şu anda Dominique Swan ile birlikte rol aldığı "Dehşet Gecesi" filmiyle sinemalarda Mehmet Günsur. Seyircinin de sinema yazarlarının de ortak fikri, filmin Günsur hatırına izlenebilir olduğu.
Yani, evlense de, çoluk çocuğa karışsa da, bir şampuan reklamında olabildiğince kötü görünüp saçlarını savursa da hâlâ ciddi bir 'hatırı' var Mehmet Günsur'un Türk izleyicisinin gönlünde. Kolay kolay da silinmeyecek gibi...
O İtalya'nın "Türk Mehmet'i" ve Türkiye'nin yurtdışında kabul gören yüzü. Gönül ister ki, Çehov'un "Sanatın üzerine çalışmak istiyorsan önce hayatın üzerine çalış" sözünü düstur edinerek başladığı oyunculuk serüveni, onun hatırına izlenen filmlerle değil, yola çıkış filmi gibi parlak yapımlarla sürsün...